• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Derin Tarih dergisi yine çok konuşulacak

Yeniakit Publisher
2014-09-01 14:31:00 - 2014-09-01 15:00:11
Derin Tarih dergisi yine çok konuşulacak

Derin Tarih dergisi Eylül sayısında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları tarafından yapılan büyük bir hataya dikkat çekti: Dil Devrimi. Alfabe değişikliğinden Öztürkçecilik anlayışına, Dil kurultaylarından okuma yazma kurslarına süreç uzmanları tarafından değerlendirildi. Dosya Yavuz Bülent Bakiler ve Mehmet Doğan’ın makaleleri ile Orhan Okay ve Mustafa Kaçalin’in söyleşilerinden oluşuyor.

Derin Tarih dergisinin Eylül sayısında Yavuz Bülent Bakiler Dil Devrimi üzerine kaleme aldığı yazısında Atatürk’ün yanlış dil politikalarını değerlendirdi:

“Bir televizyon programına davetliydim. Türkçe üzerine konuşuyorduk. Bir ara program sunucusu bana döndü ve ‘Atatürk’ün Dil Devrimi hakkında ne düşünüyorsunuz’ diye sordu. ‘Dilde devrim olmaz’ dedim.

Bir milletin dilini topyekûn ortadan kaldırıp yerine başka bir lisanı koymak mümkün değildir. Harf devrimi yapılabilir. Arap alfabesi topyekûn kaldırılır, yerine Latin alfabesi kullanılabilir. Arşını kaldırıp yerine metreyi, okkayı bir tarafa itip yerine kiloyu getirebilirsiniz. Ama bu iş dilde yapılamaz. Milletimizin dili Türkçedir. Türkçeyi yok sayarak yerine başka bir dil getirdiniz mi milletimizin ismini de değiştirmeniz gerekir.

DEĞİŞTİRİLMEK İSTENEN DİL Mİ DİN Mİ?

Atatürk, Arapçayı ve Farsçayı sevmiyordu. Kur’an’ı Hz. Peygamber’in (sav) eseri olarak kabul ediyordu. Pozitivist düşünceler içinde Karabekir Paşa’ya diyordu ki:
ÖNE ÇIKAN VİDEO

‘Evet Karabekir! Arap oğlunun yaverlerini Türk oğullarına öğretmek için Kur’an’ı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım! Ta ki budalalık edip aldanmakta devam etmesinler!’

Atatürk Arapça ve Farsça kelimelerden o kadar hoşlanmıyordu ki kendi adındaki ‘Mustafa’ ve ‘Kemal’ isimlerini de kullanmıyordu.”

MANEVÎ BİR SOYKIRIM

Dosyaya katkıda bulunan Mehmet Doğan 20. yüzyılda dünya dilleri içinde Türkçenin başka hiçbir dilin maruz kalmadığı kıyıma ve kırıma uğramadığına dikkat çekti.

“Bin yıllık, yüzbinlerce kitap yazılmış alfabesi yasaklandı. 1929 yılından itibaren Türkiye bürokrasisi kendi yazısını unuttu, Latin harfleri ile ifade-i merama mecbur kaldı. ‘Eski’ alfabe ile yazılmış kitaplar dolaşımdan çıkarıldı, kütüphaneler kullanılmaz hâle geldi.

Dil Devrimi olmasaydı harf inkılabı operasyonu yarım kalabilirdi. Kitap katliamı geçmişe yönelikti, kelime katliamı ise geleceğe…Harfleri değiştirerek zihnimizden geçmişi sildik, geleceğimizi ise kelimeleri yasaklayarak tahdit ettik.

DİLDE ETNİK TEMİZLİK

Sözlüğümüzdeki binlerce kelime tard edildi. Şemseddin Sami’nin 20. yüzyılın başında yayınlanan Kamus-ı Türkî’sinde takriben 30 bin kelime vardı. Bu bir el sözlüğüydü. Dil Kurumu’nun ilk genel Türkçe Sözlük’ünde ise kelime sayısı 15 bin! Cumhuriyet döneminin ilk resmî sözlüğü ancak bir mektep lügati mesabesindeydi.

Dil Devrimi geniş kitlelere bir ‘Türkçeleşme’ veya ‘Öztürkçeleşme’ faaliyeti olarak sunuldu. Hâlbuki bu uygulamalar kısa vadede Türkçenin fakirleşmesine, uzun vadede ise yabancı dillerin hâkimiyetine zemin hazırladı. Yol açtığı problemler değerlendirildiğinde Dil Devrimi aracılığıyla devletin, açıkça kendi toplumunun millî değerlerinemeydan okuduğunu görüyoruz.

ÖZTÜRKÇECİLİK ARAPÇA VE FARSÇA KELİMELERE KARŞIYDI

Edebiyat tarihçilerimizden Prof. Dr. Orhan Okay, Dil Devrimi’nin arka planını ve “Öztürkçelilik” hareketinin neticeleri hakkında değerlendirmeler yaptı:

“Özleştirme hareketlerinde hedefin ilk yıllarda sadece Arapça ve Farsça kelimelere karşı olduğu da bir gerçektir. Bu bize ister istemez diğer devrim hareketleriyle beraber eskiye, yani Osmanlı’ya husumetten kaynaklandığını düşündürüyor.

Öztürkçecilikle varılan sonuç genç nesillerin çok az kelimeyle konuşma ve yazmaları, bir de çok değil, daha 40-50 yıl önce yaşamış yazarların eserlerini anlayamamalarıdır.”

Türk Dil Kurumu Başkanı Mustafa Kaçalin ise çok önemli bir hususa dikkat çekti: “Harfler işin grafiğidir, resmidir. Kelimeler hecelerden oluşur, heceler de seslerden. Alfabe problemimiz olmamalı. Türkler Çin ideogramlarıyla yazmışlar, Ermeni, Tibet, Soğut, Kiril ve Arap harfleriyle de yazmışlar. Hâlâ da yazıyorlar. 12 farklı alfabe kullanmışlar. Mesele Latin alfabesi değil, mesele neden okullarda diğer alfabelerin de öğretilmediğidir.”

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23