• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

İslam alimi Harezmi 'sıfır'ı bulamasaydı...

Yeniakit Publisher
2017-04-26 23:15:00 -
İslam alimi Harezmi 'sıfır'ı bulamasaydı...

Matematik tarihinin unutamayacağı büyük matematikçi İslam Alimi Harezmi sıfırı bulamasaydı şimdiki teknolojiye belki çok geç veya hiç ulaşamazdık.

Matematik tarihinin unutamayacağı büyük matematikçi İslam Alimi Harezmi, yazdığı bir kitapta; sayıların ve sıfırın nasıl kullanılacağını bu sıfır dahil "sayı sistemi" ile nasıl çok yüksek basamaktan sayıların, kolayca gösterilebileceğin anlatır. Böylece, İslam coğrafyasındaki devlet dairelerinde, bu "sayı sistemi" kullanılmaya başlar. İslam matematikçileri, bu sayı sistemine dayanarak, dört işlemli hesaplar yaparlar.

Harezmi, kitabında, sıfırın, çıkarmada kullanılmasını şöyle anlatır:

"Sekiz, diğer sekizden çıkınca, geriye birşey kalmaz. Bu takdirde hanenin (basamak) boş kalmaması için, bir dairecik koy! Dairecik, boş hanenin yerine geçmek zorundadır. Eğer bu hane boş kalırsa, diğer haneler de tahdit edilmiş olurlar."

"Sıfır"(0) olmadan ne matematik ne bilimler nede teknoloji olur. Sıfır, bir anlamda sayı sisteminin sihirli bileşenidir. Sayı sistemi ve bu sisteme dayanan bütün matematik sistemler, ancak "sıfır anahtarı"yla çözülür. Modern matematikte, "sıfır kavramı"nın önemi artmıştır. Bugün, sıfırsız, matematiği düşünmek, imkansızdır.

İsmi Muhammed bin Musa el-Harezmi, künyesi Ebu Abdullah'tır. Adı Lâtince'ye Alkhorizmi, Fransızca'ya Algoritme, İngilizce'ye ise Augrim şeklinde geçmiştir.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Harezmi, 9. yüzyılın ilk yarısında matematikte en önemli devri yaşatan, Batı'da daha çok 12. yüzyıldan itibaren tanınan büyük bir Türk matematik bilginidir.

Bu büyük bilgin matematik, astronomi ve coğrafya alanlarında hizmet­lerle çağını aşabilmiş, ilim tarihinin öncüleri arasına haklı olarak girmiştir.

Aritmetik ve cebirin kurucusu denecek kadar ilim tarihinde iz bırakan Harezmi, tarihte cebirle ilgili ilk eseri yazmıştır. Cebir ilmini metodik ve sistematik olarak ilk defa ortaya koyan odur. Uzun araştırma ve çalışmalar­dan sonra kaleme aldığı "el-Cebr ve'l Mukabele" adlı eseri XII. yüzyıldan sonra yaşayan Batılı matematikçilere yol göstermiştir.

780 senesinde Harezm'de doğduğu kabul edilir. 850 senesinde Bağdat'ta vefat etti. Üç oğlu olup hepsi de metamatik ilmi üzerinde ciddi çalışmala­rıyla tanınır.

Harezmi, Hire bölgesinde bir Türk şehri olan Harezmi'den ilim öğren­mek için ayrıldı ve zamanın ilim merkezi olan Bağdat'a gitti. Burada kıy­metli İslâm alimlerinden ders aldı ve kendini yetiştirdi.

Zamanın Abbasi halifesi Me'mun'dan (813-833) büyük yardım ve destek gördü. Me'mun, kurduğu kütüphanenin idaresini Harezmi'ye verdi. Böyle­ce o zamana kadar gelebilen matematik ve astronomi kaynaklarını incele­me imkânı bulan Harezmi, Bağdat'taki ilimler akademisi olan Darülhik-me'de vazife aldı.

Bütün ihtiyaçları Halife tarafından karşılanan Harezmi, Bağdat'ta seya­hatlerinde matematik, astronomi ve coğrafya alanında kıymetli araştırma­lar yaptı. 830 senesinde heyet başkanı olarak ilmi araştırmalar yapmak için Afganistan yoluyla Hindistan'a gitti. Halifenin isteğiyle Bağdat'taki Şamasiye ve Şam'daki Kasiyun rasathanelerindeki rasat heyetiyle, yeryü­zünün bir derecelik meridyen yayının uzunluğunu ölçmek için Sincar ova­sına gönderildi.

İlme büyük hiz­metler yaptıktan sonra, 850 yılında Bağdat'ta vefat etti.

Ortaçağın en büyük matematik bilgini olan Harizmi, bütün ortaçağın matematik alanındaki fikir ve faaliyetlerine en çok tesir eden bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. O, Rönesans devrine kadar, Avrupa'da, saha­sında tek otorite olarak kalmıştır. Logaritmalar Ekolü, isim ve sistemlerin doğrudan doğruya ondan almışlardır.

Harizmi'nin yaşadığı çağ, ilim tarihi açıdan incelendiğinde, dünya üze­rinde beş rönesans başlangıcı görülecektir. Bunlar içerisinde en önemlisi İs­lâm aleminde görülen Bağdat'taki rönesans hareketidir. Bu ise Halife Me'mun ve Harizmi zamanına rastlamaktadır. Bu rönesans hareketinden en mühim rol Harizmi'ye aittir.

Harizmi'nin matematikteki en büyük hizmetlerinden birisi de, eserlerin­de hem "sıfır"ı hem de diğer rakamları kullanmış olmasıdır. Batılıların "Arap Rakamları" dediği bu rakamlara Müslümanlar "Hind Rakamları" adı­nı vermişlerdi. Bazıları ismine bakarak bu rakamların Hindistan'dan geldi­ğini iddia etmektedirler. Aslında bu yanlıştır. Arapça lugatlar "Hind" keli­mesinin "100 ve daha çok deveyi ifade eden" manaya da geldiğini bildirir­ler. Buradan bu kelimenin "sayı" manasına gelen bir tabir olduğu anlaşıl­maktadır. Matematik tarihçisi ünlü bilgin Prof. L.P.E.A Sedillot (1803-1875) bu konuda, "Materlaux pour servir a I'historie compare des sciences mathematique" (c. 2, s. 460) adlı eserinde şu fikirlere yer vermektedir:

"Şu hususa dikkat edilmiştir ki, Hindistan'da rakamların kullanılmaya başlama tarihi, bu rakamların İslâm alemine giriş tarihi olan 9. asırdan da­ha önceki devirlere gitmemektedir. Her ne kadar Müslümanlar bizim "Arap Rakamları" dediğimiz sisteme "Hind Rakamları" diyorlarsa da, bu durum, o rakamların kaynağını Hindistan saymamıza yeterli bir sebep değildir. Çünkü Müslümanlar, "Proclus"un tarif ettiği bir alete de "Hind Çemberi" adını vermişlerdir. Zaten Arap rakamlarının şekil itibariyle Hind rakamla­rından büsbütün başka türlü olduğu da tesbit edilmiştir."

Matematik biliminin kurucusu sayılabilecek ölçüde hem Doğu, hem de Batı bilim çevrelerine etki etmiş olan Harezmi, ortaya koyduğu eserlerle bi­lim tarihinde adından en çok söz edilen bir kişiliğe sahiptir. Bilime yaptığı büyük katkıları sebebiyle XVI. yüzyıl ünlü matematik bilgini Gerolamo Cardano (1501-1576)'nun, dünyanın en büyük 12 düşünürü arasına aldığı bir bilginimiz, Rönesans'a kadar Avrupa'da alanında tek otorite olarak kal­mıştır. Onun bilime yaptığı en büyük katkı, sistemli bir şekilde cebir konu­sunda ilk defa yazılan "El-Cebr ve'l-Mukabele" adlı eseridir. O bu eserin­de, ilkel durumdaki cebiri canlandırıp, bütün çözüm yollarını tamamen ge­ometrik düşüncelerle temellendirmiş ve sistematik bir şekle sokmuştur. Batı bilim çevrelerine de bu bilim, Harezmi'nin yukarıda adını belirttiğimiz eserinin çevirileriyle girmiştir.

Hakkında bilgi veren kaynakların birçoğunda belirtildiği gibi, Harezmi'nin adını günümüze kadar getiren bu eseri, dört temel kısımla değişik problemler­den bahseden beşinci bir ek kısımdan meydana gelmektedir. Bu kısımlardan birincisi, Harezmi'nin "Durubu Sitte" ya da "Mesail-i sitte" (altı denklem) x2=a, x2=bx, ax=b, x2+ax=b, x2+b=ax, x2=ax+b şeklindeki altı denklemin çözüm yolları ile (a+x), (b+x) gibi binom ifadelerin çarpım kural­larını içermektedir. Bilim çevrele­rince en önemli ve özgün çalıma olarak kabul edilen ikinci kısımda ikinci dereceden tam olmayan denklemler ile kare ve dikdörtgenler metodu olarak bildiğimiz i aşağıdaki üç denklemin çözüm yolları verilmektedir.

I. x2+ax=b

II. x2+b=ax

III. x2=ax+b

Eserinin üçüncü kısmında Harizmi, (x+a) (x+b), (x+a) (x+b), (x-a) (x-b) çarpım hallerini incelemiş ve iki binomun çarpımı teorisi üzerinde detaylı olarak durmuştur.

Dördüncü kısımda cebrin a b= a2b, a b= ab,... gibi işlem kuralları üze­rinde durulmuştur. Bu dört temel kısımdan sonraki ek beşinci kısımda ise, cebirle çözülen birtakım problemler incelenmiştir. Kaynaklarda yer alan bu Problemlerden şu iki tanesini örnek olarak verelim:

1. 10 sayısını öyle iki kısma ayırınız ki, karelerin toplamı 58'e eşit olsun.

2. 10 sayısını öyle bir kısma ayırınız ki, karelerinin farkı 40 sayısına eşit olsun.

Aritmetikte on tabanlı konumsal metodun Avrupa'ya geçişinde de Harizmi'nin büyük rolü olmuştur. Prof. Dr. Aydın Sayılı, 7-11 Mayıs 1984'te Erzurum'da düzenlenen Birinci Felsefe ve Sosyal İlimler Kongresi'ne sunduğu bildiride bu konu ile ilgili olarak şunları söyler:

"Cebir, Avrupa'ya Harizmi yoluyla geçmiştir. Bu ise on ikinci asırda Arapça'dan Lâtince'ye yapılan çevirilerin bir sonucudur. Aritmetikte de on tabanlı konumsal sistem veya vaz'i sistem İslâm dünyasından Avrupa'ya geçmiştir. Bunda da Harezmi'nin büyük rolü ol­muştur. Hatta bu yeni he­saplama sistemi bu sebeple El-Harizmi adının uğradığı bir değişiklik sonucu orta­ya çıkan bir sözcükle ifade edilmiş, bu sisteme algoritm adı verilmiştir. Harezmi bu hesaplama yöntemi­ne Hint hesabı adını ver­mekteydi. Cebir (algebra) kelimesi de Harezmi yo­luyla bu matematik dalının adı olarak Avrupa'da tu­tunmuş ve yaygınlaşmıştır. Bu kelime Harezmi'nin cebir kitabının taşıdığı adın içindeki "El-Cebr" kelimesi idi. Bundan dolayı, yani Harezmi'nin kitabının adının bir sözcüğü olduğundan, cebir alanının adı olarak Avrupa dillerine geçmiş, orada aynen devam etmiştir."

Ortaçağın bu ünlü bilgininin eserlerinde l 'den 9'a kadar olan rakamların yanı sıra, sıfır (0) rakamını da kullanmış olması, bilim çevrelerince mate­matik bilimine getirdiği en büyük yenilik olarak kabul edilir. Hint rakamla­rı adı da verilen bu rakamların Avrupa'da görülmesi, Doğu bilim dünyasın­da uzun süre seyahat edip, buradaki bilim ve kültür çevrelerinden büyük öl­çüde yararlanan, İskenderiye ve Şam kütüphanelerinden eline geçirebildiği bilimsel değeri olan eserleri toplayıp Avrupa'ya götüren İtalyan bilgin Leonardo Fibonacci (1170-1240)'nin eserleriyledir. Bilindiği gibi, Milat'tan 3000 yıl önce Geldaniler rakam yazma sistemine sahiptiler ve bunlar boş yeri belirtmek için bir sembol geliştirmişlerdi. Prof. Dr. Hamid Dilgan, "Muhammed İbn-i Musa el-Harezmi" adlı eserinde, Geldanilerin kullandık­ları bu sistemle ilgili olarak şu bilgileri verir:

"Mesela onlar 5 yazmık için l işaretini beş kere tekrar ederlerdi, 47 yazrnak için de 4 tane 10 işareti ve 7 tane l işareti kullanırlardı. Onların sayma ve yazma sistemlerindeki taban 60 olduğundan (yani 60, onların ikinci mer­tebeden birimlerini teşkil ettiğinden) 64 rakamını yazmak için de şöyle dü­şünmüşlerdi: Bir tane l işareti ve biraz aralık ile 4 tane l işareti yazmak.

Mısırlılara gelince, onlar 7 muhtelif işaretle (l, 10, 100, 1000...) bütün rakamları yazıyorlardı, sıfırı kullanmak itiyadında (alışkanlığında) değildi­ler. Mesela 321 yazmak için 3 tane 100 işareti, yanına 2 tane 10 işareti ve bunun da yanına bir tane l işareti yazarlardı. Yunanlılar, rakam (işaret) ye­rine alfabelerinin harflerini kullanırlardı."

Yukarıdaki satırlarda ifade ettiğimiz gibi, l'den 9'a kadar olan sayı sis­teminin ve sıfır sayısının Avrupa'da kullanılması, Harezmi'nin eserinin Av­rupa dillerine çevrilmesinden sonradır. Bu tarihe kadar Avrupa'da Roma ra­kamları denilen rakam sistemi kullanılmaktaydı ki, bunlarla matematik bi­liminin gelişmesi imkânsız denecek kadar zordu. Bu zorluğun nereden kay­naklandığı hususunun daha iyi anlaşılabilmesi için önce Roma rakamlarını verip, ardından bunu bir örnekle izah etmeye çalışalım.

ROMA RAKAMLARI

I (1), II (2), III (3), IV (4), V (5), VI (6), VII (7), VIII (8), IX (9), X (10), XX (20), XXX (30), XL (40), L (50), LX (60), LXX (70), LXXX (80), C (100), D (500), M (1000)

Roma rakamlarım bu şekilde sıraladıktan sonra aradaki farkın görülme­si için 1888 sayısını yazacak olursak, Roma rakamları ile MDCCCLXXXVIII gibi bir şey yazmamız gerekecek ki, bu sisteme göre bir çarpma işlemini yapmaya kalkıştığımızda, işlemin içinden çıkmamız bilmem mümkün olur mu?

Yukarda söylediklerimizi özetlersek Harezmi, sistemli bir şekilde cebir konusunda ilk defa yazılan "El-Cebr ve'l-Mukabele" adlı eserleriyle ilkel durumdaki cebiri canlandırıp, bütün çözüm yollarını tamamen geometrik düşüncelerle temellendirmiş ve sistematik bir şekle sokmuştur. Batı'ya da cebir, ilk defa onun bu eseriyle girmiştir. Yine aynı şekilde aritmetikte on tabanlı konumsal sistemle birlikte l'den 9'a kadar olan sayı sisteminin ve sıfır (0) sayısının Avrupa'da kullanılması da yine onun eserlerinin çevirileriyle başlamıştır.

Batılıların Arap rakamları dediği İslâm rakamlarının Avrupa'ya geçişi de inanılmayacak derecede ağır olmuştur. Her şeyi geç alma alışkanlığında olan Batı, adeta İslâm rakamlarını kullanmamakta direnmiştir. Bu direniş ve inat, tam 13. yüzyılın ortalarına kadar devam etmiştir. Nitekim bu inat sadece rakamları kullanmamakla kalmamış, abak denilen hesap aletini kul­lanmakta da olmuştur. Avrupalılar, İslâm rakamlarıyla abak denilen bir he­sap aletini kullanıyorlardı. Fakat uygulama, Roma rakamlarıyla uzun süre idare edilemeyeceğini, yeni bir sisteme ihtiyaç olduğunu gösteriyordu. Çünkü Roma rakamlarıyla matematiğin gelişmesi imkânsız denecek dere­cede zordu. Bu mecburiyet, Batı'yı, nihayet İslâm rakamlarını kabule zorla­dı. Bu rakamları ilk defa kullanan, İslâm dünyasında seyahat eden, ilim öğ­renen, Pizalı Leonardo Fibonacci (170-1240) oldu. Bir İtalyan bilgini olan Fibonacci, 1202 yılında kaleme aldığı bir eseriyle, Batı, İslâm rakamlarını ilk defa kullanma şerefini taşımış oluyordu.

Harizmi'nin öncülüğünde yaptığı "sıfır" ile rakam sistemi, böylece Av­rupa'ya geçmiş oluyor, Batı'da da hesap ilminin temel taşları atılmış oluyor­du.

CEBİRİ SİSTEMLEŞTİRDİ

Günlük hayatta aritmetiği kullanmanın, ondan ilimde faydalanmanın yo­lunu ilk defa açan ve aritmetiği sistematik şekilde genişleten Harizmi'dir. Bu gelişme, diğer İslâm bilginlerinin de iştirakiyle Batı aritmetiğinin teme­lini teşkil etmiştir. Özellikle ilk defa bir sistem halinde Harizmi'nin geliştir­diği cebiri matematik ilmi haline getirenler de Müslümanlar olmuştur.

Harizmi'nin matematiğe, özellikle de cebire yaptığı hizmetleri özetleye­cek olursak şunları söyleyebiliriz:

Cebiri matematiğe kazandıran, matematiğin önemli bir dalı haline geti­ren Harizmi'dir.

Cebir, bugünkü seviyesini ona borçludur. Kare ve dikdörtgen metodu denilen geometrik çözüm şeklini cebire kazandıran da Harizmi'dir.

Cebirin en önemli kurallarından birisi olan tam kareye tamamlama metodları ve bunların ilmi delilleriyle birlikte ortaya konulması, Harizmi'nin eseridir.

Hesap metodu manasına gelen Algorithama kelimesi, el-harizmi kelime­sinin bozulmuş bir şeklinden başka bir şey değildir.

Bilinen en eski trigonometri cetvellerinin formüle edilmesi ona aittir.

Harizmi, ikinci derecede denklemlerin pozitif köklerini vermiş, orijinal bir çözüm metodu ortaya koymuş, cebirsel çarpma ve bölmelerle uğraşmış.

Yüzey ölçüleriyle ilgili çeşitli problemleri çöz­müştür.

Hint matematiğin­den Batı'yı haberdar eden de Harizmi olmuş­tur.

O, Ortaçağın bütün ünlü matematikçilerine yol göstermiş, yeni yeni eserler vermelerini sağ­lamıştır.

Batı dünyasına yeni sayı yazısını ve hesap usulünü öğreten yine o olmuştur.

Harizmi, matematik ilminin yanında astro­nomi ve coğrafya ilim­lerinde de söz sahibiy­di. O, yeryüzünün yapı­sını inceleyerek, kendi buluşu olan bilgileri or­taya koydu. O zamanlar bilinen; şehir, dağ, ne­hir ve adaları inceledi. Yeryüzünün çapını hesaplamak için halife tarafından bir heyetle vazifelendirildi. Kitabu-Suret-il-Arz adh enlem ve boylam kitabını, heyetin hazırladığı esere ilave etti. Bu eserinde, Nil nehrinin kaynağını açıkladı. Malva'nın merkezi olan ve Hin­distan'ın Gwalyar eyaletinin Ujjain şehrinden geçen boylamın dairesini baş­langıç meridyeni olarak almıştır. Batlamyus'un astronomik cetvellerini tas­hih etti. Onun hazırladığı astronomi tabloları asırlarca ilim dünyasına reh­berlik etti. Bu tablolar 16. asır Avrupalı bilginlere rehber olmakla kalmayarak, başta Endülüs alimleri olmak üzere, bütün Müslüman fen alimleri tarafından incelendi. Güneş ve Ay tutulmaları ile, paralaksa dair incelemelerinin bulunduğu Zic-ül-Harezmi adlı eserinde, astronomi için lüzumlu trigo­nometri bilgisi ve trigonometri cetvelleri de vardır.

ESERLERİ

Harizmi, ilim dünyasında büyük değişme ve gelişmeler yapacak değer­de bir kısım eserler vermiştir. İlme yön veren bu eserlerini şu şekilde sıra­layabiliriz:

Kitab-ül-Muhtasar fi Hisab-il-Cebri ve Mukabele: Harizmi'nin en önemli eseridir. Aslı İngiltere Oxford Bodlyn Kütüphanesi'ndedir. Bu eser cebir ilmine adını veren ve bu alanda yazılan ilk eserdir. Günümüzden on bir asır önce yazılan eserde cebir sistemlerine ait kaide ve teoromler ile ye­ni çözüm yolları anlatılmaktadır. Eserde birinci ve ikinci derecede denk­lemlerin çözüm şekilleri, bilinmeyenleri, çeşitli cebir hesaplarını misallerle açıkladıktan sonra; nazari ve tatbiki hesaplama şekilleri, zamanın hükümet işlerine ait hesapların yapılması, kanalların açılması, bina yapımı; esnaf, tüccar ve ölçme memurları için sayı işaretlerini, miras taksim memurları ve Müslümanlar için elzem olan Kur'an-ı Kerim'de bulunan mirasa ait hüküm­ler ve feraiz bilgisi hesaplarını hem aritmetik, hem de cebir yoluyla çözümleyerek misallerle gösterir.

Eser, bir önsöz ve birkaç bölümden meydana gelmiştir. Müşerrefe ve Ahmed'in 1968 Kahire baskılı kitabına göre birinci bölüm, birinci ve ikin­ci dereceden denklemlerin çözümünü gösterir.

Ayrıca bu bölümde, ikinci dereceden tam olmayan denklemlerin ge­ometrik çözümü konu edilir. Her tip denklem için ayrı çözüm yolu gösteril­miştir. Bugünkü cebirde Harizmi'nin kullandığı bu geometrik çözüm meto­du matematikte cebir ile geometri arasında bağlantı kuran ilk çözüm yolu­dur. Matematik tarihi bakımından pek orijinal olan bu bölüm, analitik ge­ometrinin ilk öncüsü olması bakımından son derece önemlidir.

Yine bu bölümde, bir bilinmeyenli ve iki terimli bir çarpanın neticesinin nasıl bulunacağı gösterilmektedir. Burada çarpanlara ayırma ve özdeşlik tü­ründen özellikler görülür.

Kitabın ikinci bölümünde kare, dikdörtgen, üçgen, eşkenar dörtgen, da­ire, parçası gibi düzlem, geometrik şekillerin alanları verilmiştir. Alanın ikinci dereceden veya lineer bir ifade ile verilmesi halinde ve cebrik çözüm usullerinin geometrik isbatında bu bölüm birinci bölüm ile irtibatlıdır. Harizmi ve kendinden sonra gelenler bu geometrik isbat yolunu çok kullanmıştır.

Kitabın üçüncü bölü­münde feraiz (İslâm hu­kukuna göre miras tak­simi) hesapları anlatıl­mıştır. Bu bölüm, mah­kemeler için çok faydalı olmuştur. Miras, meyyi­te yakınlık derecesine göre oğul, kız, zevce, ebeveyn, amca, büyük ebeveyn, torunlar vs. arasında Kur'an-ı Ke­rim'de bildirilmiş muay­yen hisseler halinde da­ğıtılır. Bu işi aritmetikle çözmek zor olmaktaydı. Harezmi, minimum his­seyi bilinmeyen kabul edip, her durum için bir bilinmeyenli denklem­ler kullanmıştır. Matematiğin, ilimler içinde oynadığı rol ve taşıdığı kıymet göz önü­ne alınınca, Harezmi'nin bu sahadaki çalışma ve başarılarının ne ölçüde köklü, derin ve etkili olduğu anlaşılabilir. Allahu Teala'nın çeşitli hikmet ve intizam içinde yarattığı kâinattaki kanun ve incelikleri belli ölçüde anlama­ya büyük yardımı olan bu ilmin, bir Müslüman bilim adamı tarafından sağ­lam esaslar üzerine oturtulup geliştirilmesi, büyük bir iftihar vesilesi ve il­mi çalışma için köklü bir teşvik kaynağıdır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, tarafsız bütün matematik tarihçilerinin birleştiği nokta, cebir hakkında ilk yazılan kitabın bu olduğudur. Ve üstelik kitabın ismi (el-Cebr) Batı dillerine hiç değiştirilmeden olduğu gibi geçmiş­tir.

Eser, kendinden sonra gelen bütün İslâm alimlerinin olduğu gibi, Batılı bilginlerin de faydalandıkları bir kaynak olmuştur. Bugünün en büyük Av­rupalı Cebrik hesaplamalarmdaki üstünlüklere ve desimal aritmetik siste­minin esasına temel teşkil etmiştir.

Kitap, 16. yüzyıla kadar Avrupa üniversitelerinde esas olarak kabul edil­miş, ana matematik kitabı olarak okutulmuştur.

Eserde sağlam kaide ve teorilerin ortaya konuşu, yeni çözüm metodlarının ele alınışı, Harizmi'nin dehasını açıkça ortaya koymaktadır.

Ortaçağ boyuncu Batılı bilginlerin ellerinden düşmeyen kitap, özellikle Leolandı Fibonacci (1170-1240), Pacioll (1445-1510), Tartaglia (1499-1557), Cardano (1501-1576), Floransalı Master Jacoh ve Leonardi da Vinci'nin çalışmalarının temelini teşkil etmiştir. Bu matematikçilerin eserleri incelendiğinde, Harizmi'nin tesirinde kaldıkları, açıklamalarını ona dayan­dırdıkları apaçık görülecektir.

Eserin el yazma, asıl ve tek nüshası Oxford'da Badliana Kütüphanesi'nde bulunmaktadır. Son araştırmalarda diğer bir nüshasının da Paris'te Bibli-oheque National'de bulunduğu tespit edilmiştir.

Eser şarkiyatçı F.Rosen tarafından İngilizce'ye tercüme edilmiş ve Arap­ça metniyle birlikte 1831'de Londra'da neşredilmiştir. Ayrıca iki defa da Lâtince'ye çevrilen eser, Gerard de Cremona, (1114-1187), diğeri de Robert of Chester'e aittir. 1915 yılında New York'ta neşrolunan Robert of Chester'e ait tercümenin üzerinde ispanya'da bulunan Segovla şehrinin adı ve 1145 tarihi yazılıdır. Bu tarih aynı zamanda Avrupa'da cebirin doğuşunun tarihi olarak kabul edilmektedir.

Ebu Kâmil Şuca (7-951) ve Kerhi (7-1029) ve Ömer Hayyam gibi İslâm bilginleri bu eserden faydalanmışlardır.

Ebu'l Vefa (940-998), Şiran bin Feth ve Abdullah Saydahanı gibi İslâm bilginleri de esere birer şerh (yorumla açıklama) yazmışlardır.

Kitab'ül Muhtasar fi'l hisab'il Hindi (Hindçe Hesaba Göre Matematik Özeti): Harizmi'nin kısaca Hesap San'atına Dair adıyla da tanınan bu eseri, ilim dünyasında onu ebedileştiren eserlerinin ikincisidir. Doğu ve Batı dün­yasında Hind hesabına dair ilk eser budur. Kitabın bugün Arapça olan asıl nüshası bulunamamıştır. Ancak Viyana Saray Kütüphanesi'nde en eski bir el yazma nüshası Cambridge Üniversitesi Kütüphanesi'nde Lâtince bir ter­cümesi bulunabilmiştir. "Algorihme de Numero İndorum" adında bir tercü­me 12. yüzyılda İspanya'nın Kurtuba şehrinde Bath'lı Adhelard tarafından ele geçirilen bir nüshadan yapılmıştır. Batı ilim dünyasında derin izler bıra­kan bu eserde, bugün matematikte dört işlem dediğimiz toplama, çıkarma, bölme ve çarpmanın nasıl yapılacağı anlatılmakta, sayılardan ve bayağı ke­sirlerden bahsedilmektedir. Toplama ve çıkarma bölümünde "sıfır"dan söz edilmektedir. 

Bir misal: 38-18=20

Sekiz diğer sekizden çıkınca geriye bir şey kalmaz. Bu takdirde basama­ğın boş kalmaması için, bir dairecik koy! Dairecik, boş hanenin yerine geç­mek zorundadır. Eğer bu hane boş kalırsa diğer haneler de sınırlandırılmış olurlar. Artık ikinci hane birinci haneden başka bir şey değildir.

Görüldüğü gibi sıfır, ilk haneye konuyor. Eğer aksine sola konmuş ol­saydı (02) olurdu. İkinin solundaki sıfır da kıymeti değiştirmediğinden, Ha­rizmi'nin yukardaki açıklamalarının bir manası kalmazdı.

Bugün Avrupa'da dört işlem dediğimiz toplama, çıkarma, çarpma ve bölmeye hâlâ Algorithma denilmektedir. Cebirde yapılan denklem çözme işlemlerine de Algorithma adı verilmektedir.

Alman müsteşrik Sigrid Hunke (1913-) eser hakkında şunları söyler: "Eser, 12. yüzyılda Kurtuba'ya, daha sonra da Almanya'ya gelir. Buradan çeşitli tercüme nüshalar diğer Batı ülkelerine yayılır. Viyana Saray Kütüp­hanesi'nde en eski el yazması, bundan başka bir Lâtince nüshası Salem Ma-nastırı'nda ve Haidelber Kütüphanesi'nde bulunmaktadır."

El-Mesahat (Yer ve yüz ölçümleri): Eserin ne Arapça nüshası ne de tercümeleri mevcut değildir. Şarkiyatçı Aristide Marre'nin 1846 ve 1865 yıllarında bazı Avrupa dergilerinde "Masahate ve Muhammed ben Musa" başlığı altında yazdığı makalelerden böyle bir eserinin olduğu, pratik ge­ometri mevzularından bahsettiği anlaşılmaktadır.

COĞRAFYAYLA İLGİLİ ESERLERİ

Harizmi, Halife Me'mun'un isteği üzerine 69 alimle iş birliği yaparak yer ve gök küresi haritalarını gösteren bir atlas hazırladı. Bu haritalar İslâm dünyasında yapılan ilk haritaları teşkil eder. Onuncu yüzyılın ilk yarısında yaşayan Mesudi, bu haritalardan oldukça istifade etmiştir. Haritalar 14. Yüzyıla varıncaya kadar Müslüman coğrafyacılar üzerinde tesirini devam ettirmiştir. Harizmi, bu atlasa bizzat kendi eseri olan "Kitab'üs Suret'il Arz Enlem Boylam Kitabı"nı ekledi. Şarkiyat alimi C.A. Nallino, bu eserin İtalyanca bir tercümesini yayınladı ve Batlamyus'un (85-165) ilgili eseriyle de mukayesesini yaptı.

Harizmi bu eserde, Nil nehrinin kaynağının neresi olduğunu açıklamak­tadır. Buna benzer bir açıklamaya daha önce Batlamyus'da da rastlandığı için, ilim tarihinin bu bölümünde Nil nehrinin menbaı açıklanırken, Batlamyus-Harizmi Teorisi diye söz edilmektedir.

Harizmi, coğrafyayla ilgili eserlerinde (bugün Londra şehrinden geçen boylam dairesinin merkezi olarak alınması gibi) o gün için Malya devleti­nin merkezi, şimdi de Hindistan'ın Gwalidor eyaletinde bulunan Ujjian şeh­rinden geçen boylam dairesini başlangıç meridyeni olarak almaktadır.

Harizmi'nin Güneş yardımıyla zaman tayini usulünden bahseden Kitab'ür Ruhname ile Tarih adlı diğer iki eserinin varlığından söz ediliyorsa da, bunlar henüz ele geçmemiştir.

Harizmi'yle ilgili sözümüzü bağlarken diyebiliriz ki, matematik tarihin­de çok müstesna bir yere sahip olan Harizmi, dahi bir bilgin olarak tarihe kaydolmuştur. Doğulu ve Batılı bilginlere rehberlik ve hocalık etmiş, eser­leri kaynak ve temel eserler olarak kabul edilegelmiştir. O, İslâm Ansiklo­pedisi ile ilgili maddede denildiği gibi, "Doğu ve Batı matematik semala­rında uzun müddet şimşek gibi çakan meşhur bir matematikçi, aynı zaman­da astronom ve coğrafyacı olarak daima anılacaktır."

Harizmi, büyük bir matematikçi olduğu kadar büyük bir astronomdurda. Senelerce rasathanelerde yaptığı çalışmalar sonunda bir ziyc (yıldız katalo­gu) hazırladı. Bu ziyc, "Ziyc-i Harizmi" adıyla tanındı. Ziyc-i Harizmi adındaki bu astronomi cetvel ve yıldız katalogları, Kopernik devrine kadar Batı'da tereddütsüz kabul edildi. Avrupa gerek bu ziycin hazırlandığı dev­relere ve gerekse birkaç asır sonrasına kadar böylesine bir astronomi cetve­li hazırlamak şöyle dursun, rasatlar yapmaktan dahi acizdi.

Tesirini İspanya'dan Çin'e kadar gösteren bu ziyc, yalnız astronomi cet­vellerinden de ibaret değildi. Giriş bölümünde astronomi ile ilgili geniş na­zari bilgilere yer verilen eserde, kendisinden önce yapılmış olan Ay'ın gö­rünmesi, Güneş ve Ay tutulmaları ile paralaksa dair incelemeler, kendi göz­lem ve hesaplamaları neticesinde yeni baştan gözden geçirilmekte ve dü­zenlenmektedir. Bunun yanında astronomi için gerekli olan trigonometri bilgisi ve trigonometri cetvellerine de yer verilmektedir.

Eserde sinüs tabiri yerine ceyb kelimesinin kullanılması dikkatleri çek­mekte, buna dayanarak bazı bilginler "ceyb (sinüs)" kelimesini ilk defa kullananın Harezmi olduğunu söylemektedirler.

Eser birçok defalar yabancı dillere çevrilmiştir. 12. yüzyılda Bahtlı Adhelard tarafından Lâtince'ye tercüme edilen eseri 1914'te H.Suter yeniden Lâtince'ye çevirmiş ve Kopenhag'da neşretmiştir. Diğer bir tercümesini de Dalmaçyalı Hermann yapmıştır.

Madridli Mesleme el Macriti, eseri yeni baştan açıklamalı ve ekli olarak yayınlamıştır. A.Bjorno, eserdeki trigonometri cetvellerini 1914 yılında ay­rıca neşretmiştir.

Beyruni (973-1048), eserin ilmi değeri hakkında iki risale ve bir şerh yazmıştır. Bu şerh de Rabbi bin Erza tarafından İbranice'ye çevrilmiştir.

16. yüzyıl Avrupa Rönesansçılarına temel teşkil eden bu kitabın yapılan tercüme ve şerhleri, eserin ilim dünyasında ne kadar büyük bir değere sahip olduğunu açıkça göstermektedir.

Bu eserlerden başka Harizmi, Güneş, Ay ve yıldızların yüksekliklerini ve bunlara dayanarak zamanı ölçmede kullanılan usturlab hakkında iki eser kaleme almıştır. Bunlardan usturlabın yapılmasıyla ilgili olanı "Kitab'ül Ameli'l Usturlab", nasıl kullanılacağını anlatan diğer kitabı da "Kitab'ül Amel bi'l Usturlab"tır. Ne Arapçası ve ne de tercümeleri ele geçirilemeyen bu eserlerin varlığını Fergani (?-860)'nin bir eserinden öğreniyoruz. Berlin Kütüphanesi 5790 numarada kayıtlı "Fi San'at'il Usturlab bi'1-Hendese" ad­lı eserinde Fergani, usturlabla ilgili açıklamalarda onun eserinden nakiller­de bulunmaktadır.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23