• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Müslümanın rüyası nasıl olmalıdır?

Yeniakit Publisher
2015-03-30 19:56:00 - 2019-01-31 14:54:58
Müslümanın rüyası nasıl olmalıdır?

Bugün piyasada olan rüya kitaplarındaki nesneleri, sembolleri rüyalarımızda görmez olduk. Müslümanın kelime hazinesi zayıfladı ve yabancı film izlemekten, şeytan gibi düşünmekten perişanız. Gündüzlerimizi esir alan şeytan uykularımıza da sızıyor.

Bülent Akyürek yazdı:

Rüyaların kültür ve kelime birikimiyle ilgisi vardır. Kelime hazinesi, sembolleştirme yetenekleri zayıf insanlar kâbus görür.

Kâbus, cahilin rüyası, uykuda saçmalamasıdır. Müslümanlar için “Küçük vahiy” anlamına gelen rüya bizim istikamette olup olmadığımızın da göstergesidir bu anlamda...

Peygamber efendimiz buyuruyor ki: “Kul, abdestli olarak uyuduğu zaman, ruhu arşa yükselir. Bu durumda göreceği rüya sadık olur. Abdestsiz uyuduğunda ruhu arşa yükselmez, gördüğü rüyalar da karmakarışık düşler olur.”

Hz. Yusuf’un Kuran’daki bölümlerinden dolayı Müslüman olarak bizler rüya ve rüya yorumlarına çok önem veriyoruz. Öyle ki tasavvuf tarihini incelerken gördüm ki bir çok mübarek başkalarının gördüğü güzel rüyaları parayla satın almış ya da satın almaya kalkışmıştır. Kendilerine doğru yolu gösterecek bir işaret arayan Müslümanların rüyaya ciddi bakmaları çok yanlış sayılmıyor artık ama bize göre rüya yorumlarken üçe ayırmak gerekiyor: Nefsin gösterdiği rüyalar, şeytani ve Rahmani olanlar…
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Hollywood  filmleri kâbus gibi, çünkü yazarları, gündelik yaşamlarını insan gibi yürütmüyorlar, şeytanın katipliğini yapmaktalar  ve onun görselliğini estetik biçimler vererek insanlığa empoze ediyorlar.

Bugün piyasada olan rüya kitaplarındaki nesneleri, sembolleri rüyalarımızda görmez olduk. Müslümanın kelime hazinesi zayıfladı ve yabancı film izlemekten, şeytan gibi düşünmekten perişanız. Gündüzlerimizi esir alan şeytan uykularımıza da sızıyor.

Kişiyi kuşatan koşulların fırça darbeleriyle oluştuğunu var saydığımızda kâbusun nedenlerinden en önemlileri  gündelik hayat, sağlık, ekonomik, rızık korkusu da olabilir. Şeytan, insanı “Allah’ın kulları için kefil olduğu” açlıkla korkutur. Hayvanların, rızık korkusu, eş bulma korkusu, biriktirme hırsı ve  kibirleri olmadığı için kaygılardan uzak bir hayat yaşarlar. Onların kâbus görmediklerini sanıyorum. İnsanlıktan çıkmış bazı insanların da başka insanların kâbusları olduklarını varsayarak onların da kâbus görmediklerini iddia ediyorum.

Gözün gündüz gördüklerine nesne, uyurken gördüklerine de rüya diyoruz. İstesek de istemesek de önümüze çıkan şeyi görürüz ama rüyaların oluşmasında istemek, bazen çok istemekle hiç istememek arasında gidip gelebiliyor. Evleneceği güne kadar haramdan uzak duran gence sunulan cinsel rüyalar ilahi yardım da olabiliyor!

Ahlâklı olduğu için mutlu yaşayan insanların uyuyunca kafaya takacakları bir şeyin kalmayacağı  Platon’un İdeal Devlet’inde yurttaşların rüyaları düzgün olacaktı, o buna inanıyordu. Birkaç Amerikan filmi de buna vurgu yapmadı mı? İnsanların düşlerini kontrol eden modern devlet,  gece yarısı bazı kişileri polis kullanarak yatağından kaldırıp sorgulamaya ya da tedaviye götürüyor. Buradan anladığımız kadarıyla gelecekte modern devlet, rüyalarımızı da devlet kontrolünde görmemizi isteyecek. 

Plutarkhos, rüyalar için “İnsan ruhunun kalitesini belli eder.” diyor. İyi insanlar rüyalarında küçük vahiy beklerken kötüler ise iğrenç arzularını tatmin etmek üzere yumarlar gözlerini. Peki, nasıl kurtulacağız kâbuslardan? Elbette Müslüman olarak ve Müslüman kalarak, çaresi yok! Çünkü Hıristiyan öğretisine göre de şeytan’ın hükmü müminlere geçmiyor. Onun tek görevi var, o da aldatıcı, günaha davet eden nesnelerle müminleri karşılaştırmak, yoksa zorla kolundan tutup götürmüyor adamı…

Freud’a kadar rüyalar en azından Allah’ın veya şeytanın elindeydi, Freud’un rüya kitapları ve bilinçaltı zırvalarından sonra rüyalar da kişinin tekelinde oldu. ‘‘İnsan her şeydir, her şeyin nedeni ve sonucu insandır.” fikrini kabullenen Batı için, bu yorumlar nimetti ve hemen üstüne atladılar tabii. O günden beri rüyalar elimizde olduğu için kötü veya iğrenç bir rüya gördüğümüzde suçu kendi bilinçaltımıza atarak yalpalıyoruz. Oysa kötü rüyalar, şeytanın mümine bir davetidir belki de, orada suçu işleyip pişmanlık duyarak acıyla uyanan müminin gerçek hayatta günahlardan iki kez kaçması olası değil midir?

Bir de düşleri gerçek hayat olan kişiler var ki onlara da “Deli” diyoruz  ama zihnin geceleri gündüzden daha fazla özgür kaldığını söyleyen İbn-i Sina’yı da hatırlatmadan yazıyı bitirmek bize yakışmayacak galiba.

İbn-i Sina: “Gündüz zihnimiz, ayaklarımız ve tüm organlarımız hareket halinde bu yorgunlukla yüce alemlerle rabıta kurmamız çok zor fakat gece uyuyunca maddi organların istirahatiyle zihnimiz güçleniyor ve irtibatını daha büyük makamlarla kurabiliyor.” diyor. Zaten ruhun geceleri özgürleşmesi ondan çok önceleri de kullanılan bir klişeydi. Cicero’dan örneklerini araştırmak yeterlidir.

Madem “Küçük ölüm” dediğimiz uykuda ruhumuz özgür kalıyor, öyleyse bakalım kime gidiyor, ne işler çeviriyor, çevresi iyi mi, kötü mü? Bunların bizim kişiliğimizle ve gündelik hayatımızla bir ilgisi olabilir değil mi ama?  Gündüz günaha batıyoruz, Rabbim ruhumuzu bari geceleri cennetine koysun inşallah… 

GENÇ Dergisi

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23