Futbolu tiyatroya dönüştüren gerçekler!..
Süper Ligin 24. Haftasında yaşananlar, geride kalan haftaları aratmadı. Maçlar haftanın son günü Cuma ve haftanın yeni bir günü olan Pazartesi zaman aralığında oynanıyor. Her bir güne ayrı bir konu damgasını vurmakta. Durum böyle olunca, haftayı yorumlamak için, son maçı beklemek gerekiyor, Galatasaray’ın Antalyaspor karşısında 90 (+)’da maçı koparması, sahanın yıldızı Bruma’nın gördüğü kırmızı kartla oyun dışı kalması gibi. Ya Topal hadisesine ne demeli?...
KONUŞ (MA)
FENERBAHÇELİ MEHMET!..
Fenerbahçe ile Osmanlıspor arasındaki mücadeleye bakıldığında maçın hakkı beraberlikti. Ne oldu ise Mehmet Topal’ın 90 (+)’da kaydettiği tartışmalı galibiyet golünden sonra oldu. Mücadele golsüz (0-0) devam ederken, sarı-lacivertli yıldız oyuncu Mehmet Topal’ın ‘elle yumuşatıp’ attığı gol maçının ‘tartışılma’ derecesi, sadece haftanın değil, belki de sezonun önüne geçecek türden. Sorgulama tarzı oldukça ilkesiz-seviyesiz bir şekilde; ‘Söyle Mehmet topu elle almadın mı? Biz senin ne olduğunu iyi biliriz!..’ gibi çok farklı yaklaşımlar. Yaşananlar doğru sözle tanımlanırsa, oyuncusu, hakemi, yorumcusu ile futbolu ne kadar ‘topal’ hale taşıdığımızın son örneği Mehmet olayı. Sahada yaşananların sahada kalmadığını, böyle bir durumunun ise kimseye bir şey kazandırmayacağına şahit olmaktayız. Unuttuğumuz gerçeğin bir kez daha altını çizmek gerek. Yapıcı ‘tartışma’ ‘eleştiriye’ her zaman ‘evet’, fakat netice getirmeyecek tartışmaların sözlü ‘lince’ kadar götürülmesinin, yarar sağlamayacak sonuç vermeyeceği, her halinden belli oluyor! Ne gibi?..
MEHMET EN SON
SUÇLANACAK KİŞİ (Mİ?)...
Yorumcusu, yazarı, çizeri. Herkes Mehmet Topal’ın ‘eliyle’ alıp, kaydettiği golde ki ‘ölçüyü kaçırıp, seviyesiz girişimini sürdürüyor. Düşünmüyor değilim, Mehmet bir gün futbolu bırakıp yorumcu olduğunda, intikam yemini edercesine benzer davranışları yapar mı? Şimdikilere bakarak kesin konuşamıyoruz!. Bunun sırrı, futbolun olmadığı bir ligde, başka ne beklenebilir ki. Söylediklerimizin abartılı bir durum olmadığını, boş kalan tribünler, transferden dolayı içi boşatılan kulüp kasaları, takımların elde ettiği neticeye bağlı olarak puan hanelerinden (yenilgi-beraberlik) anlamak güç değil. Hal böyle iken sen gel yorumculardan hakem için ‘Kararı yanlış....’, futbolcu için ise ‘Elle oynadığı belli...’ Tartışma boyutundan uzaklaşıp ‘Tayfun hoca Bayer Leverkusen’le anlaştı...’ gibi önemli konulara değinmelerini bekle. Evet, futbolumuzda olmayan plan-program-sistem, tamamen sonuca endeksli karmaşık bir yapı olduğu sürece bağlı olarak işleyen düzenin, yorumlama tarzı olarak karşımıza ‘hakaret-felaket’ çıkarıyor.
Mehmet Topal, eliyle düzeltti ve golünü kaydetti. Onun maçtan sonra yapması gereken, kamuoyundan özür dilemekti. Müsabaka esnasında ‘Golü atmalı. Attığı golden sonra hakeme ‘elle düzelttim’ demeli...’ gibi yaygaralar olmayacağına göre. Bu demek değil ki, biz Mehmet Topal’ın ‘özel’ hayatına girecek kadar, ağzımıza ne gelirse söyleyelim. Öyle bir durum kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi, futbolumuzda kolay yetişmeyenleri ‘hedef’ haline getirir. Olayın taşındığı boyut doksan dakikada öte, yıllarca konuşulsa da, inanın böyle bir durumda kimseye bir yarar sağlamayacak. Merak ettiğim, ilk konuşulması gereken kişi, gözünün önündeki pozisyonu süzemeyen karşılaşmanın hakeminin kaç hafta ceza alacağı! Sonuç mu? Maharetin futbolu iyice ‘kirletmektense’ ‘Sivrisineği öldürmek yetmez, sazlığı kurutmanın...’ yol ve yöntemini bulup, uygulamak...