• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Cumhuriyet’çiler tahliye de olsa, kamu vicdanında mahkumdur!

28 Temmuz 2017
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve yazarları davasında, bugün büyük ihtimalle tutuklu sanıklar için tahliye kararı verilip verilmeyeceği belli olacak.

Karar şu yönde olsun, bu yönde olsun..

Yargının bileceği iş.. Vicdanlarına göre karar verdikten sonra, kimsenin itirazı olmaması lazım..

Karar şu yönde olursa, itiraz üzerine bu yöne çevrilir mi, çevrilmez mi?

Bu da yargının kendi içindeki bir prosedür..

Buna da itiraz edilmemesi lazım.

Ama ben; bir gazeteci olarak.

Hz. Peygamber’in, “Kendi nefsiniz için istemediğiniz şeyi, kardeşiniz için de istemeyiniz” örnek sözünü uygulayarak, konuya yaklaşmak istiyorum..

Cumhuriyet’çiler, evrim teorisine sabah akşam ölümüne verdikleri desteğin yanı sıra.. Allah’a inanan insanları alaya alarak, dindarlara hakaret ederek “kardeşlik” kavramını biraz zorluyorlar ama..

Hz. Peygamber’in hadis-i şerifini, genişletici yorumlayıp, “Sadece inançtaki, sadece soy kütüğündeki kardeşlerimiz için” değil.. Cumhuriyet’çilerin karşı çıktığı, “Hepimiz Hz. Adem’den geldik” başlığı altındaki kardeşliğin içinde, onları da hadis-i şerifin çatısı altına alıp yorumlayalım..

Soru şu:

“Bugün Cumhuriyet’çilerin başına gelenlerin, başıma gelmesini ister miydim?”

Karşı örnekle gireyim..

Cumhuriyet gazetesinin karikatüristi Turhan Selçuk.. 

“Tehlikenin farkında mısınız” sürmanşetleri attıkları, 2007 cumhurbaşkanı seçimleri öncesinde, “Eşi başörtülü birisi cumhurbaşkanı olamaz” propagandasının sayfalarında tüm hızı ile estirdikleri dönemde.. 

Bir domuza, türban taktırdığı karikatürle tepki çekmişti..

İğrenç mi iğrenç..

Alçak mı alçak bir çizim..

O tarihte..

Varsayalım  karikatüre kızan bir genç, Turhan Seçuk’u, gidip gazetesinde rehin alsaydı. Başına silah dayasaydı..

Kızdığı karikatürün baş sorumlusu Turhan Selçuk olduğu halde..

Ben o fotoğrafın Akit’te yayınlanmasına, hukuken de, dinen de onay vermezdim..

Ama bugün, Savcı Selim Kiraz’ın meslektaşlarından tahliye bekleyen Cumhuriyet’çiler..

İki yıl önce Savcı Selim Kiraz’ın başına, DHKP-C’lilerin silah dayadığı fotoğrafı yayınladılar..

Bu fotoğrafla, terör örgütünün propagandasını yaptılar..

Yargı mensuplarını tehdit etmiş oldular..

Silahlı teröristlere, “Terörist” yerine, “Eylemci” diyerek, cinayeti normal göstermeye çalıştılar.

Ben başına silah dayanan karikatüristin kendi saygısız çizimi sebebi ile başına silah dayanması olayında bile, o fotoğrafın yayınlanmasına onay vermeyeceğimi belirtirken.. Öylesi bir farazi olayda, silah dayayanlar için “Eylemci” diyemeyeceğimi belirtirken..

Cumhuriyet’çilerin yayınladıkları fotoğraftaki savcının, eleştirilecek hiçbir kusurlu fiili de yoktu.. Savcıya silah dayayanlara “Terörist” denilmemesi için, hiçbir haklı gerekçe yoktu..

Buna rağmen..

O fotoğrafı yayınlayarak ve teröristlere “Eylemci” diyerek o hain vicdansızlığa imza atan Cumhuriyet’çiler..

Şimdi uyduruk savunmalarla olayın üstünü örtmeye çalışıyorlar..

“Akın Atalay’ın savunmasının tam metni” diyerek.. 

“Orhan Erinç’in savunmasının tam metni” diyerek..

Sayfalar dolusu yazılar yayınlıyorlar ama..

Bir savcının başına silah dayanmış şekilde fotoğrafını yayınlamanın neresinin gazetecilik olduğunu izah edemiyorlar.

“Cezasına katlanmak zorundayız. Bizden sonraki nesillerin, benzer bir suç işlememesi için, biz cezaevinde yatmaya razıyız” diyemiyorlar..

Sorun sadece fotoğraf sorunu da değil..

Önceki gün mahkemede uzun uzun savunma yapan Ahmet Şık..

FETÖ ile AK Parti ilişkilerinden tutun, Türkiye’deki derin yapılanmaların tarihçesine kadar saatlerce nutuk atan Ahmet Şık..

Kendisine yönelik suçlama ile ilgili tek kelime etmiyor..

Savcıyı rehin alan teröristlerle yaptığı röportajın başlığı şu idi: 

“Bu eylem mecbur bırakıldığımız yöntem.”

Bu nasıl bir vicdansızlık.. 

Bu nasıl bir hainlik..

Bu nasıl bir terörist alkışçılığı..

Bunu anlatmıyor Ahmet Şık..

O tarihli gazetelerinde..

DHKP-C’li teröristlere tam 108 yerde “Eylemci” demelerinin izahını yapmıyor, Cumhuriyet’in dinozorları..

Aynı günkü gazetede, “Terörist saldırı” için tam 90 yerde “eylem” diyerek masumlaştırmalarının açıklamasını yapmıyor, Cumhuriyet’in yöneticileri..

“Biz gazeteciyiz, gazetecilik yargılanıyor” diyorlar..

Afedersiniz, beyler..

“Terörist”e siz “Eylemci” derseniz..

Alçakça işlenmiş bir “cinayet”i, “eylem” olarak masumlaştırmaya kalkarsanız..

Bunun neresi gazetecilik olabilir?

Olayı daha da netleştirelim..

Cumhuriyet dinozorlarına suçlama ne?

“Terör örgütü yararına faaliyette bulunma..”

Diğer olayların hepsini unutun..

Sadece, Savcı Selim Kiraz’ın başına dayanan silahın fotoğrafını yayınlama.. Ve o teröristlere “Eylemci” denilmesi.. Bir de “Bu eylem mecbur bırakıldığımız yöntem” başlığını alın..

Ve söyleyin..

Bu yayın ile, terör örgütü DHKP-C yararına faaliyette bulunulmuş olunmuyor mu?

Bu yayın, DHKP-C yararına bir haber değil mi?

Savcının başına silah dayayanlara “Terörist” diyemeyen Cumhuriyet, aynı haberde teröristlerin savcıya kurşun sıkmaları sonrasında, zorunlu olarak odaya girmek isteyen polislerin fiilini bakın nasıl tanımlıyor:

“Kanlı operasyon”

Teröristlerin fiili “kanlı operasyon” değil.

Ya ne?

Cumhuriyet’teki başlığa göre, “mecbur bırakıldıkları bir yöntem.”

Ama teröristlerin savcıyı kurşunlamalarından sonra, polisin odaya girmek için yaptığı atak, “zorunlu kalınan yöntem” değil, “kanlı operasyon..”

Tüm bu gerçeklerden sonra.... 

Hepimiz Hz. Adem’den geldiğimiz için kardeş olduğumuz Cumhuriyet’çileri..

Bugün mahkeme ister tahliye etsin, ister tutukluluklarının devamına karar versin..

Benim kanaatime göre..

Savcının başına silah dayanmış fotoğrafı basanlar.. Teröriste “Eylemci” diye yazanlar.. O gazetenin bu terörist yaltakçısı çizgisini bildiği halde çalışmaya, yazı yazmaya, muhabirlik yapmaya devam edenler..

Kamu vicdanında mahkumdurlar..

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23