• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Bizi bekleyen tehlike

20 Eylül 2017
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Dönemin Amerika Başkanı Thomas Woodrow Wilson’a, Türkiye’ye atanacak büyükelçinin kim olacağı sorulur. Wilson şu cevabı verir: “Türkiye diye bir devlet yok ki, elçi göndermeye ihtiyaç olsun.”

Geride kalan bunca yıla rağmen, Amerika’nın Türkiye’ye bakışı değişmemiştir. Halen, Türkiye’yi yok saymaya devam etmektedir. Çok geriye gitmeyelim: Irak’ın işgali ve Süleymaniye şehrindeki askerlerimin başına çuval geçirilmesini örnek gösterelim.

Bir örnek daha: Türkiye Cumhuriyeti, Amerika’dan, güneyimizde yuvalanan bölücü terör örgütü ile mücadele etmesini bekliyor. Amerika, tüm ısrarlara rağmen, PKK/YPG’ye hiçbir müdahalede bulunmuyor. Aksine her türlü silah ve lojistik yardımı yapıyor. Onlar da bölgedeki Türkmenler ve Sünni Müslüman Araplarla uğraşıyorlar.

ABD’li yetkililer, sürekli şunu söylüyorlar: “Önce DAEŞ’i ve El Kaide’yi halledelim, sonra PKK/YPG konusunda gerekeni yaparız.” Şimdi, biraz da “gereğini yapmak” sözünün ne anlama geldiğine bir bakalım.

Irak’ın işgalinden sonra, Kerkük’te Türkmenlerin lehine olan nüfus yapısı değiştirildi. Siyonist destekli Barzani, Kerkük’ü, İsrail kuklası devletin bir parçası haline getirmek istiyor. Bir başka Türkmen şehri olan Telafer’deki kardeşlerimizin durumu da ortada. Birçoğu şehirlerini terk etmek zorunda kaldılar. Geride kalanlar ise katliamlarla baş başalar.

Şu bir gerçek: Amerika’nın “DAEŞ ve El Kaide’yi hallettikten sonra PKK/YPG konusunda gerekeni yapacağını” ifade etmesi, Kürdistan’ın kurulmasından başka bir mana taşımıyor.

Bu noktada Aydın Menderes’in, Kızılelma Yayınları’ndan çıkan, Devlet’in Alınyazısı isimli kitabına kulak verelim: “Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü en fazla tehdit eden konulardan bir tanesi Kürt meselesidir. Dünyadaki Kürt nüfusu İran, Türkiye, Suriye ve Irak’ta yaşamaktadır. Özellikle Türkiye ve Irak’ta yoğundur. AB’nin de, ABD’nin de Kürtlerle çok yakından ilgilendiklerini biliyoruz. Bugün için bu konuda karşımıza çok ilginç bir durum çıkıyor. Irak’taki Kürtler Amerika’yla silah arkadaşı oldular. Özellikle son zamanlarda, Türkiye’deki Kürtlerle AB en yakın bir şekilde ilgilenmektedir. Sanki Irak’taki ve Türkiye’deki Kürtler Amerika ve Avrupa arasında paylaşılmış gibidir.

Eğer böyle bir paylaşım olmuşsa, Amerika ve Avrupa Kürtlerin geleceği konusunda anlaşmış demektirler. Böyle bir anlaşma ise sadece Kürtlerle sınırlı olmaz. Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya’nın geleceği için de Amerika ile Avrupa’nın anlaştığı anlamına gelir.”

Biraz uzun oldu, olsun. Bizde bir ilave yapalım: Hem Irak, hem de Suriye’deki Kürtler Amerika’yla silah arkadaşı oldular.

Devam edelim. Bir alıntı daha yapalım. İngilizlerin 1900-1920 yılları arasında, bu topraklarda yapıp ettiklerini ve Türkler hakkındaki düşüncelerini aktaran Türkiye’nin Parçalanması ve İngiliz Politikası isimli kitapta aynen şöyle söylüyor: “İngiliz Dışişleri Bakanlığında Türkiye Sorunu konusunda yapılan toplantıdan, 26 Aralık 1919: Kürdistan’da hiçbir şekilde Türk bırakılmayacak. Bir tek Kürt devleti mi, yoksa birçok Kürt devleti mi kurulacağı düşünülecek.” (Ö. Andaç Uğurlu, Örgün Yayınları)

Birinci Dünya Savaşı sonrasında, galip devletler, bir Kürt devleti kurulmasını gündeme getirdiler. Sonra ne olduysa, bu projeyi rafa kaldırdılar. Muhtemelen denize kapısı olmayan, arada sıkışmış bir devletin yaşama şansı olmadığını anladılar. Kurulacak devlet için düşünülen toprakları Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında pay ettiler. 

Yaşanan olaylar bize gösteriyor ki, Batılılar, yüz yıl sonra şartların olgunlaştığını düşünmeye başladılar. Irak’ta yaşayan Kürtler neredeyse devletlerini kurdular. Amerika, Suriye’de bir başka Kürt devletinin önünü açmaya çalışıyor. İran’ın Kürt nüfusu içten içe kaynıyor. İngilizler, yüzyıl önce kursaklarında kalan heveslerini yerine getirmeye çalışıyorlar.

Kuzey Irak’ta yapılacak muhtemel bir bağımsızlık referandumunu, görünüşte, sadece Siyonist İsrail destekliyor. Amerika ve İngiltere desteklemiyor. Doğrusu şöyle: Amerikalılar ve İsrailliler, güneyimizdeler. İngilizlerde… Bu üçlüyü ayrı düşünmek, zaten mümkün değildir. Amerika Birleşik Devletleri, İngiliz medeniyetinin bir üst modelidir. İsrail, Amerika-İngiltere birlikteliğinin “yasak meyvesi” kabul edilir.

İngiltere Filistin’den çekilirken, o toprakları Siyonistlere bırakmıştı. Bugün Amerika ve İngiltere, Irak ve Suriye’de aynı şeyi yapmak istiyorlar. Ancak İsrail, bugüne kadar gerçek bir devlet ile karşılaşmadı. O gün geldiğinde, bütün yaptıklarının hesabını verecektir.

İsmet Özel ne güzel söylüyor: “Bakın yaklaşıyor, yaklaşmakta olan!” Ve biz, sadece Diyarbakır, Şırnak ve Batman’da değil; Halep, Musul, Kerkük ve Telafer’de oynanan oyunları da bozmalıyız. Bu da yetmez, kendi oyunumuzu kurmalıyız. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23