• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Faiz lobisine karşı direnmek Karunlara karşı direnmektir/3

25 Ocak 2017
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

Faizin ticarete bulaşması, sömürüye sebebiyet verir. Ticaret, Allah’a ibadet ve teslimiyetin gerçekleşmesini sağlamanın vasıtası olan bir uğraştır. Yoksa ekonomik gücü elde ederek Müslümanları ve mazlum insanlığı mahkûm etmeye çalışan ideolojiye hizmet değildir. Kapitalizm, Allah’ın haram kıldığı fâizi ekonominin değişmez şartı kabul eder. Fâiz sistemi, sermaye sahipleriyle iktidarı elinde bulunduranların ekonomik yönden sürekli büyümesine yol açar. Fâiz hakkında Rabbimiz şöyle buyurur: “Faiz yiyenler, (kabirlerinden) ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların: “alım satım da tıpkı faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Hâlbuki Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (fâizden) vazgeçerse geçmiş kendisinindir ve işi de Allah’a kalmıştır. Kim de (faize) dönerse, onlar da cehennemliktir ve orada ebedi kalacaklardır. Allah, faizi yok eder, sadakaları ise artırır. Allah, çok kâfir ve çok günahkâr hiçbir kimseyi sevmez.” (Bakara Sûresi/ 275, 276) 

Faiz yiyenler, şeytan çarpmasıyla sersemleyip, donakalmış ve aklî muhakemesini kaybetmiş bir durumda olacaklardır. Müfessirlerin çoğuna göre; faizcilerin dengesini kaybetmiş, humma ya da sara’ya tutulmuş gibi kalkışı diriliş gününde gerçekleşecektir. Ancak bu kalkışın şu an yeryüzünde gerçekleşmekte olduğunu da bizatihi görmekteyiz. Âyette faizle iştigal eden kişilerin kanlarını donduracak, beyinlerini felce uğratacak denli korkunç İlâhi bir tehdid vardır.  

Faizcilerin ahlâki, ferdi, ailevi ve sosyal açılardan bir çöküntü içerisinde olduklarına şahit olmaktayız. Ticari alım ve satımlar ile tefeciliği bir tutarak, muhtaçların mutsuzlukları üzerine kurdukları saltanat ve kazandıkları kendilerine hiçbir hayır sağlamamaktadır. Faiz, insanda daha çok kazanma hırsına ve doyumsuzluğa neden olmaktadır. Bunun sonucunda da açgözlülük, bencillik, katı kalplilik, haset ve cimrilik gibi ahlâki kişilik bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Allah, faizin her çeşidini kesin olarak haram kıldıktan sonra bile, hâlâ faiz almaya ve vermeye devam edenlerin cehennem azabı çok çetin olacaktır. Bütün uyarılara rağmen faiz yemeyi bırakmayanlar, Allah ve Rasûlüyle savaşa tutuşmuş kimselerdir: 
“Ey iman edenler, eğer (gerçek) mü’minler iseniz, Allah’tan korkun ve faizden arta kalanı bırakın. Şayet (böyle) yapmazsanız, Allah ve Rasûlünün size savaş açtıklarını bilin. Eğer tevbe ederseniz sermayeleriniz sizindir. (Böylece) ne haksızlık edersiniz, ne de haksızlığı uğratılırsınız.” (Bakara Sûresi/ 278,279)

Siyak ve sibakıyla ayet, daha önce başlamış faizli muamelelerin durdurulmasını, faizin tamamen terk edilmesini, sadece anaparanın alınmasını, faizden doğan alacakların ise tahsil edilmemesini, bunun aksine davrananların Allah ve Rasulü’ne savaş açmış olacağını açık bir şekilde ifade etmektedir. Hz. Peygamberin savaş açması mümkün olsa da Allah’ın savaş açması mümkün olmadığından âyet mecazi olup Allah’ın ve Rasûlü’nün hükümlerini uygulayan İslâm devletinin savaş açması anlamına gelmektedir. Kur’anî düzende savaşa girilmesi ancak savaş açılması durumunda meşru olacağı için faiz sistemini kurup yaşatma savaş ilan etmedir. Bu sebeple Bakara 279, “savaş açtığınız için size savaş açılacağını bilin” şeklinde anlaşılmalıdır. Bu âyette “harb “sözcüğü kullanılmaktadır. Faiz sistemini kurup işletmek savaş açma olduğu için İslâm devleti tarafından savaş açılma sebebi olacaktır. Hz. Ebu Bekir (R.a.) döneminde İslâm Devleti’ne ödenmesi gereken zekâtları vermeyeceklerini bildiren topluluklara toplumsal kaos olarak açıklanabilecek Fesad’a sebebiyet verdikleri için (Allah bilir Mâide 33’den dolaylı bir çıkarımla ve) sahâbelerin onayıyla savaş açılabildiğine göre faizli işlemleri sürdüreceklerini bildirilen topluluklara ve fertlere de Kur’ân’ın sarih hükmü gereği savaş açılabileceği zahirdir. Faiz alıp verenlere Allah ve Rasûlü savaş ilan ettiği gibi, onlar da fiilen Allah ve Rasûlüne savaş açmış olanlardır. 

İktisadi hayatı faize dayanan, faizi yasaklamayı serbest bırakan bütün sosyal ve siyasal sistemler, Allah ve Rasûlü’ne karşı savaşan rejimlerdir. 

Kur’ân’ın indirildiği dönemde fâizin pek çok şekilleri vardı. Şöyle ki: Bir kimse bir mal aldığında ödeme için belli bir vade belirleniyor ve borçlu borcunu belirlenen tarihte ödeyemezse, ona belli bir zaman daha tanınıyor, fakat ödenecek miktara –bu vadeye karşılık- biraz daha ekleniyordu. Böylece çoğu kez borçlanan kişi, borç aldığı miktardan fazlasını ödemek zorunda kalıyordu. Eski câhiliyye toplumlarında fâizin de etkisiyle borcunu ödeme imkânı olmayan kimseler, alacaklılarının kölesi olurlardı. Yani insanı köleleştirme yöntemlerinden birisi de, ödeyemediği borcuna karşılık köle olmasıydı. 

Faiz; insanları insanlara kul ve köle etme yöntemidir. Çünkü faiz; fakir ve fukaranın kanını içmek, etini ise yemektir. İktisadi hayatı faize dayanan bütün sosyal ve siyasal sistemlerde her gün bu cinayet işlenir. Bu cinayete son vermek, hem insan ve hem de Müslüman olmanın bir gereğidir. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23