• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nurettin Veren
Nurettin Veren
TÜM YAZILARI

Dünyanın yönetimi yılanlara, şeytanlara teslim edilemez

15 Kasım 2017
A


Nurettin Veren İletişim: [email protected]

Kainat’a Allah’ın yüce ve muntazam mükemmel bir sarayı gözüyle bakan Müminler yani Ehli İslam, diğer insanlara da bir anne ve babanın çocukları olarak bakar ve düşünürler. Mahlukata ve mevcudata yine aynı elden çıkmış, kainatın ulu sahibi ve mükemmel ustasının yarattığı sanat eserleri olarak, saygı ve sevgi duyarlar.

Eşitlik, adalet ve muhabbet duygusuyla bakar, tahrip etmezler, zarar vermezler ve adaletsizlik yapmama hususunda gayret ederler. Dünyanın nizam ve intizamından kendilerini sorumlu olarak görürler. Bütün insanlığın bu anlayışa ihtiyacı olduğundan, müminlerin farz bir emir olarak, iyiliği yapmak ve kötülüğü durdurmak gibi bir misyonları vardır.

Bu görevi başkalarından beklemek veya bu görevi başkalarına bırakmak, yılanlara, akreplere, şeytanlara dünyayı teslim edip, onlardan merhamet ve adalet beklemek gibi bir hamakat olur. 

Bu ise; Bütün dünyanın zararı olarak, müminlerin boynuna büyük bir günah olarak takılır ve sorumlu tutulurlar.

Müslümanlar sadece kendi ülkeleri ve ülke sınırları içindeki olanların değil, bütün insanlığın adaleti, intizamı ve yönetimi ile ilgili görevlendirilmiş bir topluluktur. Hangi milletten olursa olsun, hangi coğrafyadan olursa olsun, Allah namına hareket eden bir topluluk olması çağrısı ve emri vardır. Ali İmran suresi 104. Ayette (İçinizden öyle bir topluluk bulunmalı ki, hayra çağırırsın, iyiliği teşvik etsin, kötülükten sakındırsın, işte onlar kurtuluşa erenlerin, ta kendileridir.)

Yukarıdaki ayeti kerimeden de anlaşılacağı gibi, dünyanın selameti, rahatı ve huzuru gerçek manada İslam’ı anlayan ve onun prensipleri ile Kainat’a bakan ve içindeki bütün mevcudata ve insanlara yön veren, denge olabilen Adalet temsilcileri olmaları, ilahi emri vardır. 

Onlara adaletle yaklaşmanın yanında, muhataplarına karşı tedbirli olma hususunda, yine yüce kitabımızda şöyle belirtilmiştir: (Ey iman edenler kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin, çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler, gerçekten kin ve düşmanlıkları ağızlarından dökülen sözlerinden belli olmaktadır, kalplerinde sakladıkları düşmanlıkları ise daha büyüktür, eğer düşünüp anlıyorsanız.) (Ali İmran 118)

İşte ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz. Siz öyle kimseler siniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde, siz onları seversiniz. Siz bütün kitaplara inanırsınız, onlar ise sizinle karşılaştıklarında inandık derler. Kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar, de ki kininizden kahrolup ölün. Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkı ile bilmektedir. 

Ali İmran 120. Ayette ise: Onlara karşı adaletli olmanın yanında, onlardan korunma uyarısı da zikredilmiştir. Onlardan ise hiçbir şekilde dünyadaki diğer milletlere ve çevreye duyarlılık ve adalet beklenemez, ancak onların zararlarını bilerek belli konularda onlarla irtibat kurarak, ıslah ve irşat etmek niyeti ile birlikte yaşanabilir. Ama her an bizi arkamızdan vurabilecek, ihanete sebep olacak davranışlarına karşı, tedbirli olmaya da dikkat çekilmektedir.

Gerçek manada İslam ve Kur’an adaletine sahip olmayanlar, dünyada hep teröre, savaşlara, katliamlara ve sömürüye sebep olmuşlardır. Tarih boyunca, 1000 yılından itibaren başlayarak 8 defa Haçlı Seferi, yani din savaşı sömürüsü olarak hem Müslümanlara, hem bütün insanlığa karşı, katliamlar yapılmıştır. Bugün de aynı şekliyle, güya medeni geçinen sapkın din anlayışını destekleyerek, mezhep ve ırkçılık hastalığını, Müslümanlıkla harmanlayıp, İslam görüntüsü altında, yine dünyaya ve bütün insanlara katliamlar yaptırılmaktadır.

Yanlış adalet anlayışı ile batının bütün dünyada yapmış olduğu zulümler ve emperyalist sömürge anlayışı, dünyayı bir kan gölüne çevirmiş insanları sürüler halinde, oradan oraya sürmeye devam etmektedirler. Batı’nın diyalog, hoşgörü gibi aldatmacaları ile onların tuzağına düşmek, balın içine konan zehirle aldatılmaktan başka bir şey değildir.

Geçen asırlarda ve günümüzde, İslam ülkelerine karşı tatbik ettikleri yayılmacılık ve sömürgecilik hareketleri, İslam dinine saldırmaları ve Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak için yaptıkları, bütün dejenerasyon bölme ve parçalama faaliyetleri, Haçlı Seferlerinin bugün halen soğuk savaşın, kültürel, ekonomik ve politik menfaat savaşları olarak, devam etmekte olduğunu göstermektedir.

Bütün medeniyetlerimiz, güzelliklerimiz ve kazanımlarımız, yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz, batı tarafından hep çalınmış, sömürülmüş ve kaçırılmıştır. Aksine batıdan ülkemize kaçırılmış, bir tek eser bile görülmemiştir. Batı her hususta bugün bile bunu tatbik edebilmekte, 8 defa yapılan Haçlı Seferleri, katliamlar ve zulümlerden sonra, nasıl bir yaklaşım, dostluk ve diyalog beklenebilir.

Genlerine ve kanlarına işlemiş olan Sömürgecilik ve Emperyalizm kültüründen de, vazgeçemezler. FETÖ ve diğer meczup din görünümündeki örgütleri ve maşaları kullanarak, dokuzuncu, onuncu Haçlı Seferlerini yapacakları endişesi ile sürekli hazırlıklı olmalıyız.

Hiçbir zaman onların merhametine sığınmamalı ve onlardan bir adalet gelebileceğine ihtimal vermemeliyiz. Batılılar için, Uluslararası ilişkilerde, vefa ve sadakat anlayışı yoktur. Milli güvenlik ve Milli çıkarları esas alırlar. 

ABD’nin ve AB’nin bugün bir taraftan PKK, PYD ve FETO ile olan açık ittifakı, diğer taraftan da NATO üzerinden bize sadık bir dost olduğunu söyleyip ikiyüzlü davranışı ve yalancılığı açıkça ortadadır. Bunu yeniden keşfetmeye gerek yoktur, muhataplarımızın bu ahlakını ve bu karakterini bilerek, politikalarımızı buna göre hazırlanmalı ve buna göre yürümeliyiz.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23