• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nurettin Veren
Nurettin Veren
TÜM YAZILARI

FETÖ ve meczupları, Mescid-i Aksa’ya sessiz ve tepkisiz

25 Temmuz 2017
A


Nurettin Veren İletişim: [email protected]

FETÖ’nün daha önce, Mavi Marmara gemisi ile ilgili İsrail’i kastederek, otoriteye itaat etmek lazımdır açıklaması, 9 şehidimizin kanlarına ve canlarına rağmen, en açık bir ihanet açıklamasıdır.

Otoriteden kastı, katil, Siyonist İsrail hükümetidir. Filistin›e ve Sina yarımadasının tamamına hakim olmayı kabul etmeye çıkarılmış açık bir davetiyedir.

Kimse Yok Mu derneğinin başındaki Mehmet Özkara  yaptığı açıklamada da “Biz yardımlarımızı İsrail Büyükelçiliği aracılığıyla yapıyoruz” diyerek, İsrail ile açık bir işbirliği içerisinde olduklarını söylemişti.

Bugün bunları söyleyen FETÖ ve yandaşları, Mescid-i Aksa’daki katliamları ve Mescid-i Aksa’daki ezanın, namazın ve hatta cuma namazının kılınmasının yasaklanmasına karşılık, kıllarını bile kıpırdatmadan, Yahudiler ile al gülüm, ver gülüm içerisinde, sarmaş dolaş olduklarını, açıkça görüyoruz. Hain FETÖ elebaşısı her meselede maydanoz ve salça olmayı çok sevdiği ve açıklamalar yaptığı halde, bu konuda en ufak bir söz söyleme cesaretini gösteremiyor.

Onun ulu kişiliğine hâlâ inanan ahmakların, bu konuda canlarını teslim ettikleri bu meczuba sormaları için bunu hatırlatıyorum. 

Müslüman olduklarını söyleyip halkı kandıran bu hain örgütün, Mescid-i Aksa hakkında bugün yapılan zulümlere, en ufak tepki vermemesi, nasıl bir Yahudi yandaşı oldukları, hatta Yahudi kanı taşıdıklarının açık kanıtıdır. 

FETÖ’nün kendisini tanımadan önce 1965 yılında, Kırklareli vaizi iken, Ermeni Patrik Şinork Kalustyan’a yazmış olduğu mektubu, geç de olsa elimize geçti. Nurettin Veren FETO kitabının, 136. sayfasında mektubun tamamını bulabilirsiniz. On ikinci baskıya ancak yetiştirebilirdik.

Orada söylenen şu söz; Bugünkü olanların belki 52 sene önce söylenmiş açık bir ihanet ifadesi olarak, görülmeli ve dikkate alınmalı idi.

Kendisini ele veren şu açıklamasında, 136. sayfadaki Feto kitabımda açıkça şöyle diyor Feto: (Çocukluk ve meslek hayatımda tanıdığım, birçok Ermeni aile ve şahsiyet vardı. 1915 yılında Ermenilere yapılan büyük soykırımı, lanetle yad etmeden geçemeyeceğim. Öldürülen, katledilen insanların içerisinde, ne kadar büyük şahsiyetlerin bulunduğunu, derin bir hassasiyetle okuyor, onları saygı ile anıyorum.)

(Büyük Peygamberimiz Hz. İsa (AS) çocuklarının, Müslüman geçinen cahil insanlar tarafından katledilmesini, esefle kınıyorum. Kırklareli vaizi F. Gülen 6 Mayıs 1965) 

Bu mektup ile, Obama’nın dahi soykırım demediği, büyük felaket olarak geçiştirmeye çalıştığı 1915 hadiselerine, F. Gülen 1965 yılında açıkça soykırım diyerek, Ermeni Patrikhanesine ve papazlar dünyasına yanaşmak için, yalakalık yaptığı daha o günlerde açıkça görülecektir.

Bugün gelinen nokta, daha o günden temelleri atılan bir ihanet idi. Fakat 30 yıl yani 1998’e kadar Vatikan’a yazmış olduğu ve elden verdiği 2. mektuba kadar kendisini Müslüman, cami imamı ve vaiz olarak maskeleyerek, tam bir bukalemun olarak, en yakınlarına ve etrafına dahi hissettirmeden saklamış, gizlemiş ve inandırmıştı.

9 Şubat 1998 yılında ise, artık saklanmaya gerek görmeden maskesini çıkararak, Papa 2 Jean Paul’e açık ortaklık mektubunu sunmuştur.

Mektup aynen şu şekildedir; Pek muhterem papa cenapları, önemli yerlerini vurgulayarak geçiyorum, tamamını okumak isteyen 18 Şubat 2016 Nurettin Veren köşe yazılarından, mektubun tamamını okuyabilir.

Papa Jean Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan, dinler arası diyalog için, papalık Konseyi Misyonu’nun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde, hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etmek yolunda, en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.

Birinci cümle: İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. 

İkinci cümle: Kendi memleketimiz de şimdiye kadar, çeşitli Hıristiyan mezheplerin liderleri ile diyalog içinde olduk, bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını, acizane ifade etmek isterim. (Özrü kabahatinden büyük)

Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında, hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle, sözde medeniyetler çatışmasının, gerçekleşmesini görmek isteyen, yolunu şaşırmış bazı şüpheci kimselere karşı, dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi karşı durabiliriz. 

Üçüncü dikkat edilmesi gereken hain teklif: Üç büyük dinin bağlıları arasında, bağları güçlendirmeye yönelik olarak, dinler arası diyalog konusunda Vatikan’da, temsil edileceğini ümit ettiğimiz, bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz.

Ortadoğu’daki, Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere, müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlik önermek istiyoruz. 

Dördüncü teklif: Üç büyük dini liderlerin işbirliği ile ilki Washington DC olmak üzere, muhtelif dünya başkentlerinde, konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. 

Beşinci teklif: Hz İbrahim’in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran’da, bir ilahiyat okulu kurulabilir, üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şümullü bir müfredata sahip, bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.

O günden, bugüne yurt dışı ve yurt içindeki üniversitelerin, bu niyet ve bu maksada yönelik, yapmış olduğu ve bugün de hâlâ devam eden, Bologno, Mevlana ve Erasmus gibi YÖK’ün bilgisi dahilin de, 100’ün üzerindeki üniversitelerin, öğretim üyesi ve öğrenci değişim programlarının devam ettiğini biliyoruz.

O günden bugüne buralardan yetişen, Feto müntesiplerinin devlet kademelerinde kılcal damarlara kadar, bu sapkın din anlayışı ile, çalışmakta olduğunu görerek çok üzülüyoruz. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23