• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nurettin Veren
Nurettin Veren
TÜM YAZILARI

Putin ve Trump danışıklı dövüş mü yapıyor

11 Nisan 2017
A


Nurettin Veren İletişim: [email protected]

Türkiye ve Rusya’nın Doğu Halep’teki sivil nüfus ve savaşçıların tahliye edildiği operasyonun ardından, iç savaşı sona erdirecek yeni bir inisiyatif üstlenmesi, Batı başkentlerini rahatsız etti.

Batı yönetimlerinden, Kazakistan’daki buluşma için destek açıklaması gelmesine karşılık, görüşmelerin Astana’da yapılmasından hemen sonra, tümüyle Cenevre’ye taşınması gerektiği mesajı verildi.

Diğer taraftan görevi sona eren Barak Obama yönetiminin, Suriye sahasında görevli uzantıları, çok sayıda muhalif gruba Astana’ya gitmemeleri yönünde baskı yapmıştı. Suriye askeri muhalefetinin, gerek ateşkes sürecine sadık kalması, gerek geniş bir katılımla Astana’ya gelmesi, Türkiye’nin tek başına başarısı olarak görüldü.

Türk yetkililerinin, Ankara’nın başarısının, Rusya’nın beklentilerinin dahi üzerinde olduğu dikkat çekti. Diplomatik kaynaklar, Türkiye’nin 30 Aralık’ta başlayan ateşkes ve sonrasındaki garantörlük görevini, başarıyla yerine getirmesine paralel biçimde, Rusya’nın da garantör devlet olarak rejim güçlerinin, ateşkes ihlallerine engel olması gerekliliği vurgulandı.

Trump geçen hafta bir açıklamasında, Esad yerinde kalabilir dedi. Ardından ertesi gün Suriye’de o facia yaşandı ki, bu tesadüf değildir. Esad niçin durduk yere, kimyasal silah kullanarak savaş suçu işlesin,  bu hadise Irak’ın işgali gibi apaçık bir provokasyondur.

ABD bu senaryoyu hiç değiştirmeden hep uyguluyor, aynı senaryoyu değiştirme ihtiyacını dahi duymadan, tekrar tekrar kullanıyor. 

Her şey bu kadar açık ve net, Astana da yapılan toplantıda, Kazakistan, Türkiye, İran, Rusya üst üste yapılan toplantılarla ateşkes mutabakatı sağlanmıştı, her şey yolundaydı.

Birden Suriye’ye karşı savaş çığlıklarının atılmasının manası nedir?

Suriye’ye müdahale edebiliriz ifadesi niye kullanıldı. Rus büyükelçisinin Türkiye’de öldürülmesi, Rus uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi ve yanlışlıkla Rusların bizim askerlerimizi vurması meselelerine rağmen, her şey yeniden düzeltilebilmiş iken, bu sene Rusya’dan gelecek turizmin bize katkıları, bizim Rusya’ya satacağımız tarım ürünleri, domatesler, mandalina, portakallar konuşuluyor iken, ABD’nin bu bombalaması neyin alametidir.

Yoksa Şangay beşlisi ve Rusya’ya yakınlaşmamızın önünü kesmek için, açık bir işaret fişeği olarak ABD’nin, gözdağı vermek için bir uyarısı mıdır? 

ABD’nin Rusya ile anlaşarak, bizi aralarında top çevirir gibi çevirmeleri, doğrusu çok dikkat edilmesi gereken usta politikalar ile bu iki celladın arasında dikkat ile yürümemiz gerektiğini açıkça gösteriyor.

Bir tarafta Nato da bizimle ve PYD ile birlikte hareket eden ABD, diğer tarafta Esad rejimi ve aynı PYD ile hareket eden Rusya’nın arasındayız. 

Biz kimden kime koşacağımızı bilemez olduk, işte bu dönemde kendi aralarında Suriye›yi nasıl paylaşacaklarını ve Türkiye›nin kahramanlık yapıp Fırat Kalkanı Operasyonu ile 6 aydan fazla Suriye içlerinde hareket etmesine karşılık, Türkiye’nin sınırlı bir alanda kalmasını temin etmek için, danışıklı dövüş olarak, 59 tane Tomahawk füzesinin atılmasına rağmen, Han Şeyhun’un güneyinde yer alan Şaryat hava üssün de bir delik dahi açılmaması çok net bir tiyatro olduğunu gösteriyor.

150’ye yakın çocuk ve sivil vatandaşın ölümü, bir bahane olarak kullanılarak, bu gaddar ve acımasız siyasi ve askeri politikalara bahane olarak kullanılıyor.

Yani filler tepişirken, arada çimenler eziliyor. 

Sadece bu senaryoya inandırmak için Almanların ürettiği sarin gazı kullanılarak, kendi yaptıkları katliamı, birilerine fatura etmek, meçhul bir suçlu ortaya atarak, Ortadoğu coğrafyasının mazlum milletlerini, ABD’nin kızılderilileri, Afrika’nın zencileri, Avustralya’nın aborjinlerini, katlederek açık bir soykırım yaptıkları gibi, 10 milyon Suriye vatandaşını, darmadağın halde ülkelerini terk ederek, sığınmacı durumuna düşmeleri, BM’nin ve insan hakları savunucularının, hiç umurunda değil ve sadece tribünlerden seyrediyorlar ve kınamayla yetiniyorlar.

3 gün önce İsveç’te kamyon ile yapılan terör saldırısında öldürülen 4 kişi için, hayat durdu, senato ve kamu kuruluşları, metro istasyonları tamamen kapatıldı, bayraklar yarıya indi. 

İslam dünyası da, tıpkı celladına aşık köleler gibi, hâlâ batı medeniyeti ve Avrupa Birliği diyerek, 50 yıldan fazla onların kapısından adalet ve merhamet dileniyor.

Hakiki kurtuluşun ve insanlığın ve adaletin, İslam’a ve Kur’an’a sarılarak, kendi iç dünyamızda, yapacağımız arınma ve dirilmeyle olabileceğini anlayıncaya kadar, bu zalimlerin tokatlarıyla, Gadab-ı İlahi’nin bizi ikaz edeceğini hiç unutmamalıyız.

Vay giden bu masum evlatlarımıza ve kardeşlerimize.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23