• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nurettin Veren
Nurettin Veren
TÜM YAZILARI

Suriye’nin güvenliği denilerek, parçalanması mı imzalandı!!!

11 Mayıs 2017
A


Nurettin Veren İletişim: [email protected]

Haçlı dünyası parçaları, bütün yaparak, dağınık ve zayıf milletleri bir araya getirip, İslam dünyasına karşı yapmış oldukları, sayısız Haçlı Seferleri ile nasıl birlik ve beraberlik içinde olmaya devam ettiğini unutan Müslümanlar, sürekli bölünmeye ve parçalanmaya devam ediyor.

ABD 50 civarındaki eyaletten meydana gelmiş, bütünleştirilmiş ve yapıştırılmış birleşik bir devlettir. Avrupa Birliği yine, ihtiyar, zayıf, küçük ve güçsüz, devletlerin bir araya geldiği bir topluluktur. İngiltere Birleşik Krallığı da, yine adından anlaşılabileceği gibi, dünyanın değişik yerlerindeki parçaları kendisine bağlayarak meydana getirdiği bir Birleşik Krallık’tır. Avrupa Güvenlik İşbirliği, daha önceki SSCB topluluğu, adından anlaşılabileceği gibi, hep birleştirilerek ve yapıştırılarak meydana getirilmiş, haçlı güç birliktelikleridir.

İslam dünyasında ise, sadece bildiğimiz, ismini duyduğumuz, varlığını ve icraatını pek göremediğimiz, İslam İşbirliği Teşkilatı’nı biliyoruz. Özellikle Müslümanların, birleşik bir iş yapma şansları elinden alınmış, birbirine düşürülmüş, birbiri ile karşı karşıya getirilmiş, koç gibi tokuşturulmaya devam ettirilmektedir. 

En yakınımızdaki ülkelerin 3 parça, 5 parça olmuş, aşiretlerin eline teslim edilmiş zavallı devletleri bile, el birliğiyle yine Haçlılar tarafından, kendi aralarında parçalanıp bölüşülmesinin, anlaşmasını şuanda imzalamaktadırlar.

Astana’da varılan mutabakat, aslında güvenli bölge oluşturma aldatmacası ile katil devletlerin dünyanın gözleri önünde, Suriye’yi pay etme anlaşmasıdır. Irak, Suriye, Mısır, Libya ve diğer Arap baharı diye parçalanmalarını seyrettiğimiz, bütün İslam alemindeki küçük devletler, daha da küçük aşiret devletlerine dönüştürülerek, Hıristiyan dünyasına lokmalar haline getirilip, yutmalarını kolaylaştırmak için bir parçalamadır.

Derin felsefi yorumlarla, jeopolitik coğrafi izahlar ile kafa karıştırmaya hiç gerek yok. Biz bu şekliyle gittikçe, Hacda bile birbirinin kafasını, kolunu kıracak, değişik tiplerdeki tarikatlar ve mezhep anlayışı içerisinde devam edersek, Allah bizi bu zalimlerin eliyle tokatlamaya devam edecektir.

Silkelenip kendimize gelmediğimiz müddetçe, bu zalimlerin ayakları altında ezilmemiz, Allah’ın şefkat ve uyarı tokadıdır ve hatta bir bela tokadı da olabilir. 

Mutlaka en kısa zamanda bir araya gelip, bu İslam İşbirliği Teşkilatı ve İslam dininin etrafında, Haccın gerçek manasındaki, ittifak ve kardeşlik şuuruyla, mezhep, renk, ırk ve dil farklılıklarını aradan çıkararak, insan ve İslam olma nimeti ile bir araya gelmeye gayret etmeli ve bunu sosyal hayatta yaşama geçirmeliyiz.

Hacda Müslümanlar arasında çıkan kavga, dövüş ve birbirinin kafasını kırmak, hastanelik olma görüntüsü, çok üzücü ve içine düştüğümüz vahim durumun açık bir resmidir. Hâlbuki Hac, dünya çapında bir istişare, bir toplantı, ilk ve en büyük Birleşmiş Milletler topluluğu olma özelliğini içinde bulunduran bir ibadettir.

Bu sene Kâbe’de vuku bulan kavga ve dövüş hadisesi, İslam’dan ne kadar uzak düştüğümüzün, hal-i pür melalimizin resmidir. İslam’ın aşiretten, devlete, dağınıklıktan nizam ve intizama geçişi, Efendimiz (s.a.v)’den sonra, Hz. Ebu Bekir (r.a) ve daha çok Hz. Ömer (r.a.) devrinde teşkilatlanarak, toplumun devlet mekanizmalarının kurulması şeklinde olmuştur.

İslam tarihinde ilk vakıf kurucusu Hz. Ömer (r.a.)’dir. Hz. Peygamber (s.a.v) zamanında, Hayber ganimetlerinden, kendi şahsına düşen hissesini, Müslümanların hizmetine sunarak vakfetmiştir. 

Halkın rahat ve huzurunun sağlanması ve adaletsizlik yapılmaması konusunda, Hz. Ömer (r.a.)’in gerçekleştirdiği pek çok uygulamalardan birisi de, emri altında çalışan idarecileri, sıkı bir şekilde denetlenmesidir. 

Hz. Ömer (r.a.), Muhammed Bin Mesleme başkanlığında oluşturduğu teftiş heyeti ile haberli, habersiz olarak, pek çok idarecileri kontrole tabi tutmuştur. Bu kurulun faaliyetleri ile yetinmeyip, Hz. Ömer (r.a.) valilerine her yıl hacca iştirak etmeyi zorunlu kılmıştır. Burada onları halkın huzurunda hesaba çekmiş, şikâyet konusu olan ve görev kusurları tespit edilen valileri de cezalandırmıştır. Bu cezalar kınamaktan başlayıp, valinin malının yarısını veya tamamını müsadere etmeye, hatta onu görevden almaya kadar ulaşmıştır.

Hz Ömer (r.a.)’in bir diğer harika uygulaması da, gerek dini, gerekse dünyevi konularda istişare ve danışma sistemini faaliyete geçirerek yönetim yapmıştır. İstişareyi öne çıkaran örnek yöneticilerden, en önde gelen Hz. Ömer (r.a.)’dir. 

Abdullah Bin Mesud (r.a.), onun hakkında şöyle demiştir; “Hz. Ömer (r.a.) ‘in Müslüman olması bir fetih, onun hicreti bir yardım, idareciliği ise bir rahmettir.” 

Cuma günü saat: 20:45’te Akit TV’de Perde Arkası programın da görüşmek dileği ile.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23