• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Enflasyonun sebebi kesinlikle vatandaş değil!

05 Kasım 2017
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Dünkü yazımda da bahsettim…

“Enflasyondaki artışlar faizlerde reel getirinin azalmasına sebep olur. Bu da ardından daha fazla yüksek faizleri getirir. Faizi önlemenin yolu enflasyondan, enflasyonu düşürmenin yolu faizden geçer. Enflasyonu düşürürsek faizcilerin topraklarını sulamamış, kurutmuş oluruz. Ne yapıp edip, enflasyonu düşürmeliyiz” demiştim…

Siyasi iktidar bankalara “Faizleri düşürün!” diye sürekli baskı yapıyor… Güzel, iyi bir uygulama, iyi bir çıkış…

Faizlerin düşmesini ellerindeki tahvillerden kazanç sağlamak için bankalar da istiyor, ama ülkedeki mevcut durum, ekonomik yapı buna engel oluyor…

Finansmana yüksek derecede ihtiyaç duyulan bir ülkede, elbette faizleri aşağı çekemezsiniz… Faizler yüksek, dolayısıyla paranın maliyeti de yüksek… Mevcut durumu tahvil faizlerinin giderek yükselmesinden de anlıyoruz!

***

Tahvil faizleri niçin sürekli yukarı gidiyor?

Hiç düşündünüz mü? Akıl yürüttünüz mü?

Veya Hazine Müsteşarlığı yani devlet, ihtiyacının çok üzerinde borçlanarak faizleri niçin yükseltiyor?

Gördüğümüz ve bildiğimiz kadar açıklayalım…

Devlet, ihtiyacı olduğu finansmanı doğrudan yatırımlar, dış krediler ve portföy yatırımlarından sağlar. Bu ayaklarda dengesizlikler oluştuğunda yani aşırı borçlanma, borçlanma vadelerinin kısalması, ödeme vadeleri gibi durumlar faizleri yükseltir. Buna bağlı enflasyon hareketlenir…

Şöyle ki, mesela Türkiye bu yılın ilk 8 ayında doğrudan yatırımlarda bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,1 milyar dolar açık verdi. Yani 2016 yılının ilk 8 ayında 7,5 milyar dolar doğrudan yatırım alan Türkiye bu yılın aynı döneminde 6,5 milyar dolar doğrudan yatırım çekebildi.

Yine geçen yılın ilk 8 ayında 9,7 milyar dolar uzun vadeli dış kredi alan Türkiye, bu yılın aynı döneminde ancak 3,7 milyar dolarlık ödeme yapabildi. Devlet keşke daha fazla ödeyebilseydi. Ama imkânsızlıktan bu mümkün olmadı.

Yine şirketler ve bankalar tarafına bakıldığında geçen yılın ilk 8 ayında 1,5 milyar dolar geri ödeme yapan firmalar, bu yıl aynı dönemde 7,7 milyar dolar kısa vadeli borçlanmak zorunda kaldılar!

İşin tam göstergesi şu ki, kabaca geçen yıl ilk 8 ayda 8 milyar dolar olan toplam dış kredi miktarı bu yıl yüzde 50 düşüşle 4 milyar dolara geriledi…

Krediyi çok alıyorsun, kısa vadeli borçlanıyorsun ama ödemelerini az yapıyorsun. Arkadaş, bunun bankacılık dilindeki karşılığı yüksek faiz demektir…

***

Bir de tahvil, bono, hisse senedine gelen portföy yatırımlarına bakalım… Yabancılar geçen yılın ilk 8 ayında 9,5 milyar dolarlık tahvil alımı yapmış. Bu yıl ise aynı dönemde 16 milyar dolarlık alım gerçekleştirmiş. Yani her an ülkeyi terk edebilecek ve böylece faizi körükleyecek ana unsurlardan sıcak para miktarı da bu yıl yüzde 70’e yakın artmış…

Haa, antiparantez belirteyim…

Portföy yatırımlarıyla çektiğiniz sıcak parayı elinizde sağlıklı tutabilirseniz, faizlerin düşmesini sağlayabilirsiniz… Aksi halde ülkenize hem sıcak parayı çekip, hem de Hazine aracılığıyla yüksek derecede borçlanırsanız o zaman yabancıdan çektiğiniz portföy yatırımları da havaya uçar, boşa gider.

Ödediğiniz faizler yanınıza kâr kalır! Ayrıca bir de faiz ile kur konusunda büyük risk altına girmiş olursunuz…

***

Şöyle demek istiyorum…

Hükümet, finansman ihtiyacı gerekçesini öne sürerek Hazine aracılığıyla bu yılın ilk 9 ayında 25 milyar lira borçlanması gerekirken ihtiyacın yaklaşık 3 katı 70,5 milyar liralık net borçlanma yaptı. Yani sıcak paraya davetiye çıkardı. Niye böyle yaptı diye sormayın, muhatabı hükümet…

Ama benim bildiğim, hükümetin yüksek borçlanma ihtiyacı… Ve yüksek faizlere rağmen piyasayı parasız bırakmama gayreti!..

Başka bir şey varsa hükümet yetkilileri açıklasın…

Fakat ne oldu, 70,5 milyar liralık borçlanma aslında 16 milyar dolarlık sıcak paranın faizleri aşağı çekme imkânını da rafa kaldırıverdi.

Ekim ve Kasım aylarındaki dalgalanmalarla döviz fırladı, faizler yüzde 13’lere dayandı… Sevinen sıcak paracılar, üzülen ve ezilen yine vatandaş oldu…

Ardından gelsin üst banttan yüksek enflasyon rakamları…

Ekim ayı, yani geçen ayki enflasyona bakıyoruz…

Manşet Enflasyon kaç? Yani TÜFE kaç?.. Yüzde 11,90…

2008 yılından bu yana son 9 yılın en yüksek seviyesi

Enflasyonun gerçek motoru Çekirdek Enflasyon da yüzde 10,98’den yüzde 11,82’ye çıkarak 2004 Ocak ayından bu yana en yüksek yere oturdu… Haydi bakalım, şimdi enflasyonun gerçek sebebini iyi anladığınızı umuyorum… İnşallah anlaşılmıştır!

Hikâyenin kısa özeti bu...

Hükümet ve ekonomi yönetimi bu duruma mutlaka bir çare arıyordur, herhalde!..

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23