• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Süleyman Önsay
Süleyman Önsay
TÜM YAZILARI

Kur’an’a göre, dünyadaki karışıklık ve düzensizliğin ana kaynağı

04 Eylül 2015
A


Süleyman Önsay İletişim: [email protected]

Kur’an’a göre, dünyadaki karışıklık ve düzensizliğin ana kaynağı, insanın Allah’a ibadetten ayrılıp başkalarına ve nefsine kulluk etmesi, Allah’ın yol gösterici hidayetini bırakıp ahlâkî, içtimaî ve kültürel yapısını inşa etmesi için başkalarının kılavuzluğu altına girmesidir...

İnsan[oğlu] dünya hayatına, huzur ve nizam içerisinde başlamıştır. Daha sonra bu huzur, günahkârların, kötülerin, delilikleri ve fitne-fesatlarıyla bozulmuştur. Sonra Allah o fesadı, düzensizliği gidermek ve hayatı ilk, orijinal şekline tekrar döndürmek için peygamberler göndermiştir. Onlar insanlığı, ilk huzur ve düzen halini korumaya ve kargaşayı yaymaktan kaçınmaya davet etmişlerdir.” (Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an, İst. 1996, c.2, s.44,45)

İşte bunlardan biri de Hz. Şuayb’dır. Yüce Rabbimiz şöyle buyurdu. 

“Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim! Al­lah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. Size rabbinizden açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların mallarının değe­rini düşürmeyin, düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.’” (A’râf, 85)

“Medyen toprakları, Hicaz’ın kuzeybatısında, oradan Kızıldeniz’in doğu sahiline, güney Filistin’e, Akebe Körfezi’ne ve Sina Yarımadası’nın bir bölümüne kadar uzanan bölgelerde yer alır. Medayinde yaşayanlar büyük tüccar idiler...

Gerçekte Medyenoğulları... müslümandılar. Fakat Şuayb (a.s.) kendilerine peygamber olarak gönderildiği zaman onların inançları bozulmuş idi...Şirke ve ahlâksızlığa düçar olmalarına rağmen, hâlâ ‘mümin’ olduklarını ve bundan gurur duyduklarını iddia ediyorlardı..[âyet] Hz. Şuayb’ın kavmine, şirk ve ticarî ahlaksızlık gibi iki önemli günah bakımından onları ıslah etmek için gönderildiğini göstermektedir.” (Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an, İst. 1996, c.2, s.64)

“Medyen’in, inkarcılıkları yanında, başta gelen toplumsal hastalıkları ticaret ahlâkının bozulması ve din hürriyetinin ortadan kalkmasıydı. Bu yüzden peygam­berleri onları bundan menetti; ölçü ve tartıda adaletli olmaya; insanların haklarını nicelik veya nitelik olarak eksiltmeden, zarar vermeden ödemeye; ülkenin düzeni­ni bozup halkın huzurunu kaçırmaktan, gerçeği arayan insanların yollarını keserek onları tehdit etmekten, Allah yolunda gitmelerini engellemekten ve içlerinde kuş­ku uyandırmaktan vazgeçmeye çağırdı. Bu son ifadelerden anlaşıldığına göre Medyen’in inkarcı insanları, Hz. Şuayb ile görüşüp onun mesajını öğrenmek üze­re huzuruna gelmek isteyen insanların yollarını kesiyor, onları tehdit ediyor, içle­rine kuşku salıyor, peygamberle görüşmelerini engelliyorlardı.

Fahreddin er-Râzî’ye göre [bu] âyetteki Allah’a ibadet buyruğu ile peygam­berin getirdiği “beyyine”yi ifade eden kısım ‘Allah’ın emrine saygı’ (et-ta’zîm li-emrillâh) ilkesinin; ardından gelen üç buyruk [ yani ‘Artık ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların mallarının değe­rini düşürmeyin, düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.] da ‘Allah’ın yarattıklarına şefkat’ (eş-şefkatü alâ halkıllâh) ilkesinin..[hatırlatılmasıdır] (XIV, 174). 

[Diğer taraftan âyet-i celîledeki] Ölçü ve tartıda dü­rüstlük buyruğu müşterinin haklarını, ‘insanların mallarının değerini düşürmeyin’ buyruğu da satıcının haklarını korumayı hedefle [mektedir] (İbn Âşûr, VIII/2, s. 243-244).

Aynı âyetin sonunda, [ “Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.” ifadesiyle] insanların bu buyruklara uymalarının bizatihi kendi iyilikle­rine olduğu da belirtilmek suretiyle gerek iman, gerekse ahlâk kurallarının insan­ların yine kendilerine dünya ve âhiret saadeti kazandıracağına işaret edilmiş; buna mukabil 86. âyetin sonunda da [“Bozguncuların sonunun nasıl olduğunu da düşünün!” ikazıyla] inkarcılık ve haksız davranışlarıyla din ve dünya düzenini bozanların uğradıkları kötü akıbet hatırlatılmıştır.” (Komisyon. Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ank. 2006, c.II, s.555-556)

Bugüne bakıldığında insanlığın hal ve hayatı maalesef dünkü Medyen halkının konumundan farklı bir tablo sergilememektedir. Ve o gün Hz. Şuayb (a.s.) la yapılan îkaz ve davet bugün de aynen hem geçerliliğini hem de gerekliğini korumaktadır. 

Sözlerinizi 86. âyet-i celîlenin meâliyle noktalayalım:

“Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve onu eğip bükmek maksadıyla her yolun başında oturmayın. Düşünün ki, siz az sayıdaydınız, sonra O sizi ço­ğalttı. Bozguncuların sonunun nasıl olduğunu da düşünün!” (A’râf, 86)

Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım. Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım. Ne yapıp ye’simi [ümitsizliğimi] kahreyleyeyim, bilmem ki? Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!.. Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan yatıyor şimdi…Nasıl yerlere geçmez insan?

M.Akif Ersoy, Safahat, İFAV, İstanbul 2005, s. 179, 180

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23