• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

Ethem Bey

11 Ağustos 2017
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]
Bu toprakların en cesur ve yürekli askerlerinden bir tanesidir Ethem Bey. Kuva-i Milliyenin kuruluşundan düzenli orduya geçişe kadar geçen o çalkantılı dönemde başarıdan başarıya koşan bir kahramandır. Fakat ne yazık ki kendisini ders kitaplarında “hain” olarak görüyoruz. Bu vicdansızlığa seyirci kalanlar ortalıkta “tarihçi” diye gezinirken, doğruları anlamaya ve anlatmaya çalışan “Derin Tarih” gibi dergiler, toplatılıyor, tarihe ışık tutmak isteyen araştırmacılar linç kampanyasına tabi tutulup kodese tıkılıyor. Ne feci bir durum Ya Rabbi…
19 Mayıs yine bu hamasi nutuklar ve “Atam sen kalk ben yatam” çığlıkları ile geçti. Bir tane vatan evladı kalkıp da “bu yol çıkmaz sokak” diyemedi. Yine tek parti dönemine ve onun baskıcı liderlerine övgüler dizildi. Buna mukabil Meclis kürsüsünden halifeliğin kaldırılması esnasında “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” diyen bir kişiye bu kadar övgü dizmek kimseyi rahatsız etmiyor, maalesef. İşin kötüsü yarınlarımızı emanet etiğimiz gençlere “rol model” olarak sunulan M. Kamal’ı takdim etmekten kimse rahatsız değil.
“Adalet” ve “Kalkınma” kelimelerini partisine isim yapan siyasetçiler, yıllardır gençlere M. Kamal güzellemesi yapmaktan hiç bıkmadı. Sonrasında ise “kalkınma ve reform” kelimelerini kullanmayı da ihmal etmiyorlar. Bunun bir tenakuz ve çelişki olduğunu, tarih adına söylenen sözlerin çoğunun kurgu ve yalan olduğunu nasıl anlatmalı, bilmem ki?
 
Riyakarlık ve dalkavukluk sözlerini sarf edenler ödüllendirilip farklı yorum yapanların hapse atıldığı bir zamanda; bu iş biraz zordur elbette. Ne yapalım yani, moda böyle diye; yağcılık yapanlar ödüllendiriliyorken bu sürüye katılarak şerefimizi iki paralık edelim mi? Hayır asla! Ucunda her ne olursa olsun gerçekleri açıklamaktan vaz geçmeyeceğiz inşallah! Gürültüye pabuç bırakıp kaçanlardan hiç olmadık, olmayız İnşallah!
İşte bu yazıda da Kafkas dağlarının yürekli insanlarından birisini Şeyh Şamil’in torunu olacak bir vatan evladından bahsetmeyi bir borç biliyorum. Ethem Bey ve kardeşlerinden.
21 Eylül 1948’de Ürdün Amman’da vefatına kadar bu ülke hakkında olumsuz hiçbir kelime sarf etmemiş bir yiğittir. Ceddi olan kahramanlar gibi kendisine yakışır şekilde hakka teslim olmuştur. Ecir ve mükafatı insanlardan değil Allah’tan beklemiştir.
Peki, ne oldu da Ethem Bey, Meclisteki oylamada 2 oy farkla hain ilan edildi? Bir insana böylesine bir zulüm yapmak belli ki o denem insanlarını pek rahatsız etmiyor. İyi de günümüzdeki insanlara ne oluyor? Anlı şanlı tarihçiler iki kelime söz söylese dilleri mi yapışır? Bu zavallı besleme tarihçileri bir tarafa bırakıp acı gerçekleri haykırmaya devam edelim.
İki ağabeyi Osmanlı ordusunda şehit düşmüş, diğer iki ağabeyi de Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olan Ethem Bey, Çerkes sürgünü ile Bandırma’ya yerleşen bir ailenin en küçük oğluydu. Babası izin vermediği için evden kaçarak Bakırköy Küçük Zabit Mektebi’ne kaydolur. Astsubay olarak katıldığı orduda subaylığa terfi eder. Rus, Irak, İran ve Afganistan cephelerinde savaşır.
 
Kendi imkânlarıyla oluşturduğu çetesiyle Ege ve Marmara bölgelerinde halka zulmeden Rum çetelerine ve eşkıya gruplarına karşı savaşır. Yörük Ali Efe, Dramalı Rıza, Demirci Mehmed Efe, Parti Pehlivan Ağa ve Gâvur Ali gibi yörenin önemli silahlı güçlerini de yanına çekerek sayısı 5 bini bulan gerilla kuvvetine komuta eder.
Menderes nehri önünde Yunan ilerleyişini durdurur ve işgal altında olmayan bölgelerde düzeni ve güvenliği sağlar. Yunan Ordusu’yla girdiği onlarca müsademeden galibiyetle çıkarak milletin kurtuluş umutlarını yeşertir. İsyanları bastırmayan Ankara Hükümeti aciz kalarak kendisinden yardım isteği üzerine 1. ve 2. Anzavur isyanları ile Bolu, Düzce ve Gerede isyanlarını bastırır. Ankara üzerine yürüyen Kuva-yı İnzibatiye kuvvetlerini yenilgiye uğratarak İstanbul kapılarına kadar kovalar.
 
İsmet İnönü’nün ısrarları sonucu kuvvetlerinin bir kısmını alarak Ankara’ya gelir. Ankara tren garında bizzat M. Kamal tarafından törenlerle karşılanır ve ricası üzerine Meclis’te kısa bir konuşma yapar. Konuşması mebuslar tarafından sık sık “Milli Kahraman” ve “Milletin Kurtuluş Umudu” nidaları ve alkışlarla kesilir.
Genelkurmay karargâhı olarak kullanılan Ziraat Mektebi’nde M. Kamal, İsmet ve Fevzi (Çakmak) ile bir toplantı yapar ve deyim yerindeyse onları küçük birer çocuk gibi azarlar. Kaman’dan Tokat’a kadar yayılan isyanı kanlı çarpışmaların sonunda bastırır. İsyanda ihmali olduğunu düşündüğü Ankara Valisi Yahya Galip Bey’in yargılanmak üzere Yozgat’a gönderilmesini Ankara Hükümeti’nden ister.
M. Kamal, valiyi görevden alır ancak Yozgat’a göndermemek için elinden geleni yapar. Bunun üzerine Ethem Bey, bir telgraf çeker. “Hakikat ve adalet üzerine bina etmek iddiasıyla kurmaya çalıştığınız yeni düzen daha şimdiden iltimas ve adam kayırıcılık yaparak büyük bir yara almıştır” mealindeki bu telgraf ile bazı şahısların düşmanlığını üzerine çeker.
 
Bunun üzerine Ethem Bey’in yakın silah arkadaşları silahsızlandırılıp itibarsızlaştırılır. Askerî gücü kırılmaya çalışılır. Eskişehir’de çıkardığı gazetenin matbaasına hileyle el konulur. Sovyetlerin desteğini almak için kurulan mensubu olduğu Yeşil Ordu Cemiyeti kapatılır.
Bu arada sağlığı bozulduğu için tedavi olmak üzere Ankara’ya gelir. Buradan İstanbul Hükümeti’nin temsilcileriyle görüşmelere katılması için kendisiyle birlikte Bilecik’e gelmesi hususunda ısrar eden M. Kamal’ı kırmaz hatta sedyeyle trene bindirilir. Tren Eskişehir’de mola verdiğinde Bilecik’te Topal Osman ve adamları tarafından suikasta uğrayacağı istihbaratını alır. Bu nedenle korumalarla Kütahya’daki karargâhına geçer.
 
Ancak bu durum isyan olarak değerlendirilecektir. Üzerine bir ordu gönderildiğini haber alan Ethem Bey, Meclis’e “Millet fakr u sefalet içinde türlü fedakârlıklarla bir hürriyet savaşı verirken, sizler maaşlarınızı arttırmaktan başka ne yaptınız?” mealinde sert bir telgraf çeker. Telgrafı kürsüden okuyan M. Kamal, “Bu zat ve biraderlerinin ihanet içinde olduklarını reylerinize sunuyorum” mealinde bir konuşma yaparak oylama ister. Ethem Bey ve ağabeyleri 2 oy farkla “Hain” ilan edilirler. Üzerine üç koldan saldırı başlatılan Kuva-i Milliye Kahramanı Ethem Bey, o andan itibaren Çerkez Ethem olarak anılmaya başlanır.
 
Birliklerini terhis ettiğini ilan eden Ethem Bey askerlerine istediklerini yapmakta özgür olduklarını bildirir; kendisi de Manyas yöresine çekilir. Amacı hastalığını tedavi ettirmek için Avrupa’ya geçmektir. Ancak yaklaşık bir ay sonra Yunan askerleri tarafından izi bulunur; yaptığı görüşmeler sonucu Avrupa’ya gidebilmek üzere bir geçiş yolu açılması karşılığında teslim olur. Bu arada ordu Yunanlıların peşini bırakmıştır. Yunanlılar fırsatı iyi değerlendirir Eskişehir ve Kütahya’yı ele geçirerek ankara önlerine kadar ulaşacaktır.
Kısa bir süre İzmir’de tutulduktan sonra Atina üzerinden Viyana’ya geçer. Tedavi olduktan sonra da Ürdün’e giden ve 150’likler diye adlandırılan gruba dâhil edilen Ethem Bey; 1938 yılında çıkarılan affa rağmen adil yargılanma hakkı verilmediği sürece affedilmeyi kabul etmeyeceğini söyleyerek geri dönmemiş, hayata gözlerini yumduğu 1948 yılına kadar tek odalı kerpiç bir binada tek başına yaşamıştır.
Ethem Bey’in ağabeyi Reşit Bey’in kızı mimar ve yazar Güner Kuban’ın, Meclis Dilekçe Komisyonu’na başvurarak, belli çevrelerce “hain” olmakla suçlanan amcası için iade-i itibar talebinde bulunması pek bilinmeyen tarihi bir gerçeğin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
 
Meclis Dilekçe Komisyonu, Kuban’ın başvurusu üzerine ilgili bakanlıklara yazı yazarak Ethem Bey’le ilgili bilgi ve belge istemiş, Komisyon, bakanlıklardan aldığı bilgiler doğrultusunda Kuban’ın dilekçesine, “Ethem Bey’le ilgili itibarını kaldıran veya zedeleyen resmi bir karar bulunmadığı anlaşılmıştır” cevabını vermiştir.
 
06.01.2016 Tarihinde verilen cevapta, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın bilgileri doğrultusunda Meclis Dilekçe Komisyonu’nun bu açıklamasını değerlendiren Kuban, “Dilekçemize cevap geldiği zaman gündem yoğunluğundan dolayı açıklamadık. Ama malum Türkiye’nin gündemi durulmuyor. Bundan dolayı daha fazla beklemeden bu tarihi kararı ilan etmek istedim” demiştir.
 
Bu çok önemli bir açıklamadır. “Yaşam Boyu Onur Ödülü” alan Kuban, “Ethem Bey haindir” karalamasının sadece ailesine yönelik olmadığını vurgulamıştır. Bu karalamanın bütün kahraman Çerkes milletine yapıldığını ve İstiklal Savaşı’nda Çerkeslerin büyük mücadele verdikleri ifade edilmiştir.
 
Çerkes tarihçi ve araştırmacı Murat Yalçın ise, Ethem Bey’in yeğeni Kuban tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne dilekçe ile yapılan başvurudan sonra kendilerine verilen yazılı cevabın; “Çerkeslerin uzun yıllardır anlatmak istediği gerçeği bir kez daha ortaya koyduğunu” söylemiştir. Yalçın, “Neden Çerkes Ethem’in isyan çıkardığı ve ihanet ettiği yalanı anlatıldı?” Yine; “Ethem Bey’in el üstünde tutulduğu ve en büyük övgüleri aldığı Kurtuluş Savaşlarının en ateşli zamanlarında isminin önüne Çerkes unvanı niye konulmadı?” Diyerek ”siyasi kararlar” ile kendisi hain ilan edildiğinde isminin önüne Çerkes konulduğunu ve bunu anlayamadığını söylemiştir.
 
Evet, Çerkeslerden devlet tarafından resmen özür dilenmeli, Ethem Bey’in mezarı Türkiye’ye yakışır bir şekilde törenle geri getirilmelidir. Benim anneannem de bir Çerkestir. Tarih derslerindeki asılsız bilgiler derhal gözden geçirilmeli ve Çerkesler başta olmak üzere Araplar Kürtler ve diğer halkları zan altında bırakacak benzer durumlara izin vermemek adına yasal adımlar mutlaka atılmalıdır, vesselam…
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23