• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Başka bir şehit padişah: Muhteşem Süleyman

19 Temmuz 2017
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Pek kimse farkında değil, ama Kanuni Sultan Süleyman da şehit padişahlardandır... Hasta haliyle çıktığı cihad meydanında ahirete doğmuştur (tabiri değerli Tuğrul İnançer Hoca’dan öğrendim. Ana rahminde ölür dünyaya doğarmışız, dünyada ölür ahirete doğarmışız, ahirette de ölür ebediyete doğarmışız. Teşekkürler Hocam)…

Kanuni’nin hikâyesi kısaca şöyle…

Muhteşem Süleyman, son seferiyle tekrar Avusturya üzerine yönelmişti (1 Mayıs 1556)…

Yetmiş bir yaşındaydı ve diri göründüğünü söyleyenlere acı acı gülümseyip, “Ayruk gocaduk” diyordu.

Gud hastalığına müptelâ idi. Ayakları “testereye tutulmuş gibi” ağrıyordu. Buna rağmen cihaddan geri durmamış, at sırtında aylarca sürebilecek bir yolculuğa çıkmıştı.

Zigetvar Kalesi kuşatması sırasında rahatsızlığı arttı. Koca çınar yıkılma aşamasına gelmişti. Başucunda 24 saat Kur’an-ı Kerim okunmasını emret-ti. Hafızlara sık sık kendisi de eşlik ediyordu.

Zigetvar kuşatması uzadıkça canı sıkıldı. Vezirlerini Otağ-ı Hümayûn’a (padişah ça-dırı-) çağırdı: “Bu kal’a bizum yüreğumuzi yakmışdur” dedi, “dileruz Haktan ateşlere yana!”

5 Eylül günü dış kalenin teslim alındığını duyunca, pek sevindi. Ellerini açıp dua ettikten sonra, bir anlık gençleşen sesiyle son kez kükredi: 

“Tiz iç kale de fetholuna!”

İç kale de fethedildi. Ne çare ki koca Hünkâr, ondan sadece birkaç saat önce fâni hayata gözlerini kapamıştı, ahirete doğumu gerçekleşmişti (6/7 Eylül gecesi, 1566)…

Son mutluluğunu yaşayamadı.

Sahib-i devlet fani hayattan terhis olmuştu. Padişah-ı cihan, dâr-ı cihana irtihal eylemişti. En uzun seferi başlamıştı ki, o uzun sefere tac u tahtsız, şan u şöhretsiz çıkılırdı...

Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa’yı bir endişe bulutu sarmıştı. Padişah’ın ölümü yüzünden kargaşa çıkma ihtimalinden korkuyordu. Bu yüzden elîm ölümü ordudan saklamaya karar verdi. Sadece birkaç üst düzey idareci bilecekti.

Bu karardan sonra, hekimler, Kanuni’nin iç organlarını çıkarıp (Müverrih Solakzade’nin ifadesidir) cesedini “tahnit” ettiler (meşhur tarihçimiz İbrahim Peçevi, “Sokollu Paşa, Padişah-ı cihanı pastırma gibi sardı” diyor.

Sayıları on ikiyi geçmeyen küçük bir cemaatle ilk cenaze namazını kıldıktan sonra, iç organlarını yatağın altına gizlice gömdüler. Bedeni ise tahtın altına yerleştirildi ve ordu Zigetvar’dan hareket edinceye kadar, kırk günden fazla tahtın altında saklandı. 

 “... ve mutad üzre şemleler sarınıp otağ-ı hümâyûn önünde namazın kıldılar. Andan Vezir Ahmed Paşa’yı ve Şeyh Nureddin Zade Efendi’yi ve merhumun makbul ve merğubu olan Ferdad Ağa’yı na’şı rahmet nakışları mürafekatine koşup canib-i İstanbul’a revane kıldılar ve cami-i şerifleri mihrabı önünde defn olunmasını ferman ettiler.” (Tarih-i Peçevi).

Cenaze namazını Ebussuud Efendi kıldırdı…

Önce uzun uzun tabuta baktı, gözlerini sildi, hazırlandı…

Tam 46 yıl hükümdarlık yapmış Muhteşem Süleyman için niyyete durdu: “Er kişi niyyetine!” 

Tekbir aldı: “Allahü Ekber!” 

İstanbul Süleymaniye’deki ca-minin avlusunda, Koca Sinan’a yaptırdığı türbesine defnedildi. Allah rahmet eyleye. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23