• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

“Münevver” mi, “aydın” mı?

06 Haziran 2017
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Türkiye’nin “aydın”a değil, “münevver”e ihtiyacı var: “Münevver”in kökü “nur”a dayanır. Osmanlı ceddimiz bunu bir “kelime” olarak değil, “terkip” ve “tarif” olarak, “ibadet ve taatla nurlanmış, imanî ve İslâmî tahsil-terbiye ile intibaha gelmiş âlim” anlamında kullanırdı.

Her anlamda dolu ve olgun bir kafaya işaret ederdi. 

Kelime zaman içinde belli ki kavrama dönüşmüş, daha kuşatıcı ve kavrayıcı bir hale gelmişti.

Onu dışladığınızda bir kelimeyi değil, bir manzumeyi, bir sistemi dışlamış oluyorsunuz…

Aynı zamanda yüzyıllarla oluşmuş bir yapıyı yıkıyorsunuz.

“Altı üstü birkaç kelime” zannedip savurduğumuz, yerine başka “sözcük”ler uydurarak boşluğu doldurduğumuzu zannettiğimiz şey, meğer hafızamızda doldurulamaz boşluklar bıraktı…

Çünkü savurduğumuz “Altı üstü birkaç kelime” değil, yüzyıllarla oluşan birikimimiz, yüzyıllarla gelişen hafızamız ve yüzyıllar içinde olgunlaşan şuurumuzdu.

Bunlar olmadan kalıcı şeyler yapılamıyor.

“Münevver” kelimesinin ihtiva ettiği mânâ ile birlikte münevverlerinizi, yani “ibadet ve taatla nurlanmış, imanî ve İslâmî tahsil-terbiye ile intibaha gelmiş âlim”lerinizi de yitiriyorsunuz.

“Münevver” kelimesinin yerine uydurduğunuz “aydın” kelimesi ise ne o mânâyı kapsıyor, ne öyle bir işlev üstleniyor, ne de o tadı veriyor.

Sonuçta, “âlim” unvanını üzerinde yama gibi taşıyan ideolojik saplantısı bol, insanları inanç ve ideolojilerine göre ayrıştırmaya meraklı, milletin kılık kıyafetine takmış, milletle her konuda kavga eden dar kafalı “bilim adamları”na kalıyorsunuz.

Bunlar genelde her türlü yeniliğe, özellikle de demokratik hak ve özgürlüklerin herkese eşit dağıtılmasına, millî iradenin yönetime hâkim olmasına karşı çıktıkları için, ülkeniz bir adım ileri gidemiyor. Sürekli patinaja kalıyorsunuz!

“Sadece bir kelime” saydığımız “münevver”i yitirmek, işte böylesine vahim sonuçlar doğurdu.

Hepsi bir kelime olsaydı neyse; çaresine bakardık. Biz kâmusumuzla birlikte “ilim ve fikir namusu”muzu da kaybettik!

Meydan şaklabanlara kaldı: Her yerde onlar kol geziyor!

“Münevver” kelimesiyle birlikte münevverimizi, “muallim” kelimesiyle birlikte “yüceltme ve yükseltme maksadıyla eğiten” muallimimizi, “talebe” kelimesiyle birlikte de öğrenme ve okuma şevkimizi yitirdik maalesef. 

Yerine geçirmeye çalıştığımız “aydın”, “öğretmen”, “öğrenci” kelimeleri kavram derinliği içermediklerinden yavan kaldılar.

“Aydın”ın “münevver” mirasını, öğretmen”in “muallim” dünyasını, öğrencinin “talebe” heyecanını taşımaya ne niyeti, ne de kapasitesi var artık: Böylece “aydınlanma”dan mahrum hale geldik. 

O gün bugündür alaca karanlık kuşağında el yordamıyla düşe-kalka yürümeye, yönümüzü ve yolumuzu bulmaya çalışıyoruz.

“Münevver”imizi bulduğumuzda, “muallim”imizi, onu bulduğumuzda da “talebe”mizi, hepsini bulduğumuzda “Yeni Türkiyemiz”i bulacağız inşallah!

İşte o zaman yolumuz ve yönümüz yeniden belirginleşecek.

Bir gün de “uydurukça” akımının köklerine bakalım.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23