• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Sen Cumhuriyet, ama sen de mi Peyami Safa?

28 Ağustos 2017
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Buna rağmen, Güzellik Yarışması’nda istenen sonuç alınamıyor. Yarışma önceki yarışmalar sırasında çıkan söylentilerin de etkisiyle ilgi görmüyor. Bu yüzden 28 Temmuz 1930’da sonuçlanması gereken fotoğraf yayınının süresi uzatılıyor:

“Güzellik müsabakasına iştirak için gelen resimler, kâfi miktarda olmadığından resim gönderme müddetini Ekim sonuna uzattık. Güzeller; Beyoğlu’nda Foto Süreyya ve Foto Femina’ya giderek bizim hesabımıza resimlerinizi çektiriniz.” 

Çağrılar, vaatler, zaman zaman tehdide varan dayatmalar etkisini gösteriyor. Yeterli aday sayısına ulaşılıyor ve 10 Ocak 1930’da yapılan yarışmaya 42 aday katılıyor. 22 aday son elemeye kalıyor…

Yarışmacıların ellerinden tutup jürinin önüne kadar götüren (maalesef) milliyetçi-muhafazakâr yazılarıyla tanıdığımız Peyami Safa’dır. Tehdit mi edilmiştir, yoksa bir şekilde özendirilmiş midir, bilmiyoruz; bildiğimiz şu ki, Peyami Bey, yarışmacı kızları ellerinden tutup jürinin önüne atmakla kalmıyor, yeni “Türkiye Güzellik Kıraliçesi” Mübeccel Namık Hanım’ı eleştirilere karşı savunma görevini de üstleniyor: 

“Mübeccel Hanım, ırkımızın büyük seciyesini taşıyor. Mayası halis bir tesalüple yoğurulmuş. Lirik şairlerin genç kız diye tahayyül ettikleri, fakat asrın ahlaki bulanıklığı içinde eşini az buldukları masum, gözü açılmamış tipik aile kızı. Zekâsı, terbiyesi, vücudu idman görmüş, lisan biliyor.”

Bu ifadeleriyle Peyami Safa “Sen de mi Brütüs!” dedirtiyor…

“Büyük Jüri” üyelerinin çoğu tanıdıktır: Jüri, Şair Abdülhak Hamit ve eşi Lüsyen Hanım, Cenap Şahabettin, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Mesut Cemil, Hüseyin Cahit Yalçın, Muhiddin Sadak, Halit Ziya Uşaklıgil, İbrahim Çallı, Vasfi Rıza, Bedia Muvahhit, Vala Nurettin gibi, rejimin “sadık” ünlülerinden oluşuyor. 

Aile, topluma “muhafazakâr” görüntüler veren isimlerin de rol aldığı kumpaslarla içten kemiriliyor. Aileye “moda” ve “özenti” virüsü ustaca sokuluyor…

Yıllar önce İsviçreli aile hukuku profesörü Gaston Jezz, Türk aile yapısının sağlamlığını anlattığı makalesini şöyle bağlamıştı: “Ben Batılı bir aile hukuku profesörü olarak diyorum ki; Türk milletinin elinden aile nizamını alınız, geriye hiçbir şey kalmaz”…

İlk hedef böylece belirlenmiş oluyordu: Aile. Sonrasında arka arkaya magazin dergileri çıkıyor. “Modernlik” adına toplum “moda”nın etkisine sokuluyor. Kadınlara yarı çıplak Avrupalı modeller örnek gösterilip, “onlar gibi” olmaya özendiriliyor. 

Magazin dergileriyle yeteri kadar “alışkanlık” sağlandığı kanaati gelince, “Güzellik Yarışmaları” devreye sokuluyor. “Büyük vuruş” başlıyor!

İktidarın yarı resmi organı Cumhuriyet Gazetesi, “Büyük vuruş”un aracı yapılıyor. Gazetenin sahibi, Yunus Nadi, CHP milletvekilidir. Talimatı ve masarifatı alır almaz, hazırlıklara başlıyorlar. Kısa bir süre sonra da “duyuru”lar Cumhuriyet’in birinci sayfasında arz-ı endam ediyor: “Müsabakaya her namuslu Türk kızı iştirak edebilir.”

“Namus” vurgusuna neden gerek görüldüğü ve bu vurgu ile nasıl bir mesaj verilmek istendiği, daha sonra, aday kızlar mayo ile sahneye çıktığında anlaşılacaktır. Zira o tarihlerde etek boyu en az dizin bir karış aşağısındadır. En “sosyete” kadınlar bile bedenlerini “muhafaza” konusunda hassas davranmaktadır.

Bedenini “namahrem” nazarlar önünde pervasızca sergileyen kadınlara ise toplumda “farklı” gözle bakılmaktadır. Anlayacağınız o yıllar, “ar”, “hayâ”, “edeb”, “ahlâk” gibi yüce kavramların yaşandığı yıllardır. 

Bu durumda “namus” vurgusuyla verilmek istenen mesajın, “Çıplaklık namussuzluk değildir!” mesajı olduğukendiliğinden belirginleşiyor. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23