XVI. yüzyıldan itibaren başlayan sömürgecilik hareketlerine, İtalya ve Almanya siyasi birliklerini sağlamadıkları için katılamamışlardı. Almanlar 1871’de birliklerini sağlayıp, denizaşırı ülkelerde bu yarışa katılırken; 1870’te birliğini tamamlayan İtalyanlar, donanmaları güçlü olmadığından, karşılarında duran Afrika’daki Osmanlı topraklarına göz diktiler. Trablusgarp ve Bingazi alındığı taktirde, İtalya’da sömürge sahibi olarak, hem Habeşistan yenilgisinin utancını silecek, hem de halkın gözünde yöneticilerin saygınlığı artacaktı.

AVRUPA DEVLETLERİNDEN ONAY ALDI

İtalya, Osmanlıları Afrika’dan tamamen çıkarmak için 1902’de Avusturya, 1906’da İngiltere ve Fransa, 1909’da Rusya ile birbirlerinin haklarını tanıyacakları konusunda anlaştılar. Almanya ise oluşan bloklaşma hareketinde İtalya’yı kaybetmek istemediğinden dolayı İtalya’nın Trablusgarp’a yönelik olan emellerini kabul etti. (İki yüzlü siyaset genlerinde var)

Trablusgarp İtalya'ya çok yakın bir konumda bulunuyordu ve Osmanlı'nın bölgeyi savunacak gücü yoktu. Osmanlı Devleti, donanmasının yetersizliğinden dolayı da Trablusgarp’a denizden yardım edemezdi.

İtalya, Avrupa Devletleri ile yapılan Antlaşmalara göre; Trablus ve Bingazi'de serbest hareket edecekti. İtalya’nın bu faaliyetlerine karşı, devrin Osmanlı Sultanı II.Abdülhamid (1876-1909), dahiyane siyasî tedbirler aldı. Ayrıca, seçme kumandanlar tayin ettiği Trablusgarp Tümenini, silah ve mühimmat bakımından takviye ettirdi. II.Abdülhamid siyasi, askeri ve merkezi tedbirlerin yanında bölgenin kuvvetli, itibarlı sülalelerinden, Bingazi’deki, Sûnusîeri de silahlandırdı.

Osmanlı sultanının merkezi ve mahalli tedbirleri sayesinde İtalya, denizaşırı sömürgeleri de olan İngiltere, Fransa, Avusturya ve Rusya’yla ittifak antlaşmaları imzalamasına rağmen, saldırmaya cesaret edemedi. Bu planın uygulanmasına, Sultan II.Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra başlanıldı.

12 Ocak 1910’da Roma sefirliğinden sadrazamlığa getirilen Hakkı Paşa, İttihat ve Terakki Partisi programı istikametinde siyaset takip etti. Hakkı Paşa, İtalya’nın, topraklarına yakın Kuzey Afrika ülkelerine karşı emellerini bilmesine rağmen, Trablus’taki Osmanlı Tümenini kaldırıp, Yemen’e sevk etti. Tümenin mühimmatını da, birçok ihtarlara rağmen İstanbul’a getirtti. Bölge bütün savunma tedbirlerinden mahrum bırakılınca; İtalya’nın teşebbüsleriyle Trablusgarp Vali ve Kumandanı Müşir İbrahim Paşa, vazifesinden alındı. Bütün bunlar Hakkı Paşa’nın akıl almaz bir dış siyaset takip etmesinin sonucuydu.

İtalya, 14 Şubat 1910 tarihinde, Avrupa devletleriyle yaptığı antlaşmalara dayanıp, Akdeniz’deki kuvvet dengesi bakımından Kuzey Afrika’daki bu toprakların ülkesi için son derece önemli olduğunu belirterek Trablusgarp’ta ayrıcalıklar istedi. Osmanlı Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Rıfat Paşa, müstakil bir devletin egemenlik anlayışına aykırı İtalyan teklifini reddetti. Yüzyıllardır Osmanlılara bağlı yaşayan bölge halkı da, sadakatle, İtalyan teklifi aleyhine cephe aldılar. II. Meşrutişyet’e kadar Trablusgarp’ı unutmuş olan devlet, 1911 seçimlerinde Trablus’tan 6, Bingazi’den 2 Mebus seçip, Meclis-i Mebusana göndererek, bu yöreye verdiği önemi kanıtladı.

İtalya sömürgeci teklifini dünyaya, kendi siyaseti istikametinde bildirerek, 23 Eylül 1911 tarihli ilk notasında; İttihat ve Terakki Partisinin Trablusgarp ve Bingazi’de, halkı İtalyanlar aleyhine tahrik ettiğinden ve Osmanlı vapurlarıyla bölgeye asker ve mühimmat sevk olunduğundan şikayet edip, İtalyan tebaasının, ertesi gün o havaliyi terk edeceklerini bildirdi. Bölgedeki durumun vahim bir hâl alacağı belli olunca da, İstanbul’a daha önce getirtilen mühimmat hatasını telafi etmek için bir vapurla bir miktar cephane Bingazi’ye gönderildi. Bundan sonra, İtalya’nın cüretkâr teklif ve icraatları, bitmez tükenmez bir şekilde devam etti.

1910 yılından beri basın ve hükümet İtalyan kamuoyunu Trablusgarp konusunda hazırlamış bulunuyordu. 1 milyon kilometrekare toprak ve 1 milyon nüfusa sahip bu ülkeyi ele geçirmek için İtalya, 28 Eylül 1911 tarihinde verdiği yirmi dört saatlik ültimatomda; Trablus ile Bingazi’nin tahliye ve teslimini, ayrıca İtalya'ya yıllık vergi verilmesini istedi.

Ültimatoma 29 Eylül 1911 tarihinde verilen cevapta; Osmanlı Devleti, toprak bütünlüğünün tanınması şartıyla İtalya’ya bu bölgede iktisadî ve kısmen siyasî imtiyazlar verilmesini kabul ettiğini bildirdi. İtalya, ültimatomun cevap tarihi olan 29 Eylül 1911’de Osmanlı Devletine savaş ilan ettiğini notayla bildirdi.

Savaş için önceden bütün hazırlıklarını tamamlamış olan İtalya, modern şekilde donatılan 36 000 kişilik bir orduyu, çıkarma yapmak için bölgeye gönderdi. İtalyan donanması, 1 Ekim 1911 tarihinde, Libya sahillerini abluka altına aldı. 4 Ekim’de karaya çıkarılan bir İtalyan müfrezesi, boş bulduğu Hamidiye Tabyasını işgal etti. Bu kolay işgalden cüretlenilip, 5 Ekim’de 1700 denizci daha karaya çıkarıldı. Kara askerlerinin de sahile çıkarılmasıyla başlayan harekât neticesinde, Trablusgarp vilayetinin sancak merkezlerinden Humus kasabası, 18 Ekimde işgal edildi. 19 Ekim 1911 tarihinde Bingazi sahiline çıkarma yapan, ilk işgalci kuvvetler, 20 Ekimde şehre girdi. Fakat bütün bunlara rağmen, İtalyanların hakimiyeti, daha çok donanmasının bulunduğu sahil boylarındaydı.

Vali vekili ve kumandanlığı üstüne alan Miralay Neşet Bey, şehirdeki çok az sayıdaki kuvvetler ve Sultan II.Abdülhamid’in silâhlandırdığı Sûnusî’lerle elbirliği ederek, her türlü mahrumiyetler içinde, müdafaa cephesi kurdu. Bölgeye, İstanbul’dan kara kuvveti göndermek mümkün değildi. Bunun için Tunus ve Mısır yoluyla gizli olarak subay, para ve mühimmat gönderildi.

Genç subaylar Enver (Paşa), Mustafa Kemal (Atatürk), Fuat (Bulca), Nuri (Conker) ve Fethi (Okyar) gibi Osmanlı subayları gizli yollarla Trablusgarp'a gelip buradaki kuvvetleri düzenleyerek, İtalyanlara rahat vermeyecek şekilde sürekli saldırılar başlattılar.(Kolağası Mustafa Kemal, buraya "gazete muhabiri Şerif Bey" adıyla Mısır üzerinden ulaştı. Kendisiyle aynı trende seyahat eden bir İngiliz kimliğini sorunca, “Arap” demesine şaşıp; “Hayatımda hiç mavi gözlü Arap görmedim” diyerek, kuşkusunu belirtmiştir.)

Enver, yaptığı bir gazete röportajında, “Buraya geldiğimde 900 çöl savaşçısı bulmuştum. Şimdi ise elimin altında 16 bin talimli asker var” diyerek durumu ortaya koymaktadır. Bu ordu, yapılan savaşlar sonucunda 2 makineli tüfek, 250 tüfek, 2 top, sayısız mermi ve 10 tane de katır ele geçirdi.

Ömer Muhtar yönetiminde yerli halkın da desteklediği direnişe, Şeyh Sûnusî ve tarikatı ciddi destek verdi. İtalyanlar'ın düşündüğünün aksine, buradaki Osmanlı direnişi çok kuvvetli olmuş, Enver, Mustafa Kemal ve Neşet gibi komutanların yönettiği ordular, Ömer Muhtar’ın örgütlediği Araplar, sayıca çok üstün olan İtalyan kuvvetlerine karşı kahramanca savaşmışlardır. Trablusgarp'taki Osmanlı birlikleri başlıca üç komutanlığa ayrılmıştı:

- Trablus Komutanlığı: Kurmay Albay Neşet

- Bingazi Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Enver

- Derne Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal

Kasım başlarında İtalyanlar Çanakkale Boğazı'na saldırmak için hazırlıklar yaptılar. Ancak Rusya ticari kaygılardan dolayı buna karşı çıktı. Aynı sırada İtalyanlar, Ekim ayında boşalttıkları bazı mevzileri tekrar ele geçirdiler. 19 Aralık'ta bir İtalyan kolu, imha olmaktan son anda kurtuldu. Ayrıca bu dönemlerde İtalyan basını Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Fransa'yı, İtalya'nın başarılarına engel oldukları iddiasıyla suçlamaya başlamıştı.

8 Aralık'ta Trablusgarp'a gelen Mustafa Kemal, 22 Aralık'ta Tobruk Savaşı'nı kazandı. Derne'de 16-17 Ocak 1912 taarruzunda gözünden yaralandı. Bir ay hastanede tedavi gördükten sonra, 6 Mart 1912'de Derne Komutanı oldu ve burada başarılı savunma muharebeleri yaptı.

Ocak 1912'de İtalyanlar'ın 100 bin kişilik ordusuna karşılık Bingazi'de 15 bin, Trablus'ta da yaklaşık 10 bin Osmanlı askeri savaşmaktaydı. Şubat’ta başlayıp, Mart’a kadar süren kuşatma sonunda, İtalyanlar Bingazi'yi tamamen ele geçirdiler. Aynı sırada Beyrut limanındaki 2 küçük Osmanlı gemisini batırdılar. Yemen'de Ocak 1911'de başlayan isyan nedeniyle daha savaş başlamadan önce Trablus'taki kuvvetlerin bir kısmı bu bölgeye kaydırılmıştı. Ocak 1912'de İtalyan donanması Kızıldeniz'e girip, buradaki Osmanlı gemilerinden bazılarını batırarak Hudeyde limanını bombalamaya başladı. İtalyanlar'ın bölgedeki varlığı, deniz ulaşımını aksattığı için Yemen isyanının bastırılmasını zorlaştırıyordu.

25 Mart 1912'de Osmanlı Devleti'nin koruyucusu görevini üstlenen ve İtalya'nın müttefiki olan Almanya, arabuluculuk yapmak için İtalya Kralı ile Venedik'te görüştü. Ancak bu görüşmeden bir sonuç çıkmadı.

18 Nisan'da İtalya donanması Çanakkale Boğazı'nı bombalamaya başladı. Bunun üzerine Osmanlı İmparatorluğu, boğazları kapattı. Ancak bu hareketin uluslararası ticarete darbesi çok büyük oldu. Rusya'nın tahıl ihracatı milyonlarca dolarlık zarara uğrarken, İngiltere, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya gibi ülkelerin zararları da günlük 100 bin doları buluyordu. Karadeniz'e gidecek olan İngiliz gemileri, Süveyş Kanalı üzerinden Hindistan'a gitmek zorunda kaldılar. Ancak 10 Mayıs'ta Avrupa ülkelerinin baskılarından dolayı boğazlar tekrar ticarete açıldı.

Osmanlılar boğazları kapatınca, 5 Mayıs'ta İtalya kuvvetleri, Rodos Adası'na çıkarma yaptılar ve on gün içerisinde Rodos'u, daha sonraki iki hafta süre içerisinde Oniki Ada olarak bilinen adalar grubunu ele geçirdi. Böylece 390 yıldır Osmanlı yönetiminde kalan, yönetim merkezi Rodos Adası olan Cezair-i Bahr-i Sefid Eyaleti (Oniki Ada) tamamen İtalya'nın eline geçti. 8 Haziran'da Trablus'taki Osmanlı kuvvetleri çöle püskürtüldü.

Haziran'dan Ağustos'a kadar süren çarpışmalar sonunda bütün batı sahil şeridi İtalyanların hakimiyetine geçti. 12 Temmuz'da 5 İtalyan savaş gemisi, Osmanlı filosuna saldırmak için Çanakkale Boğazı'na girdi. Ancak boğazın girişine Kilitbahir civarında çelik kablolar çekildiği için İtalyanlar ilerleyemeden ağır ateş altında kaldılar ve geri çekildiler (18 Temmuz). Bu, savaş içindeki son deniz savaşı olmuştur.

Eylül’de Osmanlı Devleti ve İtalya Krallığı arasında barış görüşmeleri başladı. İki taraf da savaşın bitmesini istemesine rağmen çatışmalar devam ediyordu. 22 Eylül'de güçlü bir Osmanlı mevkii ele geçirildi. Binbaşı Enver Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri bazı saldırılar yapsalar da, ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldılar.

Trablusgarp Savaşı ilkler savaşı sayılır. İtalyanlar hava saldırısını ilk kez bu savaşta gerçekleştirdi. Savaşta vurulan ilk uçak burada düştü.

8 Ekim'de Karadağ’ın Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesiyle Balkan Savaşı başlayınca, Osmanlı Devleti hiçbir şart ileri sürmeden İtalya'yla barışa razı oldu. Çünkü İtalyan donanması, Libya’da savaşan idealist subayların doğum yeri Makedonya’ya yardım gönderilmesini engelliyordu. Anavatanı saran ateşi duyan subaylar, yürekleri sızlayarak komutayı yerli halka bırakıp, geri döndüler. Paris Ateşemiliteri iken, Trablusgarp Savaşına katılan Fethi Bey (Okyar) anılarında, durumu şöyle anlatır:

''Eğer, Trablusgarb’a, o toprakları Vatanından bir parça saymanın şuuru içinde koşanların rahatça destan denilebilecek yiğitliklerini Dünyaya anlatabilmek mümkün olsa idi, Türklüğe ait çok şeyin bir daha geri dönmemek üzere yitirildiği zannının hakim olduğu o günlerde, sanırım ki, kahramanlık ve mertlik aşığı dünyanın gözünde, itibarımız yerini almakla kalmaz, hayranlık uyandırırdık.''