XVI. yüzyılın sonlarında İran ve Avusturya ile yapılan savaşlar Osmanlı düzenini yıpratarak devletin büyük bir kaos ortamına girmesine zemin hazırladı. Avusturya savaşları, büyük bir vurucu güç olan Osmanlı ordusunun Avrupa’da gelişen tüfekli piyade ile savaşta yetersiz kaldığını da göstermekteydi.

Gabor Agoston, 1593’te Osek’te, 1595’te Estergon’da, 1596’da Perinja’da ve Haçova’da, 1603’te Sarviz’deki çatışmalarda Hristiyan tüfeklilerin üstünlüğünün görüldüğünü söyler. XVI. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa’da askeri sistemde değişiklikler meydana gelmiş ve bu durum bazı Avrupalı tarihçiler tarafından ''Askerî Devrim'' diye adlandırılmıştır. Tüfeğin kullanılışlı hale gelmesiyle, dikdörtgen halinde oluşturulmuş kontramarş taktiği izleyen tüfekli piyade birlikleri muharebelerde ateş gücü üstünlükleriyle oldukça etkili oldular. Yeni askerî sistem gereği ok ve kılıçla savaşan süvarinin yerini tüfekli piyade almıştı. Osmanlı ordusunun ağırlığını teşkil eden timarlı sipahiler, Avusturya piyadesi karşısında etkisiz kalmıştı. Cephede savaşan komutanlar, merkezden daha fazla tüfekli asker istiyorlardı.

Osmanlı İmparatorluğu, piyade asker ihtiyacını Anadolu’daki işsiz gençlerden sağlamaya başladı. Bu yüzden timarlar azaltılıp, tüfekli asker istihdamına yönelindi. İşsiz kalan timarlı sipahiler 25-50’şer kişilik gruplar halinde levend denilen haydut çeteleri oluşturup, eşkıyalığa başladılar. Timarlı sipahilerin yerini yavaş yavaş alan sekban adlı tüfekli askerlerin sayısı savaş zamanında aşırı artıyordu. Devlet, sancakbeyi ve beylerbeyileri yeni askerî sistem gereği bu tür sekban bölükleri bulundurmaya teşvik etmekteydi. Savaş bittiğinde işsiz kalan bu gruplar, eşkıyalık yaptılar.