1848 ihtilalleri, Avrupa'nın birçok yerinde kargaşaya sebep oldu. Macarlar ve Polonyalılar, Avusturya ve Rusya’ya karşı ayaklandılarsa da, başarılı olamayarak Osmanlı topraklarına iltica ettiler. Ardından Osmanlı toprağı olmasına rağmen Rus nüfuzu altında bulunan Eflaklılar, Ruslar’a karşı direnişe geçtiler. Ancak yenildiler ve onlar da Osmanlı ülkesine sığındılar. Osmanlı İmparatorluğu, Ruslar’ın ve Avusturyalılar’ın bütün baskılarına rağmen ihtilalcileri teslim etmedi. Bu durum Avrupa kamuoyunda olumlu karşılanırken Ruslar’la, Osmanlılar arasındaki ilişkilerin gerginleşmesine sebep oldu. 1848 ihtilalleri, Rusya ile İngiltere arasındaki ilişkilerin de bozulmasına yol açtı.

Bu olayların arkasından Kutsal Yerler (makamat-ı mübareke) meselesi ortaya çıktı. Kudüs’te bulunan Hristiyanlığın kutsal mekanlarında dış müdahaleler başlamadan önce Osmanlılar, Katolik, Ortodoks, Protestan, Yahudi ve Ermeniler arasında bir denge kurmuşlardı. Ancak Avrupalı devletlerin ve Rusya’nın kendi mezhepdaşlarını ön plana çıkarıp, bu yerlerde onların hakim olmalarını sağlamak istemeleri hem bu dengeleri bozdu, hem de Osmanlı İmparatorluğu üzerinde bir baskı oluşturdu. 1829’dan sonra Rusya, Kudüs’te Ortodokslar lehine birçok yeni hakların alınmasını sağlamıştı.

Fransa halkının dini duygularını kullanarak kendisini desteklemelerini sağlamak isteyen Louis Napolyon da, 1850’de Latinler için yeni ayrıcalıklar istedi. Latinlerin kazandığı yeni haklar, Louis Napolyon’un Fransa’da cumhuriyeti sona erdirip, imparatorluğunu ilân etmesinde önemli rol oynadı. Latinlerin kazandığı yeni ayrıcalıklar, kendisini Ortodoksların hâmisi sayan Rusya’yı onların lehine yeni imtiyazlar koparılmasını sağlamak için harekete geçirdi.

Rus Çarı I. Nikola, Osmanlı İmparatorluğu’nun kısa bir sürede çökeceğine inanıyor ve onun mirasının önemli kısımlarını ele geçirmek istiyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nu ortadan kaldırıp, mirasına konma fikri onda bir saplantı haline gelmişti. Rusya hem Fransa’ya karşı destek sağlamak, hem de Osmanlı İmparatorluğu’nu paylaşmak için İngiltere ile temasa geçti. İngiltere, Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nu Fransa’yı dışarıda bırakarak paylaşma fikrini reddetmedi, ancak müspet bir cevap da vermedi. Bu durum Rusya’nın, İngiltere’nin desteğini kazandığı kanaatine varmasına sebep oldu.

Şubat 1853’te Çar Nikola, Osmanlı İmparatorluğu’na elçi olarak Türk düşmanı Prens Mençikof’u tayin etti. Mençikof’un İstanbul’daki davranışları iki ülke arasındaki ilişkileri iyice gerginleştirdi. Mençikof, iki ülkenin ilişkilerini bozmak için her türlü olumsuz davranışta bulundu. Buna karşılık Osmanlı devlet adamları da alttan alarak, mesele çıkmamasına özen gösterdiler. Mayıs 1853’te Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ülkesindeki Ortodoksların himayesi altında olduğunu belirten yeni bir antlaşmanın yapılmasını istedi.

Bunun üzerine Fransız ve İngiliz elçileri durumu görüşmek üzere ülkelerine gittiler. Sultan Abdülmecid onların yokluğunda Rusya’nın isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. Ancak İngiliz elçisi dönünce, Mustafa Reşid Paşa’nın hariciye nazırı olmasını sağladı ve Rus tekliflerini reddettirdi.

Osmanlı hükümeti ve İngiltere’nin oyununa geldiğine inanan Rus Çarı, 31 Mayıs 1853’te istekleri kabul edilmediği takdirde Eflak ve Boğdan’ı (Memleke-teyn) işgal edeceğini ilân etti. Bunun üzerine İngiltere, donanmasını Çanakkale Boğazı’nda topladı ve elçisine gerektiğinde bu gemileri İstanbul’a çağırma yetkisini verdi.

İngilizler’i geriletmek isteyen Rusya ise 2 Temmuz’da Eflak ve Boğdan’ı işgal etmeye başladı. Savaşa engel olmak isteyen Avrupa’nın önemli devletleri Viyana’da yaptıkları toplantı sonucunda, Rusya’nın Ortodoksların hâmisi ve Fransa ile Rusya’nın bu uygulamanın garantörü olduğunu belirten bir nota hazırladılar.

Çar bunu hemen kabul etti. Ancak Ortodokslara verilen ayrıcalıkları milletlerarası antlaşmaların sonucu olarak değil de, sultanın bahşettiği bir hak olarak gören Osmanlı hükümeti, İstanbul sokaklarındaki Rus aleyhtarı gösterilerin de etkisiyle, Viyana Notası’nı reddetti. Savaştan kaçınmak isteyen İngiltere’nin

Osmanlılar’ı uzlaşmaya mecbur etmek için donanmasını Çanakkale’den geri çağırmasına rağmen, kamuoyu baskısı altındaki Osmanlı İmparatorluğu, Rusya’nın Eflak ve Boğdan’daki askerlerini çekmesi için bir nota verdi ve Ekim 1853'de Tuna’yı aşan Ömer Paşa komutasındaki Osmanlı askerleri savaşı başlattı. Doğu Anadolu’daki Osmanlı ordusu da Şeyh Şamil tarafından yıpratılan Kafkasya’daki Rus birliklerinin üzerine yürüdü.