Sıkça dile getirilen bir iddia da Osmanlılar’ın Anadolu’yu ihmal ettikleridir. Anadolu’nun şu anda yaşadığımız vatanımız olmasından dolayı bizim için vazgeçilmez bir önemi vardır. Ancak Anadolu, Osmanlı İmparatorluğu zamanında devletin topraklarının sadece bir kısmıydı. Osmanlı Beyliği, Söğüt ve çevresinde kurulmuş olduğu için Anadolu kökenli kabul edilip, bu bölge imparatorluğunun ana çekirdeği olarak görülürse mesele anlaşılamaz. Osmanlı İmparatorluğu’nun dünyanın en büyük imparatorluklardan birisi olarak tarih sahnesine çıkması Anadolu sayesinde değil, zengin ve siyasî direnişlerin az olduğu Rumeli sayesinde olmuştur.

Osmanlı beyliğinin yayılma alanı uygun fırsatlar çıkmadığı takdirde Rumeli olmuştur. Osmanlı beyliğinin Rumeli’de kuvvetlendikten sonra Anadolu’yu içine aldığına dikkat etmek gerekir. Devletin ana siyasi organizasyonunu sağladığı bölge de Rumeli’dir. Osmanlı İmparatorluğu Rumeli’de öylesine sağlam bir yapı kurmuştur ki, Fetret Devri’nde Anadolu toprakları çok kısa sürede elinden çıkarken, bu bölgenin büyük bir bölümü elinde kalmış ve bu saha sayesinde varlığını sürdürebilmiştir. Timur istilasından sonra Osmanlılar Rumeli’yi gerçek yurtları saymaya başladılar ve Ankara Savaşı’na kadar başkent Bursa iken, bu gelişmeler içerisinde Edirne başkent oldu. Dikkat edilmesi gereken bir konu da, Osmanlı devlet teşkilatında kurulan ilk yönetim birimlerinin Rumeli adını taşıması ve bu görevlerin teşrifatta daha sonra kurulan Anadolu adlı memuriyetlerden önde gelmesidir. Örneğin, Rumeli Beylerbeyliği’nin Anadolu Beylerbeyliği’nden, Rumeli Kadıaskerliği’nin Anadolu Kadıaskerliği’nden üstün olması.

Paul Wittek, Rumeli’nin Osmanlılar için “varlık sebebi” olduğunu, Balkan Savaşı sonunda Osmanlılar’ın varlık sebeplerini yitirdiklerini söyler. İlber Ortaylı da Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen 1912’de sona erdiğini belirtir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Rumeli olmasaydı, Osmanlı İmparatorluğu da olmazdı. Bu yüzden Osmanlı İmparatorluğu’nun anavatanı Rumeli’dir. Bugün Trakya hariç bütün Rumeli elimizden çıktığı için bunu tam olarak anlayamayabiliriz. Ancak Sofya’nın 1385’te, Erzurum’un 1518’de, Selanik’in 1387’de Van’ın ise 1530’larda Osmanlı hakimiyetine girdiği düşünülürse durum biraz daha rahat anlaşılabilir.

Bu mevzu iyice anlaşılamadığından, Osmanlılar’ın kendi anavatanları olan Anadolu’yu ihmal ettikleri sıkça söylenen, kalıplaşmış düşüncelerden birisidir. Osmanlılar fethettikleri bütün yerleri vatan olarak benimsemişlerdir. İlk yayıldıkları saha olduğu ve daha önce üzerinde Türk ve İslâm kültürüne ait eserler bulunmadığı için Rumeli’de Osmanlı eserine sıkça rastlamak normal bir durumdur. Ayrıca Anadolu daha önce Selçuklular ve beylikler tarafından çeşitli eserlerle donatılmıştı. Hiç Türk eseri olmayan yerler varken, Anadolu’ya yeni eserler ve alt yapının yapılması beklenemez. Bunların yanısıra Anadolu’ya göre daha zengin ve daha uygun coğrafi şartlara sahip bir bölgenin hayat şartlarının da daha iyi olması çok normal bir durumdur.