Şark Meselesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarının parsel parsel bölüşülmesi meselesi haline gelmişti. Makedonya’yı kurtarmak için 1908’de yönetimi ele geçiren İttihatçılar da bu soruna çare olamadılar. XIX. yüzyılın başında genel manası ile özellikle Rusya’nın başını çektiği Osmanlı İmparatorluğu’nu paylaşma projeleri artık tamamen hayata geçirilmeye başlamıştı.

Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun çekildiği bölgelerde çok farklı devletlerin birbiriyle çatışan çıkarlarının olması gerilimi daha da arttırdı ve nihayet Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı gibi dünya tarihinin en kanlı savaşlarının yaşanmasına neden oldu. I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu fiilen yıkıldı ancak Şark Meselesi büyük bir mesele olmaya hala devam ediyordu. Şark Meselesi, Batı için Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve işlerine yarayan bölgelerin kendi hakimiyetlerine geçmesiyle halledilmiş gibi görünse de gözyaşı ve kan ile inşa edilmiş bu sistem barıştan ziyade çatışmaya neden oldu.

XX. yüzyılda devreye Amerika Birleşik Devletleri’nin de girmesiyle daha karışık bir hale gelen Batılıların aralarındaki rekabet, Osmanlı İmparatorluğu’nun elini çektiği bölgelerde devam ediyor. Fakat bu bölgelerde Osmanlı hayaleti yeni efendilere kabuslar gördürüyor. Bazı tarihçiler Batı için Şark Meselesi’nin 1923’te tamamen bir sorun olmaktan çıktığını savunsalar da Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmak için verdiği “mücadelede” Avrupalı devletlerin gösterdiği tepkiler meselenin hala canlılığını farklı boyutta da olsa koruduğunun göstergesidir. Batı’nın fikri alt yapısında en büyük tehdidin Doğu’dan geleceği düşüncesini, son zamanlarda medeniyetler çatışması adı altında yazılan kitaplarda görmek mümkün. Şark veya Garp meselesi, mutlak galibin olmadığı bir mücadeledir. Şimdi üstünlük Batı’da gözüküyor olsa da bu mücadelede son söz henüz söylenmedi