Ankara Savaşı’na genellikle Osmanlı gözü ile bakıldığından ve mağlubiyetin acısı unutulmak istendiğinden, Timur’un göçebe bir imparatorluk kurduğu ve bu devletin de kısa bir süre sonra dağıldığı, ancak Osmanlılar’ın mağlup olmalarına rağmen bu savaştan sonra kendilerini toparlayıp 500 yıl daha sürecek bir cihan devletini meydana getirdikleri söylenir.

Ancak Timur’un kurduğu devlet içi boş bir imparatorluk değildir. Ayrıca İslam Medeniyeti’nin en parlak ürünlerini verdiği Semerkant bölgesinde kurulduğu gözden kaçmamalıdır. Timur’un kurduğu imparatorluğun Maveraünnehir bölgesindeki kısmı XVI. yüzyılın başlarına kadar devam etti. Torunlarından Babür’ün Hindistan’da kurduğu devlet de XIX. yüzyıl ortalarına kadar varlığını sürdürdü. Bugün Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’te 300 milyondan fazla Müslüman’ın bulunmasında en büyük rol Timurlularındır.

Timurlu İmparatorluğu sanıldığı gibi göçebe bir imparatorluk da değildir. İslam mimarisinin, edebiyatının en güzel eserleri bu sahada meydana gelmiş, başta astronomi olmak üzere birçok bilim dalında önemli çalışmalar yapılmıştır. En büyük şairlerden Ali Şir Nevaî ve astronomi üzerine yaptığı çalışmalardan dolayı ayda bir kratere adı verilen Uluğ Beyin bu imparatorlukta yaşadıkları hatırlanırsa durum daha iyi anlaşılır.

Bazı bilim adamları Timurlu İmparatorluğu’ndaki bu faaliyetleri İslam Rönesans’ı olarak nitelerler. Osmanlı İmparatorluğu’nun bilim adamı yönünden ihtiyacı en çok bu bölgeden karşılanmış, başta Ali Kuşçu olmak üzere birçok âlimi ülkelerine çekebilmek için Osmanlı padişahları büyük miktarlarda paralar harcamışlardır.