Güneydoğu Anadolu bölgesinin farklı bir yapılaşma gösteren yerleşim şehirlerinden biri de Mardin’dir. Doğudan batıya doğru 2500 km uzunluğunda, Masius (Mazı) dağlarının güney yamaçlarında ve 500 metre genişliğinde bir alana kurulan Mardin şehrinin evleri, kaleden bakıldığı zaman birbiri üstüne yığılmış gibi görünmektedir. Mardin’in doğal konumundan kaynaklanan bu sıkışık yapılaşma, şehre kendine has bir görünüm kazandırıyor.

Mardin, ev mimarisinde Orta Anadolu’nun Kayseri ve Niğde şehirlerinde, daha geniş çaplı olarak da Güneydoğu Anadolu’da görülen ve kuzey Suriye ile benzer şeklinde tanımlanan taş mimarinin fazlasıyla görüldüğü önemli bir şehirdir. Bölgede birçok ocağı bulunan sarı kalker taşı, yapı üretimine hakim olmuştur ve ahşap yapılara kapı, asma kat, pencere gibi zorunlu kullanım alanları haricinde yer verilmemiştir.

Mardin ev mimarisinde taş, süslemeden diğer sistemlere kadar neredeyse bütün yapı elemanlarını belirlemiştir. Bu mimarinin yaygın olarak kullanılmasının en önemli nedenlerinden biri de, bölgenin sahip olduğu iklimdir. Aynı zamanda mimaride önemli bir yer tutan revak ve eyvan gibi yarı açık olan ortamlar, bilhassa batı güneşine karşı gölgede kalacak şekilde biçimlendirilmiştir.

Eski dönemlerden günümüze kadar gelen tarihsel bir geleneğin sonucu olarak, kendine özgü bir mimari karaktere sahip olan Mardin’in, şehirle özdeşleşmiş kagir evleri, hem malzeme ve bezemeleri hem de planlanmış özellikleri ile Anadolu ev mimarisinde ayrıcalığı olan bir yere sahiptir.

MARDİN EVLERİNDE KULLANILAN MALZEME VE ÖZELLİKLERİ

Mardin, Güneydoğu Anadolu bölgesinin farklı bir yapılaşma gösteren şehirlerinden biridir. Mardin evlerine karşıdan veya kaleden bakıldığı zaman, bu evler birbiri üstüne yığılmış şekilde görülmektedir. Kentin doğal konumundan kaynaklanan bu yapılaşma, Mardin’e has bir görünüm kazandırıyor ve kale eteğinden başlayıp ovaya doğru basamak halinde inen evler, ağaçlıklı görünümüyle mistik bir ortam yaratıyor.

Özellikle Ortaçağ mimarisini günümüzde devam ettiren bu yapılaşma, Urfa ve Kuzey bölgelerinin de etkisiyle karışık olmak üzere Diyarbakır’ın şehircilik yapısından farklı şekilde, kapalı bir bölge özelliği göstermektedir. Mardin evlerinin neredeyse tamamında kullanılan malzeme taştır, fakat bu taşlar normal taştan ayrı olarak adlandırılır ve açık renkli sarımsı bir yapıdadır.

Mardin evlerinde kullanılan taşların en önemli özelliği, kesilebilmesi ve işlenebilmesidir. Ocaktan çıkarıldıktan sonra kolayca işlenen ve bir müddet sonra sertleşen bu kireçli taşlar, Mardin yapılarının hemen hepsinde rahatlıkla kullanılmaktadır. Mardin evlerinde herhangi bir sıva malzemesi de kullanılmamaktadır.

Bu taşların temizlenmesi için belirli aralıklarla taş kırıntıları kum haline getirilir ve ortaya çıkan kum ile yapıların duvarları temizlenir. Kumun kireç ile karıştırılmasıyla elde edilen harç, duvarların örülme işleminde kullanılır. Mardin halkının taşçı geleneğine bağlı olması, bu kentte ahşap malzemenin kullanılmamasının nedenlerinden biridir.

MARDİN EVLERİNİN MİMARİSİ

Mardin’deki evler, kalenin eteklerinden ovaya kadar birbiri üzerine yükselen teraslar şeklinde, tepenin güney tarafına yapılmıştır. Volkanik bir bölge olan kentte, tarihsel gelenek günümüze kadar sürdürülmüş ve özgün bir mimari yapı ortaya çıkmıştır. Mardin’de bulunan bütün yapıların ön tarafları cepheye doğru bakmaktadır.

Tepenin eğimi üzerine kurulan ve Mezopotamya ovasına açılan kapılar, en az 2 katlı olacak şekilde yapılmıştır. Bu yapıların en ilginç özelliklerinden biri de, hiçbir evin gölgesinin birbiri üzerine düşmemesidir. Güneş ışınlarının tersine göre düzenlenen dar sokaklar ise, iklim şartlarına göre yazın aşırı sıcağında gölgede kalarak Mardin halkını sıcaktan korumaktadır.

Mardin evlerinde kullanılan taşlar, soğuk ve sıcakta daha fazla sertleşen bir yapıdadır. Taşların yapılarından dolayı evler yazın serin, kışın ise sıcak olmaktadır. Çatı katlarının yapılmasında çapraz şekilde tonozlar kullanılır. Evlerin tavanları iki ya da dört tonozlu olarak yapılmıştır. Mardin evlerinin alt katları genellikle alt kiler veya ahır gibi amaçlarla kullanılır, ayrıca giriş kapısından hemen alt katın avlusuna girilir.

En az iki katlı olan bu evlerin içerisinde bulunan merdivenler de taştan yapılmıştır. Eskiden kalma Mardin evleri, harem ve selamlık adı verilen iki bölümden oluşmaktadır. Erkeğin misafirleri karşıladığı bir oda mevcuttur ve bu oda taş işçiliği bakımından genellikle evin en çok özen gösterilmiş odası durumundadır. Aynı bölümde kahve ocağı da bulunur, ayrıca ev halkının oturdukları bir yer vardır. Harem tarafının odalarında ise işlevsel bir ayrım yapılmamıştır ve bu odalar oturulabilir, yatılabilir, yemek yenilebilir durumdadır.

Mimarlık harikası olan Mardin evleri, adeta geleneksel yaşamın bir simgesi gibidir. Birbirinin manzarasını teraslanma ile kesmeyen bu evler, sahiplerinin sosyalleşmeleri bakımında da fazlasıyla işlevsel bir yapıdadır. Açık veya yarı açık halde olan avlular, asma katlar, teraslar ve oldukça geniş balkonlar gibi yapıların bir arada olduğu Mardin evleri, turizm açısından da önemli bir potansiyele sahiptir.

Bölgede oldukça kullanışlı bir malzeme olarak çıkarılan ve kolayca şekil verilen sarı kalker taşı süsleme ile oymaya müsait bir yapıda olduğundan, dantel şeklinde desenlerle kaplı bir mimari ile karşılaşmak mümkündür. Mardin’in yüksek tavanlı evleri yazın sıcak ve kışın soğuk iklimden korunmak amacıyla içe dönük şekilde inşa edilmiştir. Tarihsel geleneği de devam ettirerek modern mimarlıkla bütünleşen bu yapılar, kişinin profiline göre biçimlenmiş olup yukarıdan altın serpilmiş gibi bir izlenim oluşturmaktadır. Mardin’de özgün mimarlığın ön planda olduğu bu yerleşimin tarihi, tahmini olarak M.Ö. 4500 yılına dayanmaktadır.