Türkiye Gazetesi'nde yer alan habere göre, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan Kıbrıs Rum kesiminde peş peşe elçilikler açması büyük yankı uyandırdı. Şaşkınlık oluşturan bu adımın arkasında Batı parmağı çıktı. AB ülkelerinin özellikle Fransa’nın, İsrail’in de kurguladığı bir oyunu sahneye koyduğu, ekonomik kazanç karşılığında Türk Cumhuriyetlerinin Güney Kıbrıs’ta elçilik açmasını sağladığı ifade edildi.

Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan'ın Kıbrıs Rum kesiminde elçilik açması sonrası skandal bir gerçek ortaya çıktı.

Türkiye Gazetesi'nde yer alan habere göre, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan Kıbrıs Rum kesiminde peş peşe elçilikler açması büyük yankı uyandırdı. Şaşkınlık oluşturan bu adımın arkasında Batı parmağı çıktı. AB ülkelerinin özellikle Fransa’nın, İsrail’in de kurguladığı bir oyunu sahneye koyduğu, ekonomik kazanç karşılığında Türk Cumhuriyetlerinin Güney Kıbrıs’ta elçilik açmasını sağladığı ifade edildi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Eski Özel Temsilcisi Ergün Olgun gazetemize yaptığı değerlendirmede “AB’nin Çin ve Rusya’yı dengeleme amacı ve son Ukrayna krizinde yaşadığı zorlukları aşma adına geliştirdiği 12 milyar avroluk Asya-Türk Cumhuriyetleri açılımı yaptı. Atina ve Rum kanadı AB açılımını fırsat görüp Türk Cumhuriyetlerine tanınma baskısı uyguladı” dedi.

Olgun şöyle devam etti: Rumlara paralel İsrail de devreye girdi ve bir anlamda şantaj yaparak Türk Devletlerinin kararında etkili oldu. Çünkü hem Rum hem de İsrail kanadının ortak korkusu Türkiye’nin artan uluslararası gücü. Özellikle de Suriye’de olan bitenler İsrail’i fazlasıyla tedirgin etti.

AB’nin ABD ile yaşadığı sıkıntılar Türkiye’yi çok daha vazgeçilmez aktör hâline getirdi. Avrupa her zamankinden daha çok Türkiye’ye muhtaç. Eminim Ankara’nın bu duruma ilişkin bir planı vardır. Çünkü Rumlar üç Türk devletinin kararını Türkiye’yi işgal gücü gösterme boyutuna taşıyacaktır.

Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faik Aliekberli de “Hepimizin beklentisi Kıbrıs’ın Türk Devletleri Teşkilatına (TDT) alınması ve kardeş devletlerin Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde büyükelçilik açmasıydı. Doğrusu önce inanamadık” şeklinde konuştu. Türk dünyasının 2040 vizyon belgesine dikkat çeken Türk dünyası araştırmacısı-Akademik Araştırma Enstitüsü Başkanı Osman Kepenek ise “Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan Rum yönetimini tanıma kararı müşterek irade açısından sıkıntı doğurdu.

Bu adım bir anlamda Ada’nın meşru yönetimidir demek anlamı taşıyor. Mevcut tablo kardeşlik ruhunu zedeler. Büyükelçi atamaları Avrupa Birliği’nin Orta Asya’ya âdeta bir çıkarma yaptığı AB-Orta Asya Zirvesi adını taşıyan iki günlük bir uluslararası organizasyonla eş zamanlı gerçekleşmiştir. Şayet biz birliğimizi güçlendirmez isek sonrasında muhtemel Rus, Çin, ABD ya da benzer küresel aktörlerin müdahalelerine karşı da TDT’yi zayıf hâle getirir” dedi.

Bayburt Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ramin Sadık da, Kıbrıs Rum Kesimi’nde olan biteni tipik “sömürge refleksi” olarak nitelendirdi. Sadık, “Batılı ülkelerin ve özellikle Fransa’nın bölgeden petrol, doğal gaz ve uranyum başta olmak üzere yeraltı kaynakları bağlamında beklentileri var. Kazakistan ve Özbekistan zengin uranyum madenlerine sahip. Türkmenistan ise doğalgaz cenneti. O yüzden Makron Kazakistan’ın kapısını çaldı. Orta Asya’daki ülkeler de kaynaklarına pazarı çeşitlendiriyorlar. AB güvenilir müşteri. Hem de her zaman ihtiyaç içindeki müşteri. Fransa bu fırsatı kaçırmamak adına Güney Kıbrıs'ta büyükelçilik açma meselesini şart koşmuş olabilir. Kuzey Kıbrıs Türklerinin hakkını savunacak yerde, Fransa ve AB’nin talimatlarıyla gidip Güney Kıbrıs’a büyükelçilik açarak TDT’nin ilkeleri dışına çıktılar. Keşke dış politikada adım atarken Türkiye ile istişare yapsaydılar. Yılların çabası bir anda heba olmamalı” ifadelerini kullandı.