Karakulak, "Diğer canlılar, örneğin deniz kestaneleri ve omurgasız türler de yapay ışıklardan olumsuz etkilenmektedir. Yapılan araştırmalarda deniz kestanelerinin yapay ışık altında çok fazla beslenerek deniz yosunlarını tükettiği ispatlanmıştır. Yapay ışıklar kıyısal alanlarda, köprülerde, petrol arama platformlarında ve en çok gemilerin ışıklandırılmasıyla oluşmaktadır. Gemi ışıklandırmalarının, 0 ile 200 metre derinlikte bulunan tüm canlıları etkilediği bilinmektedir. Bu yapay ışıklandırmada daha çok göçmen balıklar ve yüzeyde yaşayan canlılar etkilenirken, nispeten daha derin bölgelerdeki canlılar etkilenmemektedir" diye konuştu.
Balıklardaki fizyolojik değişikliklere işaret eden Prof. Dr. Karakulak, “Yapay ışık, canlının fizyolojisinden davranışına, beslenmesinden üremesine kadar her şeyi olumsuz etkilemektedir. Balıklar ışık altında daha çok stres hormonu salgılar. Melatoninleri azalır, bağışıklık sistemleri çöker, kortizol seviyeleri artar. Dolayısıyla hayatta kalma oranlarında düşüşler görülür. Deniz ortamında ayrıca av-avcı ilişkisi vardır. Genellikle avlar kamuflaj özelliği göstererek avcılarından kaçar. Ancak bir bölgede yapay ışıklandırma fazla ise canlı kendini koruyamayacağı için avcıların daha çok hedefi haline gelir. Bu da popülasyonlarda azalmaya yol açar. Ne yapmak gerekir? Özellikle yarı kapalı alanların olması önemlidir. Yapay ışıklandırma, emniyet ve güvenlik için elbette gereklidir ancak estetik kaygılar olmadan bu emniyet sağlanmalıdır. Işık yoğunluğu azaltılmalı, kullanılan renkler dikkatle seçilmelidir. Canlılar beyaz ve mavi ışıktan kaçar; sarı ve kırmızı ışığa karşı ise daha az etkilenirler. Dolayısıyla ışık yoğunluğu ayarlanmalı ve yarı kapalı alanlar oluşturularak canlıların normal gece-gündüz ritimleri mutlaka sağlanmalı" diye konuştu.