Türkiye’nin savunma ve havacılık sanayii, güçlü yerli ekosistem ve stratejik vizyonla 2025’in ilk dokuz ayında ihracatta tarihi 6 milyar dolarlık zirveye ulaşarak küresel pazarda etkinliğini kanıtladı. Türkiye’nin savunma ve havacılık sanayii, küresel pazardaki etkinliğini ve rekabet gücünü bir kez daha kanıtlayarak 2025 yılına damgasını vurmaya devam ediyor. Sektör, Eylül ayında gerçekleştirdiği 574 milyon dolarlık ihracatla birlikte, yılın ilk dokuz ayındaki toplam ihracatını geçen yılın aynı dönemine kıyasla 9 gibi çarpıcı bir artışla 6 milyar dolarlık tarihi bir zirveye taşıdı. Bu başarı, sadece rakamsal bir veri olmanın ötesinde, Türkiye’nin teknoloji geliştirme ve üretimdeki kabiliyetlerinin uluslararası alanda ne denli kabul gördüğünün en net göstergesi olarak öne çıkıyor.

Türkiye’nin savunma ve havacılık sanayii, güçlü yerli ekosistem ve stratejik vizyonla 2025’in ilk dokuz ayında ihracatta tarihi 6 milyar dolarlık zirveye ulaşarak küresel pazarda etkinliğini kanıtladı. Türkiye’nin savunma ve havacılık sanayii, küresel pazardaki etkinliğini ve rekabet gücünü bir kez daha kanıtlayarak 2025 yılına damgasını vurmaya devam ediyor. Sektör, Eylül ayında gerçekleştirdiği 574 milyon dolarlık ihracatla birlikte, yılın ilk dokuz ayındaki toplam ihracatını geçen yılın aynı dönemine kıyasla 9 gibi çarpıcı bir artışla 6 milyar dolarlık tarihi bir zirveye taşıdı. Bu başarı, sadece rakamsal bir veri olmanın ötesinde, Türkiye’nin teknoloji geliştirme ve üretimdeki kabiliyetlerinin uluslararası alanda ne denli kabul gördüğünün en net göstergesi olarak öne çıkıyor.

BAŞARININ ARKASINDAKİ STRATEJİK VİZYON VE YERLİ EKOSİSTEM Sektör yetkilileri, bu istikrarlı yükselişin tesadüf olmadığının altını çiziyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu milli teknoloji hamlesi vizyonu ve sağlanan güçlü destekler, başarının temelini oluşturuyor. Türk mühendislerinin özgün tasarımları, yerli üretim ekosisteminin giderek güçlenmesi ve stratejik planlama, Türkiye’yi savunma sanayiinde pasif bir alıcı konumundan, oyun kurucu bir aktör konumuna taşıdı.

Uygulanan sanayileşme politikaları ve üretimde benimsenen sürdürülebilirlik anlayışı, geliştirilen her platformun yalnızca günümüzün değil, geleceğin de ihtiyaçlarına cevap verebilecek güvenilir sistemler olmasını sağlıyor. Bu yaklaşım, Türk savunma ve havacılık sanayiini küresel ölçekte geçici bir tedarikçi değil, kalıcı ve stratejik bir oyuncu haline getiriyor. Türkiye’nin ihracat başarısı, aynı zamanda yürüttüğü başarılı diplomatik ve uluslararası iş birliği faaliyetlerinin de bir yansıması.

Geliştirilen ortak projeler ve geniş bir coğrafyaya sunulan etkin çözümler, Türkiye’yi dünyada güvenilir bir çözüm ortağı olarak konumlandırıyor. Dost ve müttefik ülkelerle kurulan bu sağlam bağlar, hem küresel barışa ve bölgesel istikrara katkı sunuyor hem de ihracat performansını yeni zirvelere taşıyor. SİHA’lardan zırhlı araçlara, deniz platformlarından mühimmatlara kadar geniş bir yelpazede sunulan ürünler, farklı coğrafyalardaki orduların envanterlerinde başarıyla hizmet veriyor.

KRİTİK TEKNOLOJİLERDE TAM BAĞIMSIZLIK Bu tarihi başarıda emeği geçen tüm savunma sanayii firmaları, yöneticiler, Savunma Sanayii Başkanlığı personeli ve sektörün tüm paydaşları, Türkiye’nin ortak gurur kaynağı oldu. Yetkililer, elde edilen bu ivmenin korunarak daha da ileriye taşınacağını belirtiyor. Önümüzdeki dönemde, özellikle kritik teknolojilerde geliştirilecek özgün çözümlerle küresel rekabette daha güçlü bir Türkiye hedefine ulaşmak için çalışmaların azimle sürdürüleceği vurgulanıyor. Milli muharip uçak KAAN, insansız sistemler, hava savunma teknolojileri ve siber güvenlik gibi alanlardaki projeler, Türkiye’nin bu hedefe ulaşma yolundaki kararlılığını gözler önüne seriyor.