Dünya
F-35'in sonu mu geliyor? Avrupa'da güven krizi büyüyor
Bir zamanlar F-35 Lightning II'yi gelecekteki hava kuvvetlerinin temel taşı olarak gören giderek artan sayıda Avrupa ülkesi, artık bu fikri yeniden değerlendiriyor.
Dünya
Bir zamanlar F-35 Lightning II'yi gelecekteki hava kuvvetlerinin temel taşı olarak gören giderek artan sayıda Avrupa ülkesi, artık bu fikri yeniden değerlendiriyor.
Bir zamanlar F-35 Lightning II'yi gelecekteki hava kuvvetlerinin temel taşı olarak gören giderek artan sayıda Avrupa ülkesi, artık bu fikri yeniden değerlendiriyor.
Bir zamanlar “geleceğin savaş uçağı” olarak övülen F-35 Lightning II, Avrupa’da artık tartışmaların merkezinde. Artan maliyetler, bakım sorunları ve stratejik bağımlılık korkusu, birçok ülkeyi Amerikan savaş uçağını yeniden değerlendirmeye zorluyor.
Lockheed Martin’in geliştirdiği F-35, yıllarca NATO uyumunun sembolü olarak lanse edildi. Gizlilik kabiliyeti, gelişmiş sensör füzyonu ve dijital savaş sistemleriyle dünyanın en gelişmiş savaş uçağı olarak tanıtıldı.
Ancak son yıllarda bu efsane zedelenmeye başladı. Artan maliyetler, karmaşık bakım süreçleri, geciken yedek parçalar ve ABD’nin yazılım üzerindeki tam kontrolü, birçok Avrupa ülkesinde rahatsızlık yaratıyor.
Analist Jack Buckby, bu gelişmeleri “teknolojik değil, stratejik bir kriz” olarak yorumluyor. Ona göre mesele, artık sadece bir uçağın performansı değil; egemenlik, bağımsızlık ve siyasi güven meselesi.
F-35’in cazibesi ilk yıllarda büyüktü. ABD’nin liderliğinde geliştirilen platform, NATO üyeleri arasında tam uyum ve ortak bakım altyapısı vaat ediyordu. Avrupa ülkeleri için bu, hem modernizasyonu hızlandırmak hem de ABD’nin güvenlik şemsiyesi altında kalmak anlamına geliyordu.
2020’lerin başında en az 10 Avrupa ülkesi F-35 siparişi vermişti. Danimarka ve Belçika gibi küçük ülkeler, filolarını hızlı şekilde yenilemek için programa katıldı. Ancak teslimatlar başladıktan sonra hesaplar tutmadı: bakım maliyetleri öngörülenden yüksek çıktı, yazılım güncellemeleri gecikti ve ABD’nin görev verilerini tek taraflı denetlemesi rahatsızlık yarattı.
Avrupa’daki ilk büyük sarsıntı İsviçre’de yaşandı. 2021’de 36 adet F-35A için 6 milyar franklık anlaşma imzalayan Bern yönetimi, birkaç yıl sonra sert eleştirilerle karşılaştı. Resmî denetim raporu, altyapı ve bakım dahil toplam maliyetin 7 milyar frangı aşacağını ortaya koydu. Muhalefet milletvekilleri, hükümeti “ülke egemenliğini Washington’a devretmekle” suçladı. Çünkü uçağın çekirdek yazılımı, görev verileri ve güncellemeleri Amerikan sunucuları üzerinden yönetiliyordu.
Benzer bir tablo Portekiz’de de oluştu. Savunma Bakanı Nuno Melo, 2025’te yaptığı açıklamada, “ABD’deki jeopolitik belirsizlik ve artan maliyetler” nedeniyle savaş uçağı tedarikini yeniden değerlendirdiklerini duyurdu. Lizbon yönetimi, Fransız-Alman-İspanyol ortak yapımı FCAS (Future Combat Air System) projesine yönelmeye başladı.
İspanya ise daha net bir tavır aldı. Madrid yönetimi, bu yıl F-35 alımını resmen reddetti ve FCAS projesine katılımını iki katına çıkardı. Savunma yetkilileri, “Ülkemizin uzun vadeli güvenliği, yazılımı ABD’nin kontrolünde olan uçaklara bağlı olamaz,” açıklamasında bulundu.
İspanya Hava Kuvvetleri Komutanı da benzer şekilde, “Gerçek egemenlik, kendi tasarladığın uçağı istediğin zaman değiştirebilme özgürlüğüdür,” ifadelerini kullandı. Bu görüş, artık Avrupa Savunma Ajansı’ndaki birçok ülke tarafından da paylaşılıyor.
F-35’e yönelik Avrupa’daki şüphelerin kaynağı sadece Başkan Trump’ın politikaları değil. Mesele çok daha derin: bağımsız savunma sanayii kurma arzusu. Avrupa ülkeleri, her yeni yazılım güncellemesi veya görev planı için ABD onayı beklemek istemiyor. FCAS ve İngiltere merkezli Tempest projeleri bu arayışın sonucu olarak doğdu. Amaç, Amerikan donanımına ve siyasi iradesine bağımlı olmadan, tamamen Avrupa üretimi bir savaş uçağı filosu kurmak.
Norveç, Danimarka ve Hollanda gibi ülkeler hâlâ F-35 kullanıyor. Ancak bu ülkelerde de bakım maliyetleri artarken, uçuş hazırlık oranları düşüyor. NATO içinde bile sessiz bir endişe hâkim: ABD’ye bu kadar bağlı bir savunma sistemi, olası bir siyasi kriz anında ne kadar güvenilir olabilir? Kimi askeri yetkililer, “F-35, teknik olarak bir mucize olabilir ama stratejik olarak bir risk,” yorumunda bulunuyor.
Bugün itibarıyla F-35, hâlâ dünyanın en gelişmiş savaş uçağı olarak görülüyor. Ancak Avrupa’daki hava kuvvetleri, artık sadece mühendislik değil, stratejik bağımsızlık hesapları yapıyor. Avrupa, giderek daha açık bir şekilde, güvenliğinin Washington’un onayına bağlı olmasını istemiyor. F-35’in geleceği teknolojiyle değil, siyasetin rüzgârlarıyla belirlenecek gibi görünüyor. Eğer Avrupa bu yoldan geri dönmezse, “gizli uçakların kralı” F-35, bir gün yalnız kalabilir.