AKİT MENÜ

Dünya

ABD'li uzman ABD'nin politikasını açıkladı: Liberal imparatorluğun devri kapandı

Güncelleme Tarihi:

Uluslararası ilişkiler profesörü Andrew Latham’a göre Washington, Batı Yarımküre’yi yeniden merkeze alan, Çin’i çevrelemeye odaklı ve “kıta kalesi” mantığıyla şekillenen yeni bir büyük stratejiye geçiyor. Monroe Doktrini güncelleniyor, savaş gemisi diplomasisinin ötesine geçen çok boyutlu bir rekabet başlıyor.

1

Uluslararası ilişkiler profesörü Andrew Latham’a göre Washington, Batı Yarımküre’yi yeniden merkeze alan, Çin’i çevrelemeye odaklı ve “kıta kalesi” mantığıyla şekillenen yeni bir büyük stratejiye geçiyor. Monroe Doktrini güncelleniyor, savaş gemisi diplomasisinin ötesine geçen çok boyutlu bir rekabet başlıyor.

2

Latham, ABD’nin Karayipler’deki yeni askeri konumlanmasının “19. yüzyıl tarzı gösteri gücü” olmadığını belirtiyor. Bu hamle, büyük güç rekabetinin artık denizlerin her yaklaşım noktasına yayıldığının kabulü.

3

Karayipler’in bugünkü “stratejik rönesansı”, paternalizmi ayıklanmış güncellenmiş bir Monroe Doktrini anlamına geliyor: ABD’nin savunması kıyıdan değil, çok daha uzakta başlar.

4

Analize göre Washington, yalnızca deniz hatlarını değil, ticaret ve göç politikalarını da yarımküre güç dengesinin bir parçası haline getiriyor.

5

Kanada ile yeni gümrük vergisi krizi, “en dost müttefiklerin bile” ABD’nin stratejik milliyetçiliğinden etkilenebileceğini gösteriyor.

6

Meksika ise artık bir tampon değil, bir baskı noktası: Sınır yaptırımları, tedarik zinciri kuralları ve göç protokolleri sıkılaştırılıyor.

7

Ortaya çıkan model, Latham’ın ifadesiyle bir “kıta kalesi”: ABD’nin egemenliği altında ekonomik olarak daha entegre, güvenlik gerekçesiyle daha sıkı kontrol edilen bir Kuzey Amerika.

8

Latham’a göre Trump’ın stratejisi ne izolasyonist ne de liberal enternasyonalist; yarımküresel ve seçici. Önce kendi etki alanını sağlamlaştıran ABD, dışarıya gücünü daha dengeli bir şekilde yansıtmayı hedefliyor.

9

Batı Yarımküre, ABD için artık “küresel rekabetin vazgeçilmez evi” konumunda. Bu yaklaşım: Karayipler’deki donanma yığınağını, Panama ve Karayipler’deki Çin yatırımlarının mercek altına alınmasını, Latin Amerika’da Çin nüfuzuna karşı destek verilen hükümetleri tek bir stratejik hedefte birleştiriyor:

10

Çin’in ABD’nin komşuluğunda stratejik derinlik kazanmasını engellemek. Bu, genişlemeci değil; coğrafyaya dayalı disiplini önceleyen iki cepheli bir doktrin: Yarımküreyi kontrol et, Çin’in manevra alanını daralt, Her iki okyanusta deniz üstünlüğünü koru.

11

Latham, Amerikan diplomasisinin ahlaki söylemlerden veya küresel “demokrasi misyonlarından” uzaklaştığını vurguluyor. Trump’ın yaklaşımı: “Güç, coğrafya ve çıkar merceğinden okunur.” ABD artık her krizle ilgilenmek yerine, hayati bölgelerde saldırılamaz olmayı hedefliyor.

12

Yeni doktrin, güvenliği geniş bir sistem olarak ele alıyor: Göç akışları, Enerji koridorları, Veri ağları, Tedarik zincirleri artık ayrı politikalar değil; hepsi ulusal savunmanın damarları olarak görülüyor. Bu, 21. yüzyılın çok kutuplu düzeninde yeni bir realizm.

13

Latham, bu stratejinin risklerine de dikkat çekiyor: Karayipler’in militarizasyonu Venezuela ile çatışma riski doğurabilir. Kanada ile ticaret savaşları, yıllardır süren savunma-endüstri entegrasyonunu zayıflatabilir. Meksika’ya baskı politikası sınır istikrarını bozabilir.

14

Ancak Trump yönetimi, bu riskleri “aşırı dış yüklenme” riskinden daha yönetilebilir görüyor: ABD, kendi stratejik mahallesini terk edip uzak coğrafyalara yayılmak istemiyor.

15

Latham analizini çarpıcı bir sonuçla tamamlıyor: Batı Yarımküre artık ABD için bir çevre değil, küresel rekabetin ön bahçesi.

16

Amerika’nın büyük stratejisi geri çekilmek değil; gücü konsolide etmek, yarımküreyi güvence altına almak ve Çin’e karşı avantajı coğrafyadan başlatmak. Ucu açık liberal imparatorluğun devri kapanırken, ”yarımküre çağının” başladığı belirtiliyor. Kaynak: Nationalsecurityjournal.org