Son dönemde ABD basınında sürekli İran'ın elindeki füzeler bahane ediliyor. 12 gün savaşı sonrası İran'ın füze kapasitesinin arttığı iddia ediliyor.

Son dönemde ABD basınında sürekli İran'ın elindeki füzeler bahane ediliyor. 12 gün savaşı sonrası İran'ın füze kapasitesinin arttığı iddia ediliyor.

Güvenlik uzmanı ve yazar Maya Carlin’in analizine göre İran, 12 Gün Savaşı sonrası füze programını hızla geliştiriyor. Tahran’ın artan balistik füze kapasitesi ve bölgesel vekil ağları, İsrail için giderek daha ciddi bir zorluk oluşturuyor.

İsrail ile İran arasındaki geçici ateşkes devam ederken Tahran, balistik füze üretim kapasitesini büyüttüğünü açıkça ilan ediyor.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi, cephaneliklerinin “12 Gün Savaşı’ndakinden çok daha üstün” hale geldiğini vurgularken, Savunma Bakanı Tuğgeneral Aziz Nasirzade de ülkenin füze sanayisinin hem nitelik hem nicelik olarak hızlı ilerlediğini söyledi.

Bu açıklamalar, İran’ın çatışmanın ardından askeri kapasitesini yeniden yapılandırdığına işaret ediyor.

Ekim ayında yayımlanan Avrupa istihbarat raporlarına göre İran, 12 Gün Savaşı sonrasında balistik füze programını kayda değer şekilde genişletiyor.

Birleşmiş Milletler’in silah ambargosuna rağmen Tahran’ın füze faaliyetlerinin arttığı belirtiliyor.

En dikkat çekici bulgu ise Çin’den İran’ın Bender Abbas limanına çok sayıda sodyum perklorat sevkiyatı yapılması.

Bu madde, katı yakıtlı füzelerin üretiminde temel bileşen olduğu için, sevkiyatın İran'ın füze stoğunu büyütme çabasının en açık göstergelerinden biri olduğu vurgulanıyor.

Demokrasileri Savunma Vakfı’ndan (FDD) güvenlik uzmanı Behnam Ben Taleblu’ya göre İran, 12 Gün Savaşı’ndaki operasyonel verileri dikkatle inceleyerek füze doktrinini güncelledi. Taleblu, İran’ın: Hedef seçimi, fırlatma sırası, saldırı formülü gibi kritik verilerden ders çıkardığını ve “daha az füze kullanarak daha yüksek etki yaratma” stratejisine yöneldiğini aktarıyor.

Şahab-3 (orta menzil balistik füze), Fateh-110 (kısa menzilli, katı yakıtlı), Zülfikar (uzun menzilli) gibi rejimin en gelişmiş mühimmatları bulunuyordu. Bu durum, Tahran’ın çatışmayı bir test alanı olarak kullandığını gösteriyor.

2025 boyunca İran Devrim Muhafızları Ordusu, ülke genelindeki yeraltı füze üslerini gösteren videolar yayımlayarak balistik kapasitesini propaganda unsuru olarak ön plana çıkardı. İran ayrıca: Gazze’de Hamas, Lübnan’da Hizbullah, Yemen’de Husiler. gibi vekil örgütlere silah, fon ve askeri eğitim sağlamayı sürdürüyor. Bu ağ, İran’ın bölgede “dolaylı caydırıcılık” stratejisinin temel parçalarından biri.

Carlin’in analizine göre İran’ın büyüyen balistik füze kapasitesi, İsrail için üç temel risk yaratıyor: Daha büyük ve daha ölümcül bir füze stoku, daha yüksek hassasiyet ve daha karmaşık saldırı doktrinleri, vekil örgütler üzerinden çoklu cephe tehdidi.

Bu gelişmeler, gelecekte yaşanacak herhangi bir İsrail–İran çatışmasının daha yüksek yoğunluklu ve daha geniş coğrafyalara yayılan bir savaş olabileceği anlamına geliyor.

Geçici ateşkese rağmen İran'ın füze programını büyütme kararlılığı, Orta Doğu’da tansiyonun düşmeyeceğini gösteriyor. Güvenlik uzmanı Kass’ın değerlendirmesi, Tahran’ın balistik füze kapasitesini artırdıkça İsrail’e yönelik stratejik denklemin daha da zorlaşacağına işaret ediyor. İran’ın mevcut hızla devam eden bu askeri büyümesi, bölgedeki çatışmaların gelecekte çok daha karmaşık bir hal alabileceğinin güçlü bir göstergesi. Kaynak: National Interest