Hemen hemen her alanda tekel olmak isteyen ABD askeri teknolojide de bu özelliğini ekonomik çıkarları ve zorbalık için korumak istiyor. Ancak son gelişmeler ABD'yi derinden sarsmaya devam ediyor. H-20 gizlilik özelliği olan bombardıman uçağı ABD'de dikkat çekiyor.

Hemen hemen her alanda tekel olmak isteyen ABD askeri teknolojide de bu özelliğini ekonomik çıkarları ve zorbalık için korumak istiyor. Ancak son gelişmeler ABD'yi derinden sarsmaya devam ediyor. H-20 gizlilik özelliği olan bombardıman uçağı ABD'de dikkat çekiyor.

Küresel olarak ordusuna güvenen ABD, bu özelliğini de yavaş yavaş bırakmak üzere.

Teknoloji konusunda önde olan ABD, artık bu alanda tekel olma özelliğini yitiriyor.

Eski asker ve yazar Steve Balestrieri’nin analizine göre Çin’in geliştirdiği H-20 gizli bombardıman uçağı, 10.000 kilometreye varan menzili ve nükleer-konvansiyonel saldırı kapasitesiyle Pasifik’te güç dengesini değiştirmeye aday. Uzmanlar, uçağın ABD çıkarlarını ve müttefik üslerini tehdit edebileceğini belirtiyor.

Çin, yaklaşık 10 yıldır üzerinde çalıştığı H-20 gizli bombardıman uçağıyla askeri doktrinde yeni bir sayfa açmayı hedefliyor. Steve Balestrieri’ye göre Pekin, “İkinci Ada Zinciri ve ötesine erişebilen, yüksek tehdit ortamlarında hayatta kalabilecek modern bir stratejik bombardıman uçağı” geliştirerek ABD’ye karşı güç projeksiyon kabiliyeti kazanmak istiyor.

H-20, gizli tasarımı sayesinde Guam, Hawaii, hatta teoride ABD ana karasına kadar uzanan hedeflere geleneksel savunma hatlarını aşarak saldırı düzenleme potansiyeline sahip.

Bu nedenle analize göre H-20, ABD ve müttefiklerini: Savunmaya daha fazla kaynak ayırmaya, Kuvvetlerini daha geniş coğrafyalara dağıtmaya, Stratejik sığınak doktrinlerini yeniden değerlendirmeye zorluyor.

H-20'nin resmi fotoğrafı bulunmasa da Çin sosyal medya kaynaklarında paylaşılan bir kare, uçağın “uçan kanat” (flying wing) tasarımına sahip olduğunu gösteriyor. Görüntü, 2022’de Air and Space Forces dergisinde yayınlanan Çin rüzgâr tüneli testine ait fotoğrafa oldukça benziyor.

Analistler, tasarımın ABD’nin B-2 Spirit uçağıyla neredeyse birebir paralellik taşıdığını aktarıyor. H-20 VE B-21: İKİ FARKLI STRATEJİ, İKİ FARKLI HEDEF Balestrieri, iki ülkenin stratejik yaklaşımını şöyle özetliyor: H-20: Çin’in Asya-Pasifik’te güç projeksiyonu ve erişim engelleme (A2/AD) stratejilerinin merkezinde. B-21 Raider: ABD’nin küresel ölçekli caydırıcılık politikasını sürdürmek için tasarlandı.

Çin kaynakları, H-20’nin 8.500 km menzile ulaşacağını belirtiyor. Ancak ABD’li analistlere göre uçak, yakıt ikmali olmadan 10.000 km’nin üzerinde menzile sahip olabilir. Bu menzil, H-20’ye Çin kıyılarından kalkarak: Guam, Avustralya’nın kuzeyi, Japonya’nın iç bölgeleri, Alaska ve Pasifik’teki ABD üsleri gibi hedeflere doğrudan erişim sağlayabilir.

Çin, resmi rakam vermeden, uçağın “tonlarca tonluk dahili depolama bölmeleri” olduğunu duyurdu. Bu, hem konvansiyonel yüksek hassasiyetli mühimmatları hem de nükleer başlıkları taşıyabileceğini gösteriyor. Mart 2024: PLAAF Komutan Yardımcısı “çok yakında tanıtılacak” dedi. Ancak Pentagon daha temkinli. ABD Savunma Bakanlığı’na göre: “Önümüzdeki 10 yıl içinde operasyona girmesi beklenmiyor.” Balestrieri, gizli bombardıman uçaklarının karmaşıklığı düşünüldüğünde bu temkinli yaklaşımın mantıklı olduğunu belirtiyor.

Bir ABD istihbarat yetkilisi, Defense One’a yaptığı açıklamada: Çin’in mühendislik zorluklarıyla karşı karşıya olduğunu, Düşük görünürlük (stealth) kabiliyetinin ABD seviyesine ulaşmadığını, B-21 Raider’ın çok daha gelişmiş bir platform olduğunu ifade etti. H-20’nin stealth tasarımı: Radar kesit alanını azaltarak tespit edilmesini zorlaştırıyor, Düşman hava savunmalarına yakalanmadan stratejik hedeflere yaklaşmasını sağlıyor. Uçağın hem konvansiyonel hem de nükleer kabiliyetle tasarlandığı belirtiliyor.

Uzmanlara göre H-20 operasyonel olduğunda: Pasifik’teki bir krizin gidişatını etkileyebilir, Düşman güçlerini pozisyon değiştirmeye zorlayabilir, Çin’in A2/AD caydırıcılığını katlayabilir. H-20 tamamen hazır olduğunda: Çin kıyılarından çok uzak mesafelere stratejik baskı uygulayabilecek, ABD üslerini tehdit ederek Pasifik’teki askeri dengeyi değiştirecek, Çin’in küresel güç olma iddiasını daha görünür hale getirecek. Ancak uzmanlar, Çin’in tanker filosunu büyütmesi, büyük ölçekli testleri tamamlaması ve sistem entegrasyonunu başarıyla gerçekleştirmesi gerektiğini vurguluyor.