Her alanda kan kaybeden Avrupa hakkında dikkat çeken bir analiz yapıldı. Avrupa'nın kendini nasıl rezil ettiği gözler önüne serildi.

Her alanda kan kaybeden Avrupa hakkında dikkat çeken bir analiz yapıldı. Avrupa'nın kendini nasıl rezil ettiği gözler önüne serildi.

Gazeteci Georgia Gilholy’un analizine göre Rusya’nın son insansız hava aracı testleri, Avrupa’nın kendi topraklarını korumakta hazırlıksız olduğunu açık biçimde ortaya koyuyor. Giderek artan İHA ihlalleri, NATO’nun caydırıcılığı ve AB’nin savunma refleksleri üzerine ciddi soruları gündeme taşıyor.

Gilholy’un aktardığına göre Avrupa, Rusya'nın peş peşe gelen provokatif İHA uçuşları karşısında ciddi bir zafiyetle yüzleşiyor.

Eylül ayında yaklaşık 20 Rus insansız hava aracının Polonya hava sahasını ihlal etmesi, dört havalimanının geçici olarak kapatılmasına yol açtı. NATO jetlerinin acil havalanması, bölgede savaşın gölgesinin ne kadar yaklaştığını bir kez daha hatırlattı.

Olayın ardından benzer ihlaller batıya doğru yayıldı. Brüksel ve Liège havaalanlarının yakınlarında dronlar görüldü. Danimarka elektrik santrallerinin çevresinde, İsveç, Almanya ve Litvanya ise gece yarısı yapılan gizemli uçuşlarla karşı karşıya kaldı.

Patlayıcı taşımayan bu dronların kritik altyapı çevresinde görülmesi bile Avrupa’da siyasi tansiyonu yükseltti.

Moskova uçuşlarla ilgisi olduğunu reddediyor. Ancak Batılı istihbarat yetkilileri bu açıklamaların inandırıcı olmadığını ve yaşananları “gri bölge müdahalesi” olarak sınıflandırdıklarını belirtiyor. Tam ölçekli bir çatışmanın hemen altında, NATO’yu sınamaya yönelik hibrit bir baskı stratejisi yürütüldüğü ifade ediliyor.

İngiltere’nin eski Birinci Deniz Lordu Amiral Lord West, bu ortamı değerlendirirken “fiilen Rusya ile savaşın içindeyiz” ifadelerini kullanarak Avrupa’nın hazırlıksızlığını eleştirdi. AB Savunma ve Uzay Komiseri Andrius Kubilius da üye devletlerin Ukrayna’nın tecrübelerini kendi savunma planlarına dahil etmesi gerektiğini vurguladı.

Rus tehdidinin sınır tanımadığını gösteren bir başka olay ise Romanya’da yaşandı. Tuna Nehri üzerindeki Plauru’da, Ukrayna tarafında bir LPG gemisinin dron saldırısıyla vurulmasının ardından nehir boyunca bazı bölgeler tahliye edildi. Romanya hava sahasının ihlal edilmediği belirtilse de saldırı, savaşın çok kolay şekilde NATO sınırlarına taşabileceğini gösterdi.

Bu gelişmeler, AB’nin Finlandiya’dan Polonya’ya, oradan Karadeniz kıyılarına kadar uzanacak geniş kapsamlı bir “drone duvarı” projesine hız kazandırdı. Duvar; radarlar, akustik sensörler, sinyal bozucular ve önleyici sistemlerin entegre edildiği, çok katmanlı bir savunma hattı olarak tasarlanıyor. Brüksel, sistemin 2027 yılına kadar tam kapasiteyle çalışmasını hedefliyor.

Ancak savunma uzmanları planın kusursuz olmayacağı görüşünde. Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nden Robert Tollast, bölgenin genişliği nedeniyle sürekli bir hava sahası kapsamasının pratikte imkânsız olduğunu ancak kısmi korumanın bile hiçbir korumadan daha iyi olacağını belirtiyor.

Avrupa, savunma harcamalarını artırsa da yıllar süren düşük bütçeli “barış dönemi rehavetinin” henüz telafi edilmediği ifade ediliyor. Yeni gemiler, mühimmat stokları, uydular ve siber güvenlik projeleri için gereken fonlar zaten büyük yük oluştururken bir de milyarlarca dolarlık drone duvarı ek masraf getiriyor.

Dondurulmuş Rus varlıklarından elde edilen faizlerin bile bu maliyeti karşılamaya yetmeyeceği öngörülüyor. Analizin temel uyarısı, Avrupa’nın ekonomisi güçlü olsa da güvenlik konularında uzun yıllardır fazlasıyla kayıtsız davranmış olması.

Gilholy’nin analizinin sonunda iki temel soru öne çıkıyor: Rusya’nın saldırıları devam ederken Avrupa savunma reflekslerini ne kadar daha geciktirebilir? Moskova sınır tanımaz bir strateji izlerken NATO ülkeleri hâlâ Washington’ın güvenlik garantilerine ne kadar güvenebilir?

Avrupa, Rusya’nın gönderdiği bu “uyanma mesajını” ciddiye almak zorunda görünüyor. Aksi halde hibrit saldırıların, kritik altyapı tehditlerinin ve hava sahası ihlallerinin daha tehlikeli boyutlara ulaşması kaçınılmaz olabilir.