Olayın gözden kaçan bir diğer boyutuna, sınıftaki diğer öğrencilerin durumuna dikkat çeken Bican, şunları kaydetti: "Bir sınıfta dersin akışını bozan ve video çeken birkaç öğrenci olduğunda, orada ders dinlemek isteyen, üniversite hayali kuran 'sessiz çoğunluğun' hakkı yenmektedir. Okul yönetimleri sadece zorbaları durdurmak için değil, okumak isteyen çocukların huzurunu sağlamak için de bu dijital sınırları netleştirmelidir."
"Öğretmen 'Gelecek Mimarı'dır, İtibarı Kutsaldır"
Sorunun çözümünde teknolojik yasaklar kadar, manevi değerlerin de hatırlanması gerektiğini vurgulayan Bican, okulun ve öğretmenin toplumdaki yerine dair şu kritik uyarıyı yaptı:
"Bizim kültür ve medeniyet kodlarımızda okul sadece dört duvardan ibaret bir bina değil, 'kutsal bir yuva'; öğretmen ise o yuvanın 'dokunulmaz rehberi'dir. Bu itibarın zedelenmesi, toplumun geleceğine vurulan en büyük darbedir. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, evladına öğretmenin sadece bir kamu görevlisi değil, bir 'gelecek mimarı' olduğunu anlatacak olan ilk yer ailedir. Evde öğretmene hürmet eğitimi almamış, okulun kutsallığını içselleştirmemiş bir gence, okulda dijital etik anlatmakta zorlanırız. Bu görüntülerin bir daha yaşanmaması için, okulu ve öğretmeni yeniden 'değerli ve dokunulmaz' kılan bir toplumsal mutabakata ihtiyacımız var."