Gazetemiz yazarlarından Hüseyin Öztürk “Selimiye Artık Özgürlüğüne Kavuşsa” başlıklı bugünkü yazısında “Selimiye öksüz, Selimiye kimsesiz! Günde beş vakit ezan okunsa da içi doya doya gezilmiyor, ibadet edilmiyor” diyerek Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı durumdan haberdar ediyor. İşte o yazı:

Gazetemiz yazarlarından Hüseyin Öztürk “Selimiye Artık Özgürlüğüne Kavuşsa” başlıklı bugünkü yazısında “Selimiye öksüz, Selimiye kimsesiz! Günde beş vakit ezan okunsa da içi doya doya gezilmiyor, ibadet edilmiyor” diyerek Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı durumdan haberdar ediyor. İşte o yazı:

CHP’nin tek parti döneminde yüzlerce cami kapatıldı, onlarcası satıldı. Müslüman bir millet olarak caminin ne demek olduğunu iyi biliriz. Cihan Devleti Osmanlı, ihya ve imar için yaptığı bütün fetihlere mührünü; camilerle, külliyelerle vurmuştur.

Edirne Selimiye Camii ise Koca Mimar Sinan’ın son ustalık eseri olarak yüzyıllardır, Balkanlar ve Avrupa’dan gelenler ile bütün bir Anadolu için kaşıkçı elması niteliğindedir.

Gelin görün ki, Müslümanların gözbebeği Selimiye, tüm restorasyon işinin bitmesine rağmen, bir türlü ibadete ve ziyarete açılamıyor.

Kubbesinde bulunan bir hat eserinin tarihlendirilmesi hususunda görüş ayrılıkları meydana geldiği için cami yıllardır açılma hasreti yaşıyor.

Kubbedeki meseleye girmek istemiyorum. Orası içinden çıkabileceğim bir husus değil. Ama şu kadarını söyleyeyim. Müteahhit firma iyi niyetli ve elinden geleni yapıyor lakin nedense bir türlü sağlıklı netice alınamıyor.

İşin içerisinde siyasi bir garez mi var, yoksa “ben”ler mi çatışıyor. Orası karanlık, en iyisi biz meramımızı anlatalım.

Edirne artık sadece hafta sonu değil, hafta içinde de çok ziyaretçi ağırlayan bir şehir. Anadolu, Balkanlar ve Avrupa’dan her gün yüzlerce araç şehre giriş yapmakta. Bu insanlar elbet Edirne’nin mutfağı ile ilgileniyor ama büyük oranda da cami ile ilgilenen, ibadet etmek isteyen insanlar da var.

Selimiye öksüz, Selimiye kimsesiz! Günde beş vakit ezan okunsa da içi doya doya gezilmiyor, ibadet edilmiyor. Dedim ya kubbe meselesine girmek istemiyorum. Yalnız Selimiye’ye gelenlerin bin de yarımı bile kubbe ile ilgilenmiyor. Secdesiyle ilgileniyor.

Uzaktan yakından gelen insanlar Selimiye gibi dünyanın incisi camide ibadet etmenin huzurunu yaşamak istiyor. İnsanımızı bu huzur ve huşudan yoksun bırakmak ne kadar doğrudur acaba? İnsanların çoğunun ilgi alanına girmeyen kubbe yüzünden Selimiye’nin özgürlüğü engellenmemeli.

Dünyada ve ülkemizde, derdi olan herkes mutlaka Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a ulaşmak ve bilgi vermek ister. Biz de Selimiye’nin özgürlüğüne kavuşturulma isteğini buradan duyuralım. “Cumhurbaşkanımız bu işe de el atmalı” deniliyor.

Selimiye Camii; İslam’ın şartları, farzları ve tevhid inancının izlerini taşır. Devasa kubbesi Allah’ın birliğini, pencerelerinin 5 kademeli oluşu, İslam’ın beş şartını anlatır. Ayasofya’nın kubbesinden büyük olan 32 metre çapındaki dev kubbe, İslam’ın 32 farzına işaret eder. 4 vaaz kürsüsü 4 mezhebi anlatır.

Arka minarelerinin 6 yollu olması, imanın 6 şartına, minarelerin toplamda 12 şerefeli olması ise namazın 12 farzına yorulur. 3 şerefeli 4 minaresinin uzunluğu 85 metredir. Dönemin şartları düşünüldüğünde inanılmazın başarıldığı minareler, 3 yollu olarak tasarlandığı için birbirini görmeden 3 kişi aynı anda şerefelere çıkabilir.

Ezcümle: Bu topraklarda devlet olmak demek aynı zamanda cami demektir.