NATO, yolsuzluk soruşturması sebebiyle İsrail merkezli Elbit Systems’ın sözleşmelerini askıya almıştı. Bu karar, Türk savunma sanayii firmaları için önemli bir fırsat doğurdu.

NATO, yolsuzluk soruşturması sebebiyle İsrail merkezli Elbit Systems’ın sözleşmelerini askıya almıştı. Bu karar, Türk savunma sanayii firmaları için önemli bir fırsat doğurdu.

NATO’nun tedarik ve lojistik ayağı olan NATO Destek ve Tedarik Ajansı (NSPA) tarafından yürütülen yolsuzluk ve rüşvet soruşturması, İsrail’in en büyük savunma şirketi Elbit Systems için tarihi bir yaptırımı beraberinde getirmişti.

Ajans, Elbit'in hem mevcut projelerini askıya almış hem de şirketi yeni ihalelere katılmaktan men etmişti. Savunma sektöründe önemli bir küresel oyuncu olan Elbit’in devre dışı kalması, başta Türkiye olmak üzere NATO üyesi ülkelerdeki alternatif tedarikçilerin önünü açmış durumda.

Karar kapsamında yaklaşık 13 kritik program donduruldu. Bu projeler arasında topçu mühimmatı, hava savunma sistem bileşenleri, uçak ve helikopter koruma ekipmanları, elektronik harp çözümleri ve çeşitli mühimmat kalemleri bulunuyor. Özellikle NATO’nun bu projelerdeki tedarik kesintisini hızla gidermek istemesi, Türk savunma sanayii şirketleri için benzeri görülmemiş bir fırsat sağlıyor.

Zira Elbit’in faaliyet gösterdiği hemen her alanda Türkiye’nin güçlü firmaları halihazırda rekabetçi ürünler sunuyor. ASELSAN’ın elektronik harp ve avionik sistemleri, ROKETSAN’ın hassas güdümlü mühimmatları, TUSAŞ’ın platform çözümleri, MKE’nin top ve mühimmat üretimi, BAYKAR’ın İHA ekosistemi, Otokar ve FNSS’nin zırhlı araçları NATO’nun ihtiyaç duyduğu kategorilerle birebir örtüşüyor. Türkiye, son yıllarda özellikle mühimmat, insansız sistemler, sensör teknolojileri ve komuta-kontrol çözümlerinde küresel ölçekte rekabet eden bir seviyeye yükselmişti. Elbit’in devre dışı bırakılması bu rekabette Türk firmalarının lehine büyük bir boşluk oluşacağı anlamına geliyor.

Ayrıca NATO’nun 32 üye, 40 ortak ülke ile birlikte oluşturduğu 72 ülkeli dev pazar, Türkiye için uzun vadeli sanayi ortaklıkları bakımından eşi görülmemiş bir platform niteliği taşıyor. NATO’nun tedarik sürekliliğini sağlamak adına yeni güvenilir tedarikçiler arayacağı beklentisi de Türk şirketlerine kapıları sonuna kadar açıyor.

Savunma uzmanlarına göre bu gelişme, Türk savunma sanayiinin jeopolitik ağırlığını artırabilecek bir dönüm noktası olabilir. Çünkü NATO, güvenlik risklerinin büyüdüğü bir dönemde tedarik zincirinde güvenilir, hızlı teslim kabiliyeti olan, fiyat/performans açısından güçlü çözümler sunan aktörlere yönelme eğiliminde. Tam da bu noktada Türkiye’nin son 10 yılda elde ettiği birikim, NATO’nun ihtiyaçlarıyla örtüşüyor.