AKİT MENÜ

Dünya

Çin büyük güç olmak istiyor! İşte ödemesi gereken bedel

Güncelleme Tarihi:

Prof. Dr. Andrew Latham’a göre Çin’in asıl tehdidi ABD değil, kendi ekonomik modelinin ürettiği devasa borç yükü. Latham, Pekin’in borç, demografi ve verimlilik krizinin Çin’in küresel güç iddialarını içeriden sınırladığını vurguluyor.

2

Prof. Dr. Andrew Latham’a göre Çin’in asıl tehdidi ABD değil, kendi ekonomik modelinin ürettiği devasa borç yükü. Latham, Pekin’in borç, demografi ve verimlilik krizinin Çin’in küresel güç iddialarını içeriden sınırladığını vurguluyor.

3

Büyük güçler arası rekabet genellikle donanmalar, füze sistemleri ve askeri üsler üzerinden okunur.

4

Washington Çin’in tersanelerine, Pekin ise ABD’nin ittifak ağına odaklanır. Ancak Prof. Dr. Andrew Latham’a göre asıl belirleyici faktörler cephe hattında değil, devletlerin kendi iç dengelerinde şekilleniyor.

5

Latham, Çin’in bugün karşı karşıya olduğu en büyük tehdidin Amerikan askeri gücü değil, biriken borçlar, yavaşlayan büyüme ve demografik baskılar olduğunu savunuyor. Ona göre borç, yalnızca ekonomik bir sorun değil; doğrudan stratejik kapasiteyi aşındıran yapısal bir faktör.

6

Çin ekonomisi; yaşlanan nüfus, çökmüş emlak sektörü ve devasa yerel yönetim yükümlülükleriyle aynı anda mücadele ediyor. Pekin’in merkezi sistemi batık kredileri gizleyebiliyor, sermayeyi yönlendirebiliyor ancak yeni ve sürdürülebilir verimlilik üretemiyor.

7

Bu durum, borcu stratejik bir kaldıraç olmaktan çıkarıp stratejik bir frene dönüştürüyor. Devlet, savunma harcamaları, ekonomik kurtarma paketleri ve toplumsal istikrar arasında giderek daha sert tercihler yapmak zorunda kalıyor. Latham’a göre büyük güçler ani çöküşlerle değil, bu tür “stratejik durgunluklarla” zayıflıyor.

8

Çin’in merkezi ve devlet yönlendirmeli siyasi-ekonomik sistemi ilk bakışta avantajlı görünüyor. Parti, bankalara talimat verebiliyor, kredileri yeniden yapılandırabiliyor ve siyasi maliyet ödemeden kemer sıkma uygulayabiliyor.

9

Ancak Latham, bu araçların verimlilik üretmediğinin altını çiziyor. Merkezileşme hız sağlıyor, fakat sağlıklı geri bildirim mekanizmalarını bastırıyor. Şeffaflık azalıyor, ekonomik sorunlar erteleniyor ve yapısal reformlar siyasi istikrar kaygısıyla öteleniyor.

10

Sonuçta Çin’in bugün krizi yönetmek için kullandığı kontrol araçları, aynı zamanda krizi yaratan mekanizmalarla örtüşüyor. Yerel yönetimlerin bilanço dışı borçlanması, bankaların siyasi talimatlarla kredi dağıtması ve emlak sektörünün büyümenin ana motoru haline gelmesi bu sürecin temel taşları olarak öne çıkıyor.

11

Çin savunma bütçesini artırmaya devam ediyor, ancak artış hızında belirgin bir yavaşlama var. Denizcilik ve havacılık gibi sermaye yoğun projeler sürse de artık sosyal harcamalar, teşvik paketleri ve yerel yönetim kurtarmalarıyla doğrudan rekabet ediyor. Latham’a göre Çin, ekonomisini canlandırırken askeri modernizasyonun tüm unsurlarını aynı hızda finanse edemez. Bu noktada kaçınılmaz olarak öncelik değişimleri gündeme gelecek.

12

Analize göre bu tablo ABD açısından alarmdan çok bir stratejik hatırlatma niteliği taşıyor. Çin’in içsel kırılganlıkları, Amerikan baskısının tek başına yaratamayacağı sınırlar üretiyor.

13

Latham, Washington’ın her krizi askerileştirmesine gerek olmadığını savunuyor. Asıl yapılması gerekenin mali disiplin, ölçülü güç kullanımı ve kendi ekonomik temellerini sağlam tutmak olduğunu belirtiyor.

14

Sonuç olarak Prof. Dr. Andrew Latham’ın vardığı nokta net: Çin’in en büyük düşmanı Amerika Birleşik Devletleri değil, büyüklük arayışı içinde kendi üzerine yüklediği ekonomik ve yapısal ağırlık. Büyük güçlerin kaderini çoğu zaman rakipleri değil, kendi sistemlerinin sınırları belirliyor. Haber Kaynağı; National Security Journal