İsrailli yazar Trevor Filseth, CIA’ya yakınlığıyla bilinen yayın organlarında kaleme aldığı analizde, Somaliland’ın bağımsızlığının tanınması çağrısı yaptı. Analizde, ABD’nin de İsrail’in izinden gitmesi gerektiği savunularak Somali’nin fiilen bölünmesi açıkça teşvik edildi.

İsrailli yazar Trevor Filseth, CIA’ya yakınlığıyla bilinen yayın organlarında kaleme aldığı analizde, Somaliland’ın bağımsızlığının tanınması çağrısı yaptı. Analizde, ABD’nin de İsrail’in izinden gitmesi gerektiği savunularak Somali’nin fiilen bölünmesi açıkça teşvik edildi.

Yazar Trevor Filseth, İsrail’in 26 Aralık’ta Somaliland’ı “bağımsız devlet” olarak tanımasını savunarak, ABD’nin de aynı adımı atması gerektiğini öne sürdü. Filseth’e göre Somaliland “30 yılı aşkın süredir fiilen bağımsız” ve artık bunun resmileştirilmesi gerekiyor.

Analizde, İsrail’in bu kararının Arap ve Müslüman dünyasında sert tepkiye yol açtığı hatırlatılırken, Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye, Mısır’dan İran’a kadar çok sayıda ülkenin bu tanımayı uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdiği vurgulandı.

Afrika Birliği’nin, Somaliland’ın tanınmasının “tehlikeli bir emsal” oluşturacağı yönündeki uyarılarına rağmen Filseth, bu itirazları “statükoyu koruma refleksi” olarak nitelendirdi. Yazara göre, Somali’nin toprak bütünlüğü artık fiili gerçeklikle örtüşmüyor. Filseth, BM Şartı’ndaki “halkların kendi kaderini tayin hakkı”na atıf yaparak, Somaliland halkının kendisini Somalili değil “Somalilandlı” olarak gördüğünü iddia etti.

Analizde Somaliland, sık sık “Afrika’nın Tayvan’ı” olarak tanımlandı. Yazar, bölgenin; Kendi ordusuna, Ayrı para birimine, Ayrı vergi sistemine, Fiili diplomatik ilişkilere. sahip olduğunu savunarak, bunun zaten bağımsız bir devletin tüm unsurlarını barındırdığını ileri sürdü.

Filseth’in analizinde dikkat çeken bir diğer başlık ise ABD’nin çıkarları oldu. Somaliland’ın; Bab el-Mendeb Boğazı’na yakınlığı, Berbera Limanı ve uzun pistli hava üssü, Çin’in Afrika Boynuzu’ndaki etkisine karşı “alternatif üs” potansiyeli nedeniyle Washington için stratejik bir fırsat sunduğu savunuldu. Yazar, ABD’nin Çin’e karşı nadir toprak elementleri ve tedarik zincirleri açısından Somaliland’ı kullanabileceğini de öne sürdü.

Analizin en tartışmalı yönü ise Somali’nin açık şekilde “kaybedilecek bir müttefik” olarak gösterilmesi oldu. Filseth, ABD’nin Mogadişu ile ilişkilerinin sınırlı olduğunu savunarak, Somaliland’ın tanınmasının Washington’a ciddi bir maliyet getirmeyeceğini iddia etti. Bu yaklaşım, eleştirmenler tarafından “Müslüman bir ülkenin parçalanmasını normalleştirme” ve “yeni ayrılıkçı dalgaların önünü açma” riski olarak değerlendiriliyor.

Yazının sonunda Filseth, ABD Başkanı Donald Trump’a doğrudan çağrıda bulunarak, Somaliland’ın tanınmasının “İbrahim Anlaşmaları kadar büyük bir jeopolitik hamle” olabileceğini ileri sürdü. Ancak uzmanlara göre bu tür bir adım, yalnızca Somali’yi değil, Afrika Boynuzu’nun tamamını istikrarsızlığa sürükleyebilecek yeni bir sürecin kapısını aralayabilir.

CIA’ya yakın çevrelerde dile getirilen bu çağrı, İsrail’in Somaliland hamlesinin ardından Somali’nin bölünmesini küresel ölçekte meşrulaştırma girişimi olarak yorumlanıyor. Tartışma, yalnızca Afrika Boynuzu’nu değil, Arap ve Müslüman dünyasının tamamını yakından ilgilendiriyor.