Son yapılan bir araştırma, yapay zekanın gelişmesiyle birlikte en yüksek iş kaybına uğrama olasılığının ofis çalışanları meslek grubunda olduğunu ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler’in pazartesi günü yaptığı bir araştırmaya göre, yapay zekanın düşünüldüğü gibi çoğu insanın işini tamamen üstlenmeyeceği, bunun yerine görevlerinin bir kısmını otomatikleştirerek onlara başka görevleri yapma olanağı tanıyacağı ortaya çıktı.

Son yapılan bir araştırma, yapay zekanın gelişmesiyle birlikte en yüksek iş kaybına uğrama olasılığının ofis çalışanları meslek grubunda olduğunu ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler’in pazartesi günü yaptığı bir araştırmaya göre, yapay zekanın düşünüldüğü gibi çoğu insanın işini tamamen üstlenmeyeceği, bunun yerine görevlerinin bir kısmını otomatikleştirerek onlara başka görevleri yapma olanağı tanıyacağı ortaya çıktı.

Ancak bununla beraber araştırmacılar, yapay zekanın büro işlerine ağır bir darbe vuracağı ve kadın istihdamını potansiyel olarak daha fazla etkileyeceği konusunda uyardı. Yapay zeka ve onun sohbet robotu uygulamalarına olan ilginin artması, 1900’lerin başında hareketli montaj hattının devreye girmesiyle ve 1950’lerdeki ana bilgisayarların ardından ortaya çıkanlara benzer şekilde, yapay zekanın çalışanları işsiz bırakmasıyla ilgili korkuları ateşlemeye devam ediyor.

Ancak Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından hazırlanan çalışma, “Çoğu iş ve endüstri yalnızca kısmen otomasyona maruz kalıyor ve bu nedenle yapay zeka tarafından ikame edilmek yerine tamamlanma olasılıkları daha yüksek. Bu, teknolojinin en önemli etkisinin muhtemelen işlerin arttırılması olacağı anlamına geliyor” diyor.

Çalışma; metin, görüntü, ses, animasyon, 3D modeller ve diğer verileri üretebilen GenAI’dan en çok etkilenecek mesleğin, görevlerin yaklaşık dörtte birinin potansiyel otomasyona maruz kalan büro işi olduğunu söylüyor. Ancak yöneticiler ve satış elemanları gibi diğer mesleklerde yapay zekanın fazla bir etkisinin görülmeyeceği belirtildi.

Yine de BM ajansının raporu, yapay zekadan etkilenen işçiler üzerindeki etkisinin hâlâ “acımasız” olabileceği konusunda uyardı.

Araştırmacılar, “Bu nedenle, çalışmamız ‘sakinleştirici bir ses’ olarak değil, daha ziyade teknolojik değişikliklere yanıt verecek politikalardan yararlanma çağrısı olarak okunmalı” dediler. (Sözcü)