AKİT MENÜ

Kültür Sanat

Bir zamanlar İstanbul'un simgesiydiler...

Bir dönemler İstanbul'da bulunan ve neredeyse şehrin simgesi haline gelen ulaşım araçlarından haberiniz var mı?

2016-04-16 23:06:02
2

Bir dönemler İstanbul'da bulunan ve neredeyse şehrin simgesi haline gelen ulaşım araçlarından haberiniz var mı?

3

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., 1820'lerden günümüze, şehir içi ulaşımında hizmet veren ve İstanbul'la özdeşleşen ulaşım aracını tanıtan bir kitap yayımladı.

4

İstanbul'un Yüzleri Serisi'nin 74. kitabı olan "İstanbul'un 100 Ulaşım Aracı" isimli kitap, Boğaziçi'nde hizmet vermeye başlayan ilk vapurdan Marmaray'a dek uzanan geniş yelpazede, İstanbul'un ulaşım serüvenini gözler önüne seriyor.

5

Araştırmacı-yazar Akın Kurtoğlu ve Mustafa Noyan tarafından yayıma hazırlanan kitapta, kentle özdeşleşen vapurlar, otobüsler, trenler, feribotlar, tramvaylar, dolmuşlar, minübüsler, metrolar, deniz otobüsleri, finiküler ve deniz motorları gibi birbirinden farklı ulaşım araçları kronolojik bir sıra takip edilerek tanıtılıyor.

6

Kitapta, ulaşım araçları kendi içinde sınıflandırılarak kullanıldığı döneme göre öne çıkan nostaljik ulaşım araçları özel olarak anlatılıyor.

7

İstanbul'un ilk ve tek troleybüsü "Tosun", dünyanın ilk arabalı vapurları olan "Suhulet" ve "Sahilbent", "Karamürsel" isimli ilk arabalı vapur, İETT'nin ilk dört otobüsü ve 1958 yılında sergi nedeniyle Maçka'da üç sezonluk kurulan ve çoğu kimse tarafından bilinmeyen ilk teleferik bunlar arasında yer alıyor.

8

İstanbul'un ulaşım tarihine damgasını vuran araçlara ait nostaljik karelerin de yer aldığı kitapta, eski tramvaylar, troleybüsler, otobüsler, araba vapurları, banliyö trenleri, Haliç vapurları, damalı taksiler ve faytonlar teknik özellikleriyle tanıtılırken İstanbulluların tarihten günümüze büyük değişimler geçiren kent içi ulaşım araçlarının farkına varmaları ve yaşadıkları şehrin özelliği ve güzelliğini hissetmeleri amaçlanıyor. "Swift" adlı gemi, İstanbul'a gelen ilk yandan çarklı "buharlı vapur"du. "Swift" İngilizce kökenli bir isim olup, kelime olarak çabuk veya hızlı anlamına geliyordu. Bacasından çıkan dikkat çekici buhar salınımı nedeniyle şehir halkı gemiye hoş bir isim yakıştırdı. "Buğ Gemisi" veya "Buğu", vapurun yeni ismiydi.

9

"Swift" adlı gemi, İstanbul'a gelen ilk yandan çarklı "buharlı vapur"du. "Swift" İngilizce kökenli bir isim olup, kelime olarak çabuk veya hızlı anlamına geliyordu. Bacasından çıkan dikkat çekici buhar salınımı nedeniyle şehir halkı gemiye hoş bir isim yakıştırdı. "Buğ Gemisi" veya "Buğu", vapurun yeni ismiydi.

10

Şehir içi taşımacılığında son derece ekonomik oldukları görülen troleybüslerin ekonomik sıkıntılar sebebiyle ithalat yoluyla sayılarının artırılmasının mümkün olamayacağı anlaşılınca, İETT alternatif bir çözüm üzerinde yoğunlaştı: Kendi troleybüsünü kendisi imal etti.

11

İçlerinde elektrik mühendisi Vural Erül Bey'in bulunduğu bir grup cefakâr ve azimli İETT personeli, aylar süren çalışmalar sonucunda Latille-Floirat otobüsü "İlk Türk Troleybüsü" olarak yeniden inşa etti.

12

Günümüzde yeni bir aracın dizayn, prototip vs. gibi çalışmaları milyonlarca dolar masraf ile telâffuz edilirken, bir avuç İETT çalışanı kısıtlı imkânlarıyla, kendi torna ve takım tezgahlarında, orijinali likit esaslı yakıt tüketimli dizel motorlu bir aracı, formatının tam aksine elektro motor tahrikli olarak tekrardan oluşturdu.

13

İstanbul yollarında zaman içinde çalışmış olan binden fazla otobüse nasip olmayan bu şans, toplu taşımada gözden çıkarılmış olan bir "Latille-Floirat" otobüse kısmet olmuştu.

14

Troleybüs tamamen bizim çalışmamızla yapıldığı için de, bize yakışan bir isim konulması düşünüldü. Ve karar verildi. İlk Türk troleybüsünün adı "TOSUN" olacaktı.

15

İstanbul'da "dolmuş" adı verilen taşıma sisteminin ortaya çıkışı, ilk otomobillerin şehre getirilmesinden yaklaşık 20 yıl sonraya rastlar.

16

1927 yılında sayıları bine ulaşan taksilerin diğer toplu taşıma araçlarına göre daha pahalı olması, birtakım uyanık girişimcileri farklı çözüm arayışlarına soktu.

17

1929'daki ekonomik kriz ve sonrasında yaşanan sıkıntılar nedeniyle taksi kullanımının iyice düşerek neredeyse sıfıra inmesi üzerine ilk defa 1931 Eylül'ünde 60 otomobille "Karaköy-Beyoğlu" ve "Eminönü-Taksim" arasında 10'ar kuruş karşılığında yolcu taşınmasına başlandı.

18

Taksi sınıfına girmeyen, 8 kişinin altında kalan kapasiteleri nedeniyle otobüs olarak da kabul edilmeyen bu otomobiller halk tarafından isimlendirilmekte gecikmedi: "Dolmuş"...

19

Taksilerden farklı olarak kapasitesi "dolana" kadar hareket etmeyen otomobillere yakıştırılan bu ad, kısa zamanda kabul gördü.

20

Kişi başına ücret alınan dolmuşlara yasak getirilmekte gecikmedi. Belediye bu usulle çalışan otomobillerin trafiğe çıkmaları menedildi. Dolmuşçu esnafının çalışmak üzere Belediye'ye yaptıkları müracaat, Tramvay Şirketi'nin araçları ve hususi otobüslerle haksız rekabet yaşanacağı gerekçesiyle reddedildi.

21

Bir süre sonra dolmuşlar İstanbul caddelerinde yeniden görülmeye başlandı. Daha ucuza yolcu taşımaları dolayısıyla halk tarafından aranan bir ulaşım aracı olmaya başlayan dolmuşlara belediye nihayet izin verdi.

22

"Dolmuş Kahyaları"na tek tip elbise dağıtıldı. Lacivert kumaş elbise, şapkaların önünde zemini beyaz kumaştan, çift oklu trafik işareti, göğüslerinde de trafik rozeti olup, her kahyaya bir numara verildi.

23

İETT'nin İngiltere'den satın aldığı 300 otobüs, İstanbul'a getirilecektir. Camları güneş ışınlarını geçiren, fakat sıcaklığa engel olan yeni otobüsler 75-80 yolcu almaktadır. Önden yollanan 4 otobüs, şoförlere eğitim aracı olarak kullanılmaktadır. Otobüslerin her biri 280 bin liraya maloldu.

24

Konuyla ilgili basında çıkan haberlerden biri şöyleydi:

25

İstanbul Belediyesi'nin İngiltere'den satın aldığı "Leyland" marka 35 otobüs, burada 1 gün kaldıktan sonra Almanya'ya hareket etti. 4 gruba ayrılan ve birbirleriyle 4 alıcı-verici cihazla irtibat kuran kafiledeki otobüslerin, birbirlerini kaybetmeden Kafiledeki 45 şoför arasında lisan bilen sadece tek bir kişinin bulunması ve bütün kafilenin yolu kaybetmemek için baştaki vasıtayı takibetme zorunluluğunda bulunuşu, yolculuğu daha da güçleştirmektedir. Vasıtaların hepsinin "0" kilometrede oluşu ve "rodajda" bulunuşu, motorların saatte 50 kilometre üzerinde bağlanmış olması, bir müddet için trafiği tamamen engelleyeceği endişesi uyandırmaktadır (13 Ekim 1968, Milliyet, s.3)

26

İstanbul'da lâstik tekerlekli ulaşım araçlarının ilk görülmeye başlandığı 1908-1910 yıllarından itibaren kent halkı taksi ve otomobil ismiyle tanıştı. Yirmili yıllarda yelpazeye otobüsler ve 1930'larda da dolmuşlar ilâve oldu. Kırklı yıllarda seyahat aracı çeşidine yeni bir tür katıldı. Otomobilden büyük, günümüz minibüslerindense daha küçük ebat ve kapasitedeki bu araçlar halk arasında "kaptıkaçtı" olarak anılmaya başladı

27

28

29

30

31

32

33

34

35

36

37

38

39

40

41

42