Turizm uzmanı Şahsevendi, dayanıksız hale gelen ahşap sütunların Şah Muhammed Rıza Pehlevi ve 1979'daki İran devrimi sonrasında, çelik sütunlarla değiştirildiğini, ahşapların boydan ikiye ayrılıp içlerinin boşaltılarak çelik sütunlara giydirildiğini aktardı.
İsfahan’daki Çehel Sütün Sarayı’nı andıran bu terasın hemen ortasındaki havuz ise bakır ve kurşun malzemeden oluşuyor.
Üçüncü ve dördüncü katların arasına yapılan depoya tulumbalarla su doldurulduğunu belirten Şahsevendi, bu suyun hem terastaki havuzda hem de saraydaki lavabolarda kullanıldığını ifade etti.
Şahsevendi, havuzdan akan suyun ise Nakş-i Cihan Meydanı’ndaki ağaçların sulanmasında kullanıldığını aktardı.
Safevi hükümdarı 2. Şah Abbas döneminde yapılan bu teras katı Şah ailesinin meydandaki etkinlikleri ve polo maçlarını izlemeleri için de kullanılmış.
Teras katının duvarlarındaki işlemeler ve resimler hemen dikkati çekiyor. Kadın, erkek veya başka toplumlardan insanların işlendiği bu duvar resimlerinin bir kısmı tahrip edilmiş durumda.
Dönemin giyim kuşam anlayışını da gösteren bu resimlerin arasında iç çamaşırı ile resmedilen kadın tablosu da bulunuyor. Bu resmin, yapıldığı malzemenin ömrünün tamamlanmasından çok insan müdahalesiyle tahrip edildiği ise açıkça belli oluyor.
Dört ve beşinci katları konut olarak kullanılan yapının altıncı katında bir müzik salonu bulunuyor. Salonun estetik görüntüsü kadar akustik yapısı da ziyaretçilerden ilgi görüyor.
Şahsevendi, çoğu zaman girilemeyen bu alanın Şah Abbas’ın misafirlerini ağırlaması için yapıldığını ve burada konserler verdiği bilgisini paylaştı.
Ali Kapu Sarayı’nın dekorasyonunda çini, ayna, tablo, alçı işleri, ahşap oyma, kabartma ve tuğla kullanılmış.
Sarayın her katında sıva işçiliği, Safevi dönemi sanatçılarının eserleri ile yer yer Kaçar dönemi çizgilerini görmek mümkün. Tarihi binanın işlemesiz bir duvarını görmek ise neredeyse imkansız.