İşte o yazı:

Cemaat mensubu arkadaşlara sesleniyorum. Arkadaşlar; Bu kral çıplak, bunu görmüyor musunuz?
Hoca’nın telkinlerine uyarak gördüğüm olumsuzlukları hüsn-ü zanla karşıladım.
Arkadaşlar; Zaman gazetesi yerlerde seriliyken “Kaldıralım; ayet vardır, hadis vardır” dediğimde “Biz İslami cemaat değiliz” cevabını aldım. Yarı uyanıktım. Tam uyandım...
Geriye baktığımızda 12 Eylül, 28 Şubat, Ecevit’e şefaat, Mavi Marmara, 7 Şubat, Gezi olayları ve 17 Aralık duruşları sizleri uyandırmıyor mu? Yoksa siz de MOSSAD’ın , CIA’in birilerine çizdiği rolü gönüllü mü oynuyorsunuz? Soralım! 17 Aralık’ta yolsuzluk var diye ayağa kalkıyorsunuz, yargı karar vermeden kesin dille suçluyorsunuz. Diyelim ki var ve ülkeye verdiği zarar 4,5 milyon dolar, sizin ülkeye verdiğiniz zarar 100 milyon dolar! Ey vicdan neredesin?
Soruyorum;
Yurt dışındaki okullarda ayet, hadis ve İslami bilgiler okutuluyor mu? Dershanelerde İslam dini ile ilgili nasıl bir uygulama var? Diyorsunuz ki “Peygamber Efendimiz Türkçe olimpiyatlarına geldi.” Efendimiz çalgılı çümbüşlü mekanlara mı gelir? Yoksa ayetlerin hadislerin okunduğu, İslamın yaşandığı yere mi?
Arkadaşlar soruyorum;
Kimse yok mu derneğinin kumbarasına attığım parayı denetleyen var mı? Ben gariban emeklinin oraya attığı cebindeki son kuruşun hesabını veren var mı? Nereye harcadınız? Çocuklarımdan topladığım fitre, zekat ve kurban paralarını kime harcadınız? Kime hesap verdiniz? Helal etmiyorum.
Soruyorum;
Kefen giymiş, ülkenin üstündeki kara bulutları dağıtmış, alnı secdeli ağzı dualı, 10 yılda ülkeye 100 yıl kazandırmış insanın yaptığı hizmetleri görmemek için, Kur’an’daki ayette “Biz onların gözlerini körledik görmezler, kulaklarını kapattık duymazlar, kalplerini kararttık hissetmezler” ayetiyle müjdelenenlerden misiniz?
Soruyorum;
“Yurtdışındaki okullarda şartlar zor, öğretmenlerimiz zor şartlarda görev yapıyor” diyorsunuz. Halbuki o okullarda o ülkenin en zenginlerinin dolarla ödedikleri paralarla o ülkenin üst düzey insanların çocuklarını okutuyorsunuz? Varsa bir sıkıntıları bu hükümetin başbakanının talimatı ve oradaki elçimiz vasıtası ile hallediyorsunuz. Hani takdir teşekkür. Yoksa “İnsanoğlu çokça nankör” ayetini mi ispatlıyorsunuz?
Soruyorum, ne diye? “Gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallar” özdeyişini ispatlamak için mi? Bediüzzaman türlü zorluklar yaşadı ancak ülkeyi terk etmek hiç aklına geldi mi? Bu ülkeye binlerce Kur’an hizmetkarları, hiçbirinin siyasetle parayla işi olmadı. İnsanların hayır dualarını aldılar, almaktadırlar. Hiçbirisi gemiyi delmeyi düşünmediler çünkü hepsi geminin içindeydiler.
Soruyorum;
Alnı secdeli ağzı dualı Başbakanımız ve hükümetimizin ülkemize yaptığı olağanüstü hizmetlerinin ve bundan sonraki büyük projelerin engelleyicileri Türkiye’nin düşmanlarıdır. Buna aklı olanı hayır demesi akıl tutulmasıdır. Başbakanımızın gitmesini istemekle düşmanların bu isteklerini desteklemek aynı değil midir? Vatanını sevenlerin bunu istemesi mümkün müdür? Kur’an-ı Kerim’de “Eşrefi mahlukat ile esfeli safilin” neyi, kimi işaret etmektedir?
Başbakan’a beddua edilirken hangi zulme muhatap olunmuştur? İslami duyarlılığı dışındaki kimler bu bedduaya amin demiştir. Böyle bir beddua hangi ülkeleri hangi insanları sevindirdi düşündünüz mü?
Kısacası; Bu ülkenin insanlarını mankurtlaştırdığınızı zannetmeyin ve kimsenin aklı ile alay etmeyin. Bu ülkenin ezilmiş horlanmış insanlarına, garip guruba kalmışlara sahip çıkan alnı secdeli ağzı dualı bir Başbakan ancak yücelir. Dualarımız onunla. Rabbim onu insanlığa bağışlasın. Amin.

• Fikret Şahin/KOCAELİ - Yeni Akit Okur Postası