AKİT MENÜ

Gündem

Zaman yazarı boyundan büyük işlere kalkışıyor

CHP'nin bile cesaret edemediği konularda "muhalefet olsun da nasıl olursa olsun" mantığıyla köşe dolduran Zaman yazarı Ahmet Turan Alkan, hükümeti istifaya çağırdı. Alkan'ın bu tavrı, 'memleketi Sivas'tan adaylığını koysa 30 rey alamaz' yorumlarına neden oldu.

2014-02-10 14:29:48
İşte Alkan'ın boyunu aşan 'İstifa'yı hatırlamak' ba yazısının ilgili bölümü:

(...)
Kırk gün kadar önce kabinenin üç önemli bakanı, adları yolsuzluk soruşturmalarına karıştığı için istifa etmek zorunda kaldılar. Aynı gün geniş çaplı bir kabine revizyonuna gidilmesi, istifaların çıplak anlamını örttü. Örtülen anlam şuydu: Üç bakanı, ciddi ithamlarla çekilmek durumunda kalmış bir kabinenin başbakanı, istifalarla kendi meşruiyeti arasında bir bağ kurulmasını zeki bir manevra ile engelledi. Demokratik kültürün egemen olduğu bir nizamda üç bakanı çekilmiş bir heyetin başbakanı, en azından ve nezaketen, “kusursuz sorumluluk” -veya Uludere raporunda zikredilen o ilginç, “kaçınılmaz hata”- gerekçesiyle istifasını ânında devlet başkanına sunardı.

Öyle olmadı, geçen bir buçuk ay zarfında Başbakan, hadiseler tamamen kendi bilgisi haricinde cereyan etmiş tavrını benimsedi. Var gücüyle soruşturmaları yürüten ekibi dağıtıp sindirmeyi tercih etti ve onları devlet düşmanı, işbirlikçi, hain bir paralel çete olmakla itham ederek inisiyatifi ele geçirdi.

Şimdi kimse, hemen istifa etmesi gereken bir heyetin iki ay boyunca nasıl olup da hükümet etmeye devam edebildiğini, hangi “meşrû” gerekçeden h(areketle temel hakları, hatta doğrudan yargının işleyişini ilgilendiren kanun düzenlemeleri yapabildiğini, emniyet, yargı ve eğitim bürokrasisini hallaç pamuğu gibi nasıl atabildiğini sorgulamayı aklından bile geçirmiyor.

Bu ibretlik süreç, anayasaya ve kanunlara uygun fakat “demokrasi”ye aykırıdır. Demokrasilerde bu türden radikal kararları ancak yasama uzvunda güven tazelemiş güçlü siyasi heyetler yapar. Biz ise –kabul etmeliyim ki- çok ustalıklı yönlendirilen bir halkla ilişkiler çalışması neticesinde paralel yapı çeteleri, cemaat veya internete düşen dinleme kayıtlarıyla ilgilenmekteyiz. Başbakan sıkça 30 Mart’ın yolsuzluklar hakkında bir referandum teşkil edeceğini tekrarlayarak kamuoyuna en azından 30 Mart’a kadar yerinde kalmasını tabii bir süreç gibi takdim edebiliyor.

Ağaçlarla uğraşmaktan ormanı görmeyi unuttuk. En doğru yaklaşım, yolsuzluğun ve eğer varsa paralel yapıların, devlet başkanı tarafından yeniden atanmış ve Meclis’te güvenoyu tazelemiş bir kabine tarafından soruşturulmasıydı. Bizzat AK Parti açısından bile en sağlıklı yol buydu. “Başbakan iki ay önce nezaketen istifa etseydi devlet başkanı yine ona görev verecekti; ne değişirdi ki?” suali narkotik bir muhteva taşıyor çünkü bu soru, demokratik prensiplerin işleyişini, bir kişinin varlığına raptediyor. Demokrasi, karizmatik liderlerin yokluğunda bile, prensiplerin sağlamlığıyla kendi hayatiyetini sürdüren bir mekanizmadır.

Pek safdilâne bir talep gibi görünse de “istifa” kavramının altını çiziyor ve hatırlatıyorum; Türkiye, güven tazelemiş bir kabineyle seçimlere girmeli bence.

Ahmet Turan Alkan / Zaman

Yorumlara Git

Canlı yayında ilginç sesler! Bünyamin Gezer taklit etti sunucu gülmekten yarıldı

Asgari ücret ne kadar olacak? Tüm veriler o rakama işaret ediyor! İşte masadaki rakamlar

Narin Güran cinayeti soruşturmasında flaş gelişme! Tavşantepe Köyü’nde ortalık ayağa kalktı

İki kat eleştiri! Zam yapılırsa şaşırmayız: O yıldız gündem oldu: Maça damga vurdu...

Benfica'da oynayan Kerem ve Orkun'un 'helal kesim' hassasiyeti