2014 yılının Haziran ayında Irak'ın Musul kentini ele geçiren DAEŞ, bu tarihten kısa bir süre süre adını "İslam Devleti" olarak değiştirmiş ve hilafetini ilan etmişti. Bugün dünyadaki gelişmelere bakıldığında örgütün o zaman ortaya koyduğu hedefleri gerçekleştirmeye başladığı görülüyor.

Institute for the Study of War'dan (ISW) terör uzmanı Harleen Gambhir, Paris ve San Bernardino'daki katliamların, DAEŞ'in uzun vadeli küresel bir stratejiye sahip olduğunu ortaya koyduğunu söyledi.

DAEŞ'in, sözde halifeliğini ilan ettiği 2014 yılında uluslararası hedeflerini açıkladığını hatırlatan Gambhir, örgütün Orta Doğu ülkelerinde düzenlediği çok sayıda saldırının ardından Batı ülkelerinde de kanlı eylemler düzenlemesiyle bu hedeflerin "manşetleri süsleyen biçimde" amacına ulaştığını ifade etti.

ISW'ye göre DAEŞ, etki alanındaki ülkeleri üç ayru grupta sınıflandırıyor. İç halkada yer alan Irak ve Suriye'yi örgüt doğrudan kontrol ediyor. Bu iki ülkede kontrol ettiği topraklarda bir örgütten ziyade bir devlet niteliği taşıyor.

"Yakın dış halka" olarak tanımlanan ikinci halka ise aralarında Türkiye'nin de bulunduğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerini kapsıyor. DAEŞ, bu ülkelerdeki cihadi yapılanmaları biat yoluyla kendine bağlayarak bunlara "vilayet" ünvanı veriyor. Örgüt bu ülkelerdeki uzantıları aracılığıyla silahlı propaganda eylemleri yaparak taraftar toplamaya ve ülkeleri istikrarsızlaştırmaya çalışıyor.

Üçüncü halka olan "uzak dış halka" ise Çin, Rusya, ABD ve Avrupa ülkeleri gibi nüfusunun çoğu Müslüman olmayan ülkeleri ifade ediyor. Örgüt, bu ülkelerde Paris saldırıları gibi kendi organize ettiği eylemlerin yanısıra, Kaliforniya'nın San Bernardino kentindeki katliam gibi bireysel eylemler düzenleyerek Batı toplumlarındaki kutuplaşma ve İslamofobi'yi artırarak bu ülkelerdeki Müslümanların radikalize olmasını hedefliyor.

Kaynak:Karar.com