Kültür - Sanat
Osmanlı'da çocuk oyunları
Osmanlı Devleti her yönüyle halen tam keşfedilmemiş devasa ve göz kamaştırıcı bir kültür okyanusu. Dünyaya 600 yıl boyunca nizam ve intizam vermiş medeniyetin, çocuklara has geliştirdiği oyunlar bile belirli bi medeniyet formasyonun tüzahürü... Bu yazımızda Osmanlı'da çocuk oyunlarını derledik...
Beşeriyetin gördüğü en yüksek medenihet seviyelerinden biri olan Osmanlı Devleti'nde çocukların nasıl zaman geçirdiğini merak ediyorsanız bu içeriğimiz tam size göre...
OSMANLI'DA ÇOCUK OYUNLARI
O dönemde, Osmanlı'da oyuncak imalatı yoktu. Yalnızca tahtadan yapılma birtakım çemberler, fırdöndüler,kayıklar ve kartondan yapılma renkli gölge oyunu tasvirleri ve taş bebekler çocukların en sevdiği oyuncaklar arasında yer alırdı. Bunları daha çok Eyüp'te bulunan bazı marangoz ustaları yaparlardı. Çocukların sıklıkla oynadığı oyunlar arasında; ebe çıldır, çaylak beni kapamazsın, pilav pişirdim, altun beşiğe kim biner, saklambaç gibi oyunlar vardı. Mangala şenliklerde, padişahın, davetlilerin ve halkın geldiği esas şenlik alanı dışında, ailelerin ve çocukların gittiği bayram yerlerinde de kutlamalar ifa edilird. İstanbul'un çeşitli semtlerinde birçok bayram yeri vardı. Bu bayram yerlerinde meddahıar, gölge oyunu ustaları ve orta oyuncularda bulunurdu. Meydanların çevresi çadırlarla çevrilirdi. En büyük çadırda, hokkabaz, ip cambazı hünerlerini ortaya döker, sergi yerinde de az bulunan deniz hayvanları çocuklara gösterilirdi. Bu bir nevi sirk çadırı olarak da düşünülebilir. Meddah, hikayelerini meydandaki belirli orandaki bir yükekliğin üstüne çıkarak canlandırırdı. Gölge oyunu daha çok kapalı yerlerde ve hava karardıktan sonra başlardı. Çocuklar da büyüklerle birlikte bütün bu etkinlikleri seyrederlerdi. Şenlik meydanlarında çocukları çekecek çeşitli oyun alanları vardı. Çocukların sıralanarak oturdukları asma salıncaklar çok revaçtaydı. Bugün de kullanılan kolan salıncaklarına daha büyük çocuklar binerdi. Bunlar uzun seren direklerinin tepesine bağlanan kalın halat ipleriyle kurulur, alt tarafa ayak basacak bir tahta bağlanırdı. Bu salıncaklara iki delikanlı karşılıklı binerdi. Çocukların, bazen büyüklerle bindiği hava dolabı, ahşap, elli metre kadar yüksekliğe çıkabilen, içinde oturacak yerleri olan dev bir tekerlekti. çocukların severek bindikleri bir başka oyun aracı olan atlı karaca üstü açık, küçük arabalara koşulmuş at, karaca, arslan kafalı,sakallı, bıyıklı, insan başlı, at gövdeli, heykelden olan atlı karaca, bir daire üzerine yerden bir arşın yüksekte arka arkaya demir çubuklarla bağlanmış olduğu halde dişli bir çark ile döndürülürdü. Şenliklerde çocukların çok sevdiği şeylerden biri de çek çek arabası idi. ancak dört çocuk alabilen bu arabaların göz alıcı süsleri ve püsküllü bir tentesi vardı. bu arabaları sahipleri çeker ve çocukları şenlik alanı çevresinde dolaştırırdı. Örneğin, 1603-1617 yılları arasında 14 yıl tahtta kalan 1. ahmet [1590-1617] döneminde, çocukları en çok sevindiren armağanlardan biri olan mavi-kırmızı renklerdeki gemiler, ustadan çırağa aynı biçimde bir gelenek halinde sürmüş, ancak 19.yüzyılda buharlı gemi biçimini almıştır. Ayrıca sert ağaç cinslerinden topaçlar yapılırdı ve topacı yere hızlıca atınca kırılmaması için genellikle şimşir ağaçı tercih edilirdi. topacın ucuna kabara dediğimiz ve yerde dönmesini sağlıyan çivi çakılırdı. Topaçın dengesi önemliydi ve bu denge güzel olursa topaç daha fazla dönerdi. topaça bal mumu yedirilmiş ip sarılır ve yere atılırdı.
Topaç oyunları iki türlü oynanırdı:
1- Büyükce yere bir daire çizilir ve boş topaçlar bunun içine konurdu,oyuncu topacını bunun içine atarak,yerdeki boş topaçları dairenin dışına çıkarmaya çalışırdı,çıkardığı topaç onun olurdu.
2-Birde zaman yarışı yapılırdı,aynı anda döndürülen topaçlardan hangisi daha fazla dönerse o galip sayılırdı.