AKİT MENÜ

Kültür - Sanat

Osmanlı'da Ramazan adetleri

Benliğimizle birleşen ve kul olma bilincini en üst noktaya taşıyan Ramazan-ı Şerif ayını, insanlık aleminin gördüğü en üstün medeniyet olan Osmanlı nasıl yaşıyordu? Osmanlı'nın Ramazan adetleri nelerdi? Bu haberimizde Osmanlı'daki Ramazan kültürünü derledik.

Osmanlı devletinde Ramazan-ı Şerif ayı nasıl yaşanırdı? Osmanlılar Ramazan'da neler yaparlardı? Osmanlı'da bir kültür haline gelen Ramazan adetleri nelerdi? Bu içeriğimizde Osmanlı'daki en güzel Ramazan adetlerini okuyucularımız için derledik...

OSMANLI'DA RAMAZAN ADETLERİ

HİLAL GÖRÜNDÜ

Astronomi bugünkü kadar gelişmediğinden Ramazan'ın başlangıcını belirlemek için insanlar açıklık yerlerde gökyüzünü takip ederek yeni ayın doğuşunu beklerlerdi. Yüksek yerlere gönderilen devlet görevlilerinin veya halktan bazı insanların hilalin göründüğünü, yani yeni Ay'ın doğduğunu bildirmesiyle Ramazan başlardı. Hilali görmek yetmezdi, şahit de istenirdi. Hilali görenler hemen şahitlerini de bulup mahkemeye giderek durumu bildirirlerdi. Bu konuda iki kişinin şahitliği gerekirdi.

ZİMEM DEFTERİ
Osmanlı'da Ramazan günlerinde zenginler, hiç tanımadıkları mıntıkalardaki bakkal, manav vb. dükkânlarına girer, onlardan Zimem defterini, yani veresiye defterini çıkarmalarını isterlerdi. Baştan, sondan ve ortadan rastgele sayfaların yekununu yaptırıp, "Silin borçlarını… Allah kabul etsin" der, çeker giderlerdi.

İFTAR

Osmanlı'da Ramazan'da halk, eşine-dostuna iftar vermeyi büyük bir ibadet kabul eder, misafir ağırlamak için çırpınılırdı. Ramazan boyunca iftar vakitlerinde kapılar açık tutulurdu. Böylece yolda kalan ve ihtiyacı olan herkes istediği eve girer iftar sofrasına dâhil olurdu.

İFTAR YEMEKLERİ

Osmanlı'da Ramazan sofraları iki aşamalı kurulurdu: Birinci aşama 'İftariye' denilen ilk fasıl, ikincisi de yemeklerin yendiği ikinci fasıl. İftariye, açlığın verdiği hızla yemeklerin üstüne atılmayı önlemek üzere tertiplenmiş çerez sofrasıdır bir anlamda.

SADAKA TAŞLARI

Sadaka taşları taş bloklardan oluşan, genellikle cami veya türbe köşelerinde bulunan, ortası çukur, bir buçuk-iki metre yüksekliğinde taşlardı. Bu taşlar Osmanlı'da sosyal dayanışmanın bir parçasıydı ve fakirlerin umut kapısıydı. Fakirler dilenmekten, zengin riya ve gösterişten çekindiği için sadakalarını bu taşlara koyar, fakir de gece vakti gelip ihtiyacı kadarını buradan alıp, geriye kalanını kendisi gibi bir başka fakire bırakırdı.

 

 

Yorumlara Git

Mescid-i Aksa’da skandal olay: İşgalci yerleşimciler Harem-i Şerif’in avlusunda Talmudik ayin yaptı

Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinin hakemi açıklandı

'Haber doğruysa istihbarat fiyasko'

DSÖ’den çarpıcı Gazze raporu! Sağlık sistemi çökmek üzere: 100 binden fazla çocuk…

Terörist İsrail iki ülkeyle anlaştı: Türkiye'ye karşı ortak müdahale gücü kararı