Yaşam
Müsilaj balık yenir mi? Bu sene Marmara'dan çıkan balık yenir mi?
Müsilaj balıkları nasıl etkiledi? Geçtiğimiz ilkbahar ve yaz aylarında Marmara Denizi'nde müsilaj kabusu yaşandı. Deniz yoğun çalışma sonucunda temizlendi ancak balıkların bu süreçte nasıl etkilendiği merak ediliyor. Peki, müsilaja maruz kalan balık yenir mi? Müsilaj hangi balıkları olumsuz etkiledi? Bu sene Marmara'da balık olur mu?
Marmara Denizi geçtiğimiz aylarda müsilaj bir diğer adıyla deniz salyası sorunuyla karşı karşıya kaldı. Yoğun uğraşlar sonucu müsilaj temizlendi. Ancak balıkların bu durumdan ne kadar etkilendiği merak ediliyor. Peki, Marmara'da balıklar müsilajdan etkilendi mi?
Müsilaj balık yenir mi? Bu sene Marmara'dan çıkan balık yenir mi?
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü Gıda Güvenliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuray Erkan ve ekibi, yürüttükleri TÜBİTAK projesi kapsamında müsilajın Marmara Denizi'ndeki su ürünlerinin insan sağlığına etkilerini araştırıyor. Yaklaşık 9 ay sürecek araştırmanın ilk verilerine göre, patojen bakteri çeşitliliğin arttığı, başta et verimi ve besin kompozisyonun zayıfladığı belirlendi.
TÜBİTAK "Müsilaj Araştırmaları Özel Çağrısı" kapsamında önerilen araştırma projelerinden bilimsel olarak desteklenmesine karar verilen 37 projeden biri olan "Marmara Denizi'nden Avlanan Su Ürünlerinde Müsilajın Halk Sağlığı Bakımından Etkilerinin Değerlendirilmesi" projesi, İÜ Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü Gıda Güvenliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuray Erkan ve ekibi tarafından yürütülüyor.
Hamsi, istavrit gibi dolaşan balıkların müsilajdan biraz daha az etkilendiğini anlatan Prof. Dr. Nuray Erkan, şöyle devam etti:
"Bunlar bizim çok değerli, yağlı balıklarımız. Somona eş değer balıklar çünkü beyin gelişimi, kalp damar hastalıklarının önlenmesinde, bağışıklığın kuvvetlendirilmesinde etkili olan omega-3 yağ asitleri bakımından çok zenginler. Geçmiş veriler ile karşılaştırdığımızda özellikle hamsi ve istavritte et veriminin düştüğünü görüyoruz. Çünkü bu gözle görülür müsilajı salgılayan birincil üretici dediğimiz fitoplanktonlar evsel ve endüstriyel kirlilik nedeniyle o kadar çok çoğaldı ve üzerine bu fitoplankton patlaması oldu ki fitoplanktondan sonra bu balıkları değerli kılan ikincil üretim faktörleri azaldı. Doğal olarak balık yeterince beslenemedi. Bizim için değerli olan besin içerikleri oluşamadı. Özelikle bu değerli pelajik balıkların ergin safhasında besin kaynağı olan ve erken larva döneminde onların temel besin kaynağını oluşturan bu ikincil üretim faktörleri zooplanktonlar müsilajdan olumsuz etkilendi, zincir şeklinde bu son ürün olan hamsiye, istavrite yetersiz büyüme, düşük et verimi, zayıf besin içeriği olarak yansımış görünüyor. Müsilaj olayı başta ticari öneme sahip pelajik balıklar olmak üzere çoğu canlıyı olumsuz etkilenmiştir.
İkinci olumsuz faktör bu balıklarda bir kirlilik var mı? Deniz içinde, tabanında doğal olarak var olan patojenler, müsilajın o yapışkan etkisiyle deniz içinde geniş bir yayılım alanı bulduğu gibi balığın solungaçlarına ve derisine daha yoğun bir şekilde yapışmış durumda. Ne yapıyorsunuz siz bu balığı, solungaçları ayıklıyorsunuz, iç organlarını çıkartıyorsunuz ve yıkayıp, pişiriyorsunuz. Doğal olarak mikrobiyal riskin büyük bir kısmını azaltmış oluyorsunuz."
"Balıklarda kimyasal anlamda kirlilik olabilir mi?", "Marmara Denizi kirleniyor ağır metal tehlikesi söz konusu olabilir mi?" konusunun da geçmişten bugüne var olan bir konu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Erkan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ağır metal ciddi bir tehlikedir, sanayi atıklarının kontrolsüzce bırakıldığı akuatik ekosistemden çıkan her gıda maddesi için bu tehlike vardır. Risk boyutuna ne zaman gelir? Ağır metal besin zinciri içinde katlanarak artan bir parametredir. Yaşam ömrü kısa olan hamsi, istavrit gibi balıklar dip balıklarına göre ve yaşam ömrü uzun olan ton balığı gibi balıklara göre daha düşük risk içermektedir. Haftada 2-3 defa hamsi ve istavrit yemekte hiçbir sakınca yokken, dil balığı, mezgit, karides, barbun gibi dip canlılarını ve özellikle doğadan gelen midyenin hassas tüketici grubu olan hamileler, çocuklar, yaşlılar, belli bir bağışıklık sistemi rahatsızlığı olanların iki haftada bir porsiyon tüketimi daha uygundur."