Yaşam
Bebeğiniz ağlarken siz de biraz ağlamak ister misiniz?
Toplumsal olarak çocuklarımızı susturmak üzerine binâ ettiğimiz bir ebeveynlik modelimiz olsa da, aslında gözyaşı her yaştan insan için çok özel bir sağaltma/iyileştirme mekanizmasıdır. Yetişkinlerin “ağladım rahatladım” cümleleri gibi, pek çoğumuzun zaman zaman hissettiği duygu yoğunluğunun göz pınarlarımızdan süzülmesi bizi denge hâline getirir. Olayların yoğunluğunu ve etkilerini üzerimizden atmamızı sağlar.
Konu çocuk olunca da durum farklı değildir. Çocuklar da –aynı yetişkinler gibi- üzülür, korkar, hayal kırıklığına uğrar ve kızarlar. Hattâ bu duyguları yetişkinlerden çok daha yoğun ve sık yaşarlar. Zîrâ bizler gibi hikmet boyutunu bilemedikleri ve olayların olası sonuçlarını tespit edemedikleri için anlık duygu yoğunluklarıyla başedebilme becerileri gelişmemiştir. Bu yüzden bu duyguları dengelemek için gözyaşlarına ihtiyaç duyarlar.
Çocuğun ağlamasına izin vermek ve duygularını kabûllenmek bir ebeveyn için kazanılması gereken en önemli becerilerden biridir. Lâkin pek çoğumuz ağlayan bir çocuğu gördüğümüzde hemen susturmak gayretinde bulunuruz. Oysa bir olay karşısında ağlayıp rahatlayan bir çocuğun iki dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi oyununa devâm edebilmesi, gözyaşlarının ne denli sağaltıcı bir etkisi olduğunu bize isbât eden yegâne işâretlerdendir.
Bebeğiniz ağlarken; 2 yaşından küçük çocuklar –yâni bebekler- pek çok sebepten ağlayabilirler. Bu sebep bâzen açlık, gaz gibi fizyolojik bir sebep olabilecekken bâzen sâdece kucağa alınma isteği ya da annesini özleme gibi bir durum olabilir. Bu dönem bir çocuğun gözyaşlarının nedenini anlamak zor olabileceği için öncelikle fizyolojik yoksunluklar giderilmelidir. Karnı aç mı, altı temiz mi bakılmalı, eğer fizyolojik bir mahrumiyet tespit edilemiyorsa kucağa alınarak ağlamasına izin verilmelidir. Bebeğe destek olmak ve ağlamasını kabûl etmek için bir şey söylemeniz gerekmez. Hattâ “yok yok” gibi telkinler bebeğiniz için “var” olan sebebi yok saymanız anlamına geleceği için onun daha çok ağlamasına sebep olacaktır. Böyle yapmak yerine kucağınıza alıp şefkatle sarılmak ve “Annen yanında.” cümlesini kurmak bebeğiniz için çoğu zaman yeterlidir. Bebeğiniz ağlarken onu susturmak için emzirmek ya da emzik kullanmak, çocuğunuza “üzüldüğünde yemeğe yönel, ağzına bir şey at” telkini verecektir. Günümüz yetişkinlerinin “üzülünce kontrolsüz yemek yiyorum” yakınışının altında çoğunlukla bu anne tutumu bulunmaktadır. Bebeğiniz kolik gibi bir rahatsızlık yaşıyor ve sürekli ağlıyorsa, bu süreçte onunla şefkatli konuşmalar yapmanız ve sevgi dolu dokunuşlarla masajlar uygulamanız ona istediği sıcaklığı sunacaktır.
Çocuğunuz ağlarken;
Siz de biraz ağlamak ister misiniz? Çocuklar gibi yetişkinlerin de duygularını sağaltmaya ihtiyaçları vardır. Bu yüzden, ağlama eyleminin zayıflıkla eşdeğer kabûl edildiği bir toplum olsak da ağlayabilmek sağlığımız adına da büyük önem taşır. Eğer çocukken “sus ağlama” telkiniyle büyütülmüş bir yetişkin iseniz ve ağlayamıyorsanız duygusal bir şarkı dinlemek, film izlemek gibi yardımcı yöntemler kullanabilirsiniz. Ağlama kanallarını açmanın en güzel yolu ise, gecenin bağrına serilmiş bir teheccüd seccâdesidir. Zîrâ insana gözyaşlarıyla ıslanmış bir seccâdeden daha iyi gelen bir liman olmayacaktır. Böylesi bir yetişkin olabilmekse, çocukluğunda ağlamasına sevecenlikle izin verilmiş bir süreçten geçmekle mümkün olur.