OĞUZ YILDIZ / ANKARA - Milli iradeye kast eden yapıların çalışma stillerindeki benzerlik dikkat çekiyor. Darbeler ve darbe girişimleri konusunda bugüne kadar yapılan en kapsamlı araştırma olan Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu’nda, 27 Mayıs darbesi ile 17 Aralık darbe girişimi arasında özellikle kara propagandadaki benzerlikler inanılmaz boyutta olduğu gözler önüne seriliyor.

HA GÜLEN MEDYASI, HA 27 MAYIS MEDYASI

Komisyon raporunun “Darbelerde Aydınlar ve Medyanın Rolü” başlıklı bölümünde, iktidar karşıtı basın organlarındaki “eşgüdüm”e dikkat çekilerek, bunun tesadüf olamayacağı belirtiliyor. Gülen örgütünün medyası ile ona destek olan diğer kimi medya kuruluşlarının aynı konuları işlemesine benzer bir şekilde 27 Mayıs döneminin basını da tek bir kaynaktan verilen haberlerle kamuoyu oluşturma çabası içinde görüldü. Raporda, bu durum şöyle anlatılıyor: “Mükemmel eşgüdüm tesadüf olamaz: 50 yıl önce günümüz teknolojisinin çok azına sahip olan bir basında, 27 Mayıs darbesinin hazırlanışı ve sunuşundaki bu uyum ve mükemmel eşgüdüm tesadüfî olamaz.”

DARBE KARARI ÇOK ÖNCE ALINDI

Seçilmiş iktidarı devirmeye karar verenlerin, bu kararı çok önceden aldığı da vurgulanan rapor, Gülen örgütünün 17 Aralık kalkışmasından çok önce, MİT krizi ile düğmeye basışını akıllara getiriyor. Raporda, “Darbe kararı, Mayıs ayı sonunda kendiliğinden gelişen bir sosyal tepki sonrasında değil, çok daha önceden verilmiştir. Faal ve emekli generallerin görüşmelerinde, üniversite profesörlerinin bildirilerinde, İnönü’nün de katıldığı Encümen-i Daniş toplantısında vb. gidişatı önleminin tek çıkar yolunun darbe olduğu çözümüne varılmış ve bu karar basına empoze edilmiştir.”

BASIN – DARBECİ İŞBİRLİĞİ

TBMM Darbeler Raporu’nda, darbecilerle basının işbirliğinin çok net olduğu da vurgulanırken, 17 Aralık darbesi ve darbeci medyanın ortaklığına benzer özelliklere dikkat çekilerek, şöyle deniliyor: “Babıâli’nin işbirlikçilikte yaptığı bir devrim: 27 Mayıs’ın bir devrim olduğuna yaygın olarak inanılır; birilerinin devrildiği gerçekten doğrudur. Yine de bu bir inkılâp değil darbedir. Ama devrim yakıştırmasında ısrar edilecekse de bu olsa olsa Babıâli’nin işbirlikçilikte yaptığı bir devrim olabilir. Bu masalın yazarı da, kahramanı da, okuru da kusurludur. Darbe sürecinde basının kulağımıza fısıldadığı bir hikâye vardır. Bu öyküde 27 Mayıs öncesinde, kötü adam lanetlenmekte ve hep ‘Olur mu böyle olur mu? Kardeş kardeşi vurur mu?’ konusu işlenmektedir. Askeri harekât sırasındaysa öykünün kahramanı olan iyi adam, kötü adamı yenerek ülkesini ve halkını kurtarmaktadır.”

SAYFALARDAKİ COŞKU SOKAĞA YANSIMADI

Gülen örgütünün medya organları ve sosyal paylaşım sitelerinde yaydıkları coşkulu hava ile vatandaşın bundan etkilenmemesine benzer durum 27 Mayıs’ta da yaşandı. Meclis raporunda bununla ilgili olarak, “Yaygın bir kitlesel destekten bahsedilemez: 27 Mayıs öncesinde oluşturulan karmaşa ve sonrasında oluşturulan coşku genellikle gazetelerin ilk sayfalarında kalmakta, sokağa aynen yansımamaktadır. Basının iddiasının aksine, darbenin yaygın bir kitlesel destekle yapıldığı da doğru değildir. 27 Mayıs sürecinde gelişen olaylar ve gösteriler esas olarak İstanbul, Ankara ve İzmir illeriyle ve öğrenci kitlesiyle sınırlıdır. Darbe sonrasında da bu üç il dışındaki bölgelerde, bırakın yöre halkını, darbeyi gerçekleştiren birliklerin bile, bu askeri harekâtın neden yapıldığına dair net bir bilgileri yoktur” ifadesine yer veriliyor.