AKİT MENÜ

Sağlık

Limonlu suyun faydaları saymakla bitmiyor! Bileğe limon damlatmanın faydaları

Gıdaların vücudumuz üzerinde birçok etkisi bulunuyor. İçerdikleri vitamin ve mineral sayesinde vücut sağlığımızı koruyarak hastalıklara karşı dirençli olmamızda önemli rol oynayan çoğu besin arasında, sofralarda eksik olmayan limon da bulunuyor. Sık sık doktorlar ve diyetisyenler tarafından sabah aç karnına limonlu su içilmesi öneriliyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Cüneyt Adayener, "Portakal suyu, limonata, limonlu su gibi içeceklerde bulunan sitrat, kalsiyum okzalat ve ürik asit taşlarının oluşmasını engelleyebilir" dedi. Peki Limonlu su neye iyi gelir?

2022-07-03 10:35:40

Experimental Biology and Medicine'da yayınlanan bir çalışmaya göre, limon yağı beyin aktivitesini yükseltiyor. Bunun için yapmanız gereken bileklerinize bir kaç damla limon suyu damlatıp hafifçe ovmak hafiza, dikkat ve dil gibi zihinsel fonksiyonlarınızı dinamik tutmaya yardımcı oluyor.

Peki limonlu su içmenin sağlığa faydaları nelerdir?

LİMON SUYUNUN FAYDALARI

1- Sindirime yardımcı: Limon suyu sindirim sistemini toksinlerden arındırır, midedeki yanma ve şişkinlik gibi rahatsızlıklara da iyi gelir.

C vitamini başta olmak üzere limon, B vitamini, fosfor, protein, karbonhidratlar yönünden birçok zengin içeriğe sahip. Bu nedenle bir bardak suya sıkılacak bir kaç damla limonun faydaları ise saymakla bitmiyor. Genellikle diyetisyenler tarafından sabah aç karnına içilmesi önerilen limonlu su içmek, bağışıklık sisteminin çalışmasında ve kilo verme konusunda da etkili bir yöntemdir.

2- Zayıflamaya yardımcı: Ilık limonlu suyu düzenli içtiğimizde mide asitlilik oranı düzenlenir. Mide asidi yüksek olan kişiler sürekli bir şeyler yiyerek mideyi bastırma eğiliminde olurlar. Bu da kısa sürede acıkmaya ve kilo almaya neden olur. Limonun içerisinde bulunan pektin lifi acıkmayı geciktirir.

3- Bağışıklık sistemini güçlendirir: Stres, bağışıklık sistemini zayıflatır bu yüzden de bağışıklık sistemini destekleyen C vitaminli gıdaları tüketmek stresli olduğunuz anlarda öncelikli olmalıdır. Limon da mükemmel bir C vitamini kaynağıdır. Kaynak: Kainat eczanesinden birkaç damla limonu bileğinize sıkın! Kilo vermede etkilidir. İçerisinde bulunan pektin lifler nedeniyle açlık hissini, toksinleri attırarak kalori alımını azaltır ve kalori alımınızı yavaşlatır. Bu nedenle de diyetisyenler tarafından da önerilmektedir.

4- Taze bir nefes için birebir: Dişeti iltihaplarına ve diş ağrılarına iyi geldiği gibi nefesinizin kötü kokmasını da önler. Ancak diş minesine zarar vermek istemiyorsanız limonu direk dişinize temas ettirmeyin yani yemeyin. Limonlu su içtikten sonra da dişlerinizi fırçalarsanız daha faydalı olduğunu görürsünüz.

5- Ph değerini dengeler: Limon en alkali gıdalardan biridir ve içinde bulunan sitrik asit sindirildiğinde asitlilik yaratmaz. Her gün limonlu su içerseniz vücudunuzun toplam asitlilik oranı zaman içerisinde düşer. Ayrıca iltihabın nedenlerinden biri olan eklemlerde biriken ürik asit limonla yok olur.

6- Daha enerjik hissetmek için birebir: Limon kokusunun sinir sisteminde sakinleştirici etkisi olduğunu biliyor muydunuz? İşte sinir sistemindeki bu sakinlik, depresyona ve endişeye iyi gelirken size mutluluk vereceği için de kendinizi daha zinde hissetmenizi sağlar. Limon sindirim sistemine girdiğinde vücuda enerji verir.

7- Viral enfeksiyonla savaşır: Ilık limon boğaz ağrısı, nezle gibi semptomların azalmasında oldukça etkili bir destek kuvvettir. Kaynak: Kainat eczanesinden birkaç damla limonu bileğinize sıkın!

Böbrek taşının yaz mevsiminde daha sık görülüyor. Günde en az iki litre su içmekise taş oluşumunu tekrar etme riskini önlemenin ilk adımı. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Cüneyt Adayener, "Portakal suyu, limonata, limonlu su gibi içeceklerde bulunan sitrat, kalsiyum okzalat ve ürik asit taşlarının oluşmasını engelleyebilir" dedi.

Dünya genelinde bir insanın hayatı boyunca böbreğinde taş oluşma riski yüzde 12’yken, Türkiye’de bu oran Ankara, İzmir ve İstanbul’da yüzde 11, Güneydoğu Anadolu’da ise yüzde 30 olarak gözlemleniyor. Toplumda sık görülen üriner taş hastalığı, erkeklerde kadınlara göre 3 kat daha fazla görülüyor. Böbrek taşının yıllar içinde tekrarlama olasılığının yüksek olduğunu söyleyen Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Cüneyt Adayener, "Ailesinde taş öyküsü olanlarda da daha sık görülüyor. İlk taş atağından sonra tekrarlama yüzdeleri birinci yıl yüzde 14, ikinci yıl yüzde 35 ve üçüncü yıl ise yüzde 52 oluyor. Buna göre taş hastalığı olan bir hastada 10 yıl içinde tekrar taş oluşumu ise yüzde 50 ihtimalle görülüyor" dedi.
Ağrı en büyük şikâyet

Üriner taş hastalığında taşın yerine göre şikayetlerin de farklı olabildiğinin altını çizen Prof. Dr. Cüneyt Adayener şöyle devam etti:

"Bazen taş böbrekteyken ya da mesanedeyken hastada herhangi bir şikâyet gözlenmiyor. Ancak taş idrar kanalına düştüğünde, idrar akışına engel olarak idrarın birikmesine ve bu nedenle baskı şeklinde genital ve kasık bölgelerinde ağrıya sebep oluyor. Bu ağrı genellikle böbreğin olduğu tarafta kalça ile kaburgalar arasında hissedilirken aşağıya ve öne doğru yayılarak karın ile kasık bölgesine vuruyor. Ayrıca idrardan kan gelmesi, bulantı ve kusma gibi şikayetler de görülebiliyor. İdrar kanallarının tıkanıklığı nedeniyle akamayan idrar, böbrekte şişme ve böbrek fonksiyonun durmasına kadar giden tablolara neden olabiliyor."

7 mm’den büyük taşlar için tıbbi müdahaleye ihtiyaç olabilir

Hastanın şikayetleri üzerine yapılan idrar tahlili ve görüntüleme yöntemleriyle taş hastalığı için tanı konabildiğini söyleyen Prof. Dr. Cüneyt Adayener, “Ultrasona bakılarak böbrekte bir genişlemenin olup olmadığı değerlendiriliyor ancak en doğru ve güvenilir bilgi üriner sistem tomografisiyle elde ediliyor. Bu sayede taşın yeri, büyüklüğü, anatomisi hatta sertliği ve içeriğiyle ilgili kapsamlı bilgilere ulaşmak mümkün” ifadelerini kullandı. Taşın kendiliğinden düşmesinde taşın şekli, boyutu ve kişinin idrar yollarının yapısal özelliklerinin önemli olduğuna değinen Adayener, “Genellikle boyutu 4 mm'den küçük olan taşlar fazla belirti vermeden idrar ile birlikte atılabiliyor. Ancak 7 mm'den daha geniş çaplı taşlar için çoğunlukla tıbbi müdahaleye ihtiyaç var” diye konuştu.

Taşın cinsine göre beslenme önemli

“Üriner taş hastalığı tedavisinde öncelikli olarak iyi bir planlama yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Cüneyt Adayener, “Seçilecek tedavi yönteminin başarısı kadar daha sonrasında yeni taşların oluşumunun önlenmesi için yapılacaklar da önemli. Taş hastalığında, taşın sertlik derecesi önemli bir nokta çünkü sertliği düşük olan taşlar daha çok ürik asit taşlar ve bu da fazla protein tüketiminden kaynaklanıyor. O yüzden taşın cinsine göre uygun diyet yapmak, bu sorundan korunmada yarar sağlıyor. Görülen 5-6 tür taşın beslenme kuralları farklı. Ürik asit taşlarında beslenme düzeninde protein kısıtlamasına gidilse de örneğin sistin taşlarında diyetin bir etkisi yok” yorumunu yaptı.

Fiziksel aktivite taş oluşumunu azaltıyor

Türkiye’de en sık görülen kalsiyum oksalat taşlarında ise sanılanın aksine kalsiyumu azaltmanın değil, sağlıklı bir insan kadar kalsiyum alıp, oksalat alımını azaltmanın önemli olduğunu dile getiren Prof. Adayener, “Oksalat ise en çok çay, kahve, kakao, baklagiller ile yeşil yapraklı sebzeler, domates ve çilekte mevcut. Bir diğer tür olan kalsiyum fosfat taşlarında ise eğer kan ölçümlerinde kalsiyum miktarı yüksek çıkıyorsa, diyette kalsiyumu kısıtlamak ve nedenini araştırmak yarar sağlayabiliyor. İdrar yolu enfeksiyonu ile ilgili olan magnezyum amonyum fosfat taşında ise enfeksiyonları kontrol etmek önemli. Beslenmenin yanı sıra ayrıca fiziksel aktivitede bulunmak da taş oluşumunu azaltan bir faktör” bilgisini paylaştı.
Tedavide farklı yöntemler uygulanabiliyor

Böbrek taşı tedavisinde dışarıdan şok ses dalgalarıyla taşın kırılması ve cerrahi yöntemlerden söz edilebildiğini belirten Prof. Dr. Cüneyt Adayener, “İlaç tedavilerinde ise ağrı kesiciler, taş geçişini kolaylaştıracak bazı kas gevşeticiler ve bulantı önleyici ilaçlar kullanılabiliyor. Böbrekte ya da böbrek ile idrar kesesi arasında kalan, üreter denilen kanalın böbreğe yakın üst kısmındaysa şok dalgaları ile kırılabiliyor. Yine cerrahisiz bir yöntem olarak, örneğin taş üreter dediğimiz idrar borusunda ise uç kısmında kamerası olan ince ve fleksible bir boru ile idrar yolundan girilerek lazerle de kırılması mümkün. Lazer, taşın boyutundan bağımsız olarak her türlü taşa uygulanabiliyor” açıklamasında bulundu.

Yorumlara Git

TOKİ'den indirim kampanyası! Bakan Kurum detayları paylaştı

İşte Halk TV’nin ve İsmail’in gerçek yüzü! İstedikleri cevabı alamayınca bakın ne yaptılar

Yapay zeka açıkladı! Dikkat çeken sonuç: Çok şaşırtıcı bir oran ortaya çıktı…

ANKA 3, ilk atışta hedefi başarıyla vurdu

Arda Turan’ın rekoru kırılacak! Gündem oldu: Müthiş potansiyel var müthiş dediler: O ülkeye gidecek…