Gündem
Bir nesli terbiye eden âlim: Hilmi Tunahan
Ezanın yasaklandığı, camilerin ahır ve depoya çevrildiği, Kur’an eğitimi verenlerin zindana atıldığı ceberut tek parti döneminde, millete Allah’ı, Kur’an’ı anlatmak için varını yoğunu harcayan büyük alim Tunahan dualarla anıldı.
HABER MERKEZİ
Müslümanlara yönelik her türlü baskının yapıldığı ceberut CHP diktatörlüğü döneminde verdiği İslami mücadeleyle gönüllerde yer edinen Tunahan Hazretleri vefatının 63. sene-i devriyesinde rahmetle anıldı. Ezanın yasaklandığı, camilerin ahır ve depoya çevrildiği, Kur’an eğitimi verenlerin zindana doldurulduğu, Allah’tan ve ahlaktan bahsetmenin sakıncalı görüldüğü ceberut CHP tek parti iktidarı döneminde korkusuzca verdiği İslami mücadele ile gönüllerde taht kuran Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Hakk’a irtihalinin 63’üncü sene-i devriyesinde dualarla yad edildi. Dün İstanbul’daki Karacaahmet Mezarlığı’ndaki kabri başında düzenlenen merasimle anıldı.
İnsanlığa rehber oldu
Son devrin en önemli İslam âlimlerinden biri olan ve Türkiye’nin ruh hamurunu yoğuran Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Ayasofya’nın açılmasıyla birlikte Türk milletinin eski kudretli günlerine döneceğini yıllar önce müjdelemişti. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in unutturulmaya çalışıldığı bir dönemde destansı bir mücadele vererek binlerce Kur’an talebesi yetiştiren ve bu uğurda türlü zorluklara katlanmak zorunda kalan Tunahan, Ayasofya’nın açılmasının Türk milletinin makus talihini değiştireceği noktasında devrin başbakanı Adnan Menderes’e uyarıda bulunmuştu. Allah ve ahlaktan bahsetmenin yasak olduğu bir dönemde canı pahasına etrafındaki talebelere Kur’an-ı Kerim öğreten Tunahan Hazretleri, tevafuk eseri 61 yıl önce bugün 17 Eylül 1961’de idam edilen merhum Başbakan Adnan Menderes’e hitaben, “Menderes Ayasofya’yı aç. Senin de milletin de kurtuluşu buna bağlıdır” ikazında bulunmuştu.
Bir nesli yetiştiren alim
Büyük İslam âlimi Tunahan’ı Akit’e anlatan ilahiyatçılar, O’nun zorlu şartlardaki mücadelesini okurlarımızla paylaştı. CHP diktatörlüğü döneminde verdiği İslami mücadeleyle iman dolu gönüllerde taht kuran Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri’ni anlatan İlahiyatçı Yazar Yaşar Değirmenci, “İslam büyüklerimiz genelde vefatlarında, vefatlarından sonra sene-i devriyelerinde hatırlanıyor. Halbuki onların hayatları, insanlığa rehber olacak hayatlar. Mesela Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri. Bu muhterem zat Osmanlı ulemasından. Sadece müderris değil, dersiam aynı zamanda. Elmalılı Hamdi Yazır, Hasan Basri Çantay, Ömer Nasuhi Bilmen dahil böyle önemli alimlerle haşır neşir olmuş. Harf inkılabı olduktan sonra bir gecede ilkokul diploması bile olmayan adam durumuna getirilmiş. İşte insanlar bu durumda iken Süleyman Efendi onları ümitsizlikten kurtarmak için ilim müessesesini canlı tutmaya çalıştı. Sadece Kur’an-ı Kerim öğretmekle, ders vermekle yetinmedi aynı zamanda alim yetiştirmeye gayret etti. Talebelerine, ‘Ben size ilmin anahtarlarını veriyorum. Kapıları bu anahtarlarla açacaksınız. Ama bu anahtarları kullanmazsanız pas tutar o kapıları açamazsınız” şeklinde öğütlerde bulundu. Ümmet şuuru vermek için camilerde ikaz edici konuşmalar yaptı. Örneğin, onlar bize yardım ettiği halde Cezayir Müslümanlarına devlet olarak yardım edilmediği dönemde, ümmete ‘Bari dua edelim’ tavsiyesinde bulundu. Bu tavsiyesi nedeniyle de idamla yargılanmıştır. Tabii bu da ayrı bir mesele” ifadelerini kullandı.
Değirmenci Hoca şöyle devam etti: “Malum önümüzde seçimler var, bu açıdan bir hususu dile getirmek istiyorum. Ben bunu rahmetli Mehmet Arıkan ağabeye de sordum. Aynı zamanda hâlâ hayatta olan büyüklere de sordum. ‘Evet, biz de vardık’ dediler. Burası çok önemli. 1957 yılında, hapisten çıkıyor. Ülke seçime gidecek. Sadece iki parti var. CHP ve Demokrat Parti. Talebeleri soruyor; “Beraat ettiniz ama Demokrat Parti hapse girmenize sebep oldu. Bu defa oyumuzu Halk Parti’ye verelim mi’ diyorlar. Süleyman Hilmi Tuhanan Efendi buna şiddetle karşı çıkarak, ‘Bu ceza benim şahsıma yapıldı. Ben, benim şahsıma yapılanı affederim. Ama Halk Parti dinsizliği din haline getiren bir parti. Dolayısıyla bu partiye oy vermek demek, bu partiye meşruiyet kazandırmak demektir. Siyasi olarak da bunu tercih etmek demektir ki, bu benim dinimi, imanımı, akaidimi, bütün bunları ortadan kaldırmaya çalışan bir partiye oy vermek anlamına gelir. Buna rağmen oy veren varsa cenaze namazıma gelmesin’ diye de vasiyet etmiş. Buaçıdan bakıldığında hocamız yaşadığı devirde inancı uğruna çok büyük mücadeleler vermiştir. Bu vesileyle Rabbimden kendinse rahmet diliyorum.”
Herkes korkarken o korkmadı
Tunahan’ın, inşaat amelelerinin bulunduğu yerlere gidip günlük yevmiyelerini ödeyip ders okutmaya çağırdığını hatırlatan Ali Eren Hoca, “‘Kendi evlatlarını okutayım onların da kendi çocuklarını okutur bu ilim ortada kalmaz’ diye düşünerek icraatlarda bulunmuştur. Yine de takipten kurtulamamıştır, gizli polislerin takibine takılmıştır. Çeşitli çarelere başvurarak örneğin bir taksiciye para verip ‘bu para bitene kadar bizi gezdir’ deyip, o takside talebelerine ders vermiş. İstanbul’dan Ankara’ya giden birkaç kişilik bilet alıyor, talebeleriyle biniyor, Arifiye istasyonuna kadar gidiyor, giderken yolda İslami ilimler dersi okutuyor, Arifiye’de inip İstanbul’a gelen trendeki talebelerine ders veriyor. Her seferinde farklı bir camide sohbet veriyor çünkü her sohbetinden sonra o camiye baskın düzenleniyor” sözlerini sarf etti.
İşkencelere rağmen Tunahan’ın yolundan dönmediğini belirten Eren, şunları aktardı: “Yakalandıklarında da, ‘Tabutluklar’ adı verilen telefon kulübeleri gibi küçük yerlere kapatılıp, üzerlerinde 500 mumluk ampuller yakılarak işkence görüyorlardı. Bu şartlar altında hizmet etmiştir. Daha sonraki serbestlik döneminde açılan Kur’an kurslarıyla hizmeti büyümüştür. Okuttuğu talebelerin nicesi vaiz ve müftü olmuştur. Allah O’ndan razı olsun.”